♠ Prologue ♠

696 37 6
                                    


 ※ ※※※※※※※※※※※※※※ 

Gök gürültüsü şiddetiyle çalan telefon alarmımı kapatıp kendime gelmeye çalıştım. Hava çoktan kararmıştı, bu da benim vaktimin geldiğini gösteriyordu. Part-time işlerim olmadığında sabahları uyur, gece başlayan işim için hazırlanırdım.

Vücudum sonu gelmeyen yorgunluğundan uyanamamışken hazırlanıp dışarı çıktım. Çalıştığım bar yarım saatlik yürüme mesafesindeydi. Büyük kapının önünde dururken, on tarafta biriken giriş kuyruğunu geçip korumalara çalışan olduğumu gösteren kağıdı gösterdim.

İçeri girdiğimde son ses çalan müzik sesi uykumun hızla açılmasına neden olmuştu. Binbir çeşit insanın arasından geçip barın arkasına geçtim. Altı aydan beridir burada garsonluk yapıyordum. Her seferinde kendimi gerekli miktardaki parayı topladığımda ayrılacağım diyerek avutuyordum ama bundan çok uzak olduğumun farkındaydım. Her seferinde elime geçen tonlar para değil, çaresizlikti.
Ümitsizliğin dibini boylamıştım.

Sarhoşlukla gülüp kendini bilinçsizce başkalarının kollarına atanları ya da içkili olduğundan ne yaptığını bilmeden hareket eden insanlara bakarken en son ne zaman dertsiz, tasasız güldüğümü sordum kendi kendime. İşim gereği herkese gülümseyerek şiparişlerini vermem ve iyi davranmam gerekliydi ama hepsi yapmacılıkla doldurulmuş tepkilerden öteye gitmezdi.

Barın arkasına geçip önlüklerden birini üstüme geçirip hazırlandım. Yeleğimi iliklerken gözüm yeni işe alınan elemanlardan birine takıldı. Düzgünce işini yapıp arka taraftaki özel masalardan birisine şiparişlerini getirmişti. Şiparişlerini masaya bırakmak için eğildiğinde masadaki adamlardan birinin göz göre göre garson çocuğun kalçasını ellediğini gördüm. Çocuk neye uğradığını şaşırmış görünüyordu.

Başımı iki yana sallayıp bardaki tepsilerden birini aldım. Tabi ki adamı şikayet etmesi mümkün değildi, bu yüzden hızlıca tepsisindekileri masaya bırakıp uzaklaştı. Sinirle kendi kendime güldüm. Bana işe girdiğim ilk günlerdeki saflığımı hatırlatıyordu. Yine de karşılaştığım pisliklerin yanında bu hiçbir şeydi.

Daha önce de böyle yerlerde çalıştığımda katlanamayıp müşterilere saldırdığım için sürekli atılmıştım. Uğradığım tacizler, duyduğum pis laflar, sarhoş nefesleri aklıma geldikçe hala sinirleniyordum.

Onların tacizleri ve çöp ağızlarıyla ettikleri sözlü saldırılar sona ermemişti, ben alışmak zorunda kalmıştım. İlk günlerimde her gece, her kovuluşumda eve gidip ağladığımı hatırlıyorum. Tabi artık bir evimin olup olmayacağı da şüpheliydi.

Bu hallere düştüğüm için kendime, etrafımdakilere sövüp saydırdığımı hatırlıyorum. Her seferinde beni ayakta tutan, dostumun bana ihtiyaç duymasıydı. En iyi dostum benim yüzümden hastaneye düşmüştü ve ben onu tedavi ettirebilmek için gecemi gündüzüme katıp çalışıyordum.

Etrafımda ondan başka kimsem yoktu. Yaşamam için bir sebebim yoktu ama her seferinde aklıma onu getirdiğimde, eski günlere duyduğum özlemle biraz olsun yalnızlığım geçiyordu.

Belki bir dakikalığına, belki bir saniyeliğine...

Barmen'in ismimi söylemesiyle ona döndüm. Hazırlanan siparişleri götürmek için arka taraftaki odalardan birine gitmem gerekiyordu. İç çekip uzun koridora girip odalardan birinin içine girdim. Masa çoktan bitirdikleri içki ve çerezlerle doluydu.

Tabi yanlarındaki kadınlarla yiyişen ayyaş adamların pek de umurunda olduğunu düşünmüyordum. Hepsi dışarıda normal gözüken, monoton yaşamlara fakat paraya sahip adamlardı. Bazılarının elinde alyansları olduğunu gördüğümde midem kalktı. Evdekiler için onların yerine üzülüyordum.
Gerçi beni ilgilendirmezdi, acınacak halde olan bendim.

SaudadeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin