♠ 95. Gün ♠

140 16 34
                                    

♠ 93. Gün ♠

Salondaki koltukta otururken elime rastgele bir dergi almış, okumaya başlamıştım. Bir süredir Siwon'dan ses seda gelmiyordu. Birkaç gündür ikimiz de aynı evde yabancılar gibi gezindiğimizden bazen onun evde olup olmadığını anlayamıyordum bile.

O sırada birden önümdeki sehpaya düşen fotoğraf kağıtlarıyla dikkatim dağıldı. Önce fotoğraflara sonra yanımda dikilen Siwon'a baktım. Fotoğraflarda tam olarak tanıyamadığım ama yabancı gelmeyen insan yüzleri vardı.

Kaşlarımı çatıp şüpheyle ona bakarken sordum. ''Bunlar nedir?''

''Görmen gerektiğini, en azından haberinin olması gerektiğini düşündüm. Araştırırken bulduğum fotoğraflar.'' diye yanıtladı masayı gösterirken. ''Onlar... Ailen.''

Yüzümü ifadesiz tutmak isterdim ama bir anlığına afallamıştım. Uzun zaman önce görmek için merak ettiğim insanlar, beni neden terk ettiklerimi bilmek istediğim insanların yüzleri şimdi önümde seriliydi. Tabi, onların bir suçu yoktu. Sonuçta yangını çıkartan kişi Minyoung idi.

Fotoğraflara uzanmak için elimi uzattım ama titrediğimi fark ettim. Tereddüt ediyordum. Meraklanmıştım. Sonra aklıma gelen bir şeyle fotoğraflara bakmadan durdum. Soruma karşılık Siwon'un cevabına göre, onlara bakacaktım.

''Ebeveynlerim... Onlar...'' diye başladım ama cümlenin gerisini getiremedim.

Eğer düşündüğüm doğruysa, fotoğraflara bakmak hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. Sonra durup tekrar düşündüğümde kendi kendime söylendim. Eğer doğru değilse, bu bir şeyi değiştirecek miydi ki?

O sırada Siwon anlayışlı bir şekilde bana baktı. Tereddüt eden halimden belki de ne düşündüğümü anlamıştı. Ona göre beni okumak genelde kolay oluyordu. ''Yaşıyorlar. İkisi de.''

Düşündüğüm gibi olmaması iyiydi. Onları görmeye gideceğimden değil -ki bunu düşünmemiştim bile- ama hayatta olduklarını bilmek, elbette iyi bir haberdi. Peki ya onlar, benim hayatta olduğumu biliyorlar mıydı?

Beni hiç aradılar mı?

Gelişi güzel masaya yayılmış fotoğraflar arasında elime gelen ilk fotoğraf güzel görünümlü bir kadına aitti. Benimkine benzer saç ve yüz yapısına sahipti. Aşina olmadığım bir kelimeyi mırıldandım.

Anne?

Üzüntülü bir görüntüsü vardı, fotoğrafların birçoğunda böyle çıkmıştı ama daha sonra yüzü gülüyordu. Yanında duran benzer yaşlardaki adamla beraber mutlu görünüyordu. Muhtemele o adam da babam olmalıydı. İkisiyle de dış görünümümde benzerlikler olmasına karşın gülümsedim. Demek ki, aileye sahip olmak böyle bir duyguydu.

Daha sonra Minyoung'un fotoğrafını gördüğümde yüzüme yayılan gülümseme hızlıca kayboldu. İkiz olduğumuzdan dolayı benzerliğimiz yüzünden ona bakarken kendimi garip hissettim. Bu biraz... Hoş bir his değildi.

''Minyoung.'' dedim kendi kendime elimdeki fotoğrafı çevirirken. Keyifsizce güldüm. ''Komik, değil mi?''

''Nedir komik olan?''

''Ablamın sürekli beni öldürmeye çalışması.''

''Ne demek istiyorsun?'' diye sordu Siwon şüpheyle. ''Öldürmeye çalışmaktan kastın nedir?''

''Bana daha önce, 'Ailenle ilgili hiçbir şey hatırlıyor musun?' diye sormuştun değil mi? Geçmişime dair bir şeyler hatırlayıp hatırlamadığıma dair sorular sormuştun. Peki sen hatırlıyor musun çocukluğumuzun anılarını?''

SaudadeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin