Medya: Taylan ve Çınar
"İyi olduğuna emin misin kardeşim?" Nisa'nın sorusuna kafamı sallayıp ellerimi yanaklarıma bastırdım. Çınar ile ilgili sapıkça rüyalardan dolayı yanaklarım kıpkırmızı olmuştu. Derin bir nefes vererek üstümdeki battaniyeyi geriye attım. "Hadi çıkalım" diye mırıldanıp yanan bedenimi soğuk havaya bıraktım. Nisa kurdukları çembere katılırken Bora'nın yanına oturduğunu fark edip sırıttım. Kesin olmuştu bu iş!
Efe ile Utku'nun kaldığı çadıra ilerledim. Naylon çadıra vurmamla içeriden öpüşme sesleri duymam bir oldu. Gözlerimi büyüterek bakarken çadırın fermuarı açıldı ve Utku başını dışarı uzattı. "Kanka? Tam yerinde geldin be!" Deyince gözlerimi kısıp arkamı döndüm. Çembere ben de katıldığımda Hilal direk gözüme takılmıştı. Yanındaki uzun boylu, siyah saçlı ve karizmatik çocuğa göz ucuyla bakıyordu. Ama bakışları sadece beğeni taşımıyordu. Galiba... Çocuğa aşık olmuştu. Al işte?!?!
Bu aralar herkeste bir haller vardı.
Çınar'sa bana çıkma teklifi etmesine rağmen hiç yanıma gelmiyordu. Çadırından neredeyse hiç çıkmamıştı. Ama onu en son gördüğümde oldukça solgundu. Gözlerimi kapatıp bir iki dakika düşündüm. Gitsem mi? Gitmesem mi? Bir anda telefonum titredi. Gözlerimi açıp elimi cebime attım. Herkes dik dik bana bakıyordu. Yutkunarak mesajı açtım.
Çadırıma gelebilir misin?
-Çınar
Acaba aklımımı okudu bu şimdi?
Hayır hem yanıma hiç gelmiyorsun, hem de ayağına çağırıyorsun?
Numarasını kaydedip sinirle yerimden kalktım ve çadırına ilerledim. Fermuarı açıp içeri girdiğimde yatağının üzerinde bağdaş kurmuş oturduğunu gördüm. Bu öfkemi daha da ateşledi. "Ne hakla beni ayağına çağırıyorsun? Hem sevgilim ol diyor, hem de yanıma bile gelme!" Deyip devam edecektim ki araya girdi. "Ronya bir beni din-"
"Hayır seni anlayamıyorum! Ne hakla bunu bana yapıyorsun?!" Tekrar araya girdi. "Ronya-"
"Seni dinlemek istemiyorum. Ya da bahanelerini." Birden bana oturmamı işaret ederek bağırmaya başladı. "RONYA HEMEN ŞURAYA OTUR VE BENİ DİNLE!" Yutkunarak yanına çöktüm. Sakin olmaya çalışarak nefes alıp verdi. Ona yakından bakınca ruh gibi bembeyaz olduğunu farkettim. "Sana ne oldu böyle?" diye fısıldadım. Bakışları yumuşadı, vücudu gevşedi. "Ben dünden beridir böyleyim. Hasteneden çıktıktan sonra hep böyle olurum. Serumdan aniden kesince....
Bak, seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun umarım." Ellerimi ellerinin içine alarak devam etti. "Senin yanındayken beynimi parçalamak istemiyorum mesela. Emin ol, elimde olsaydı hep yanında olurdum." Deyince tabii benim kalp hemen yumuş yumuş oldu. Kafamı sallayıp ondan özür diledim. Gerçekten dışarı çıkamaması beni üzmüştü. Bir dakika.... Hilal doğanın ona iyi geldiğini söylemişti. Elini hafifçe çekiştirdim. "Hilal doğanın sana iyi geldiğini söylemişti." kafasının karıştığı her mimiğinden belli oluyordu. "Ama sadece küçükken-" sözünü keserek mızmızlandım. "Hadi göl kenarına gidelim. Hem ben de biraz resim çizmiş olurum."
Onu çekiştirmekten vazgeçmeyince gülümseyip beni onayladı. Çadırdan çıkmadan önce elini bıraktım. Affalamış bir şekilde bana bakarken ben kafamı eğdim. "Saklasak?" diye mırıldandım. Şu an kendimden acayip utanıyordum. İç çekerek başımı kaldırdı ve anlıma küçük bir öpücük kondurdu. "Saklayalım."
Hızlıca çadırdan çıkıp hiçkimseye görünmeden küçük gölün yanındaki toprağa oturduk. Sırtımı gösüne yaslayıp bacaklarının arasına oturdum. Aklıma gelen şeyle ofladım. "Resim defterimi almayı unuttum." dedim. "Boşver, bu gün de sadece ikimizin olsun." diye fısıldadı kulağıma. Sıcak nefesi boynuma değdikçe tuhaf hissediyordum. Tam bu romantik anın ortasında telefonum çalmaya başladı. Sızlanarak telefonu cebimden çıkardığımda Çınar arayan kişiyi görmüştü bile. "O çocuk niye hala seni arıyor?" dedi dişlerini sıkarak. Kollarının arasından çıkıp ayağa kalktım. Telefonu açmak için arkama dönmüştüm vazgeçip telefonu kapattım ve eski yerime geri döndüm. Taylan'ın bu günümü mahvetmesine izin vermeyecektim. Çınar bana sıcacık bir gülümseme bahşetti. "Ee?" diye mırıldandım ellerimizi karnımda birleştirerek. Nefesini dışarı bırakarak "Biliyor musun?" dedi ve yanaklarımı avuçlayıp beni kendine çevirdi. Masmavi gözleri tutkuyla yanıyordu. Birden nefesim kesildi. Sebepsizce ağlamak istedim. "Seni seviyorum." diye fısıldayıp tam köprücük kemiğimdeki dövmeyi öptü. Gözlerimi kapattım. Çınar gerçekten beni çok güzel seviyordu. "Burası benim." diye fısıldadı tekrar dudaklarını dövmenin üzerinde gezdirerek. Titreyerek onu kendimden ayırıp eski pozisyonuma tekrar döndüm, o da bana uydu. Etkiden kurtulmak için kendime biraz süre tanıdım."Ee biz sadece sevgili değiliz tabii. Liseden sonra aynı holding yönetici ortakları da olacağız." dedim. Gülerek "Doğru." deyip dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. "Belki o zaman evlenmiş oluruz, küçük bir kızımız ve oğlumuz olur. Her gün seninle kokunla uyanırım, seni seyrederim. Sonra kızımız yatağımıza çıkıp zıplar bizde onu tutup öperiz." dedikleri başka diyarlara çekilmeme yetmişti bile. Gülen yüzüm bir anda solmuştu. Böyle şeyler sadece hayaldi. Çınar o zamana kadar ölmüş olabilirdi veya ben...
Titrek bir nefes alıp kollarının arasından çıktım ve gölün kıyısına kadar yürüdüm. Bizim için her saniye bile önemliydi....
Gözlerim doluyor, gözyaşları gözlerimden firar etmek için bekliyordu. Sessizce burnumu çekip bütün kötü şeyleri kafamdan atmaya çalıştım. Belime sarılan kollarla bir nebze de olsa kendime gelmiştim. Neşelenmeye çalışarak hemen ayakkabılarımı çıkardım. Bana tuhaf tuhaf bakıyordu. Paçalarımı da katladıktan sonra göle doğru koştum. Soğuk su beni uyandırırken gülümsedim. Çınar hala orada durmuş ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. Ellerimle gelmesini işaret ederek suyun içinde koşup kahkaha atmaya başladım. "Hayır, bunu yapmayacağım Jerry." dedi sudan tiksinircesine. Dudaklarımı büzüp ona baktım. "Lütfen." dedim en şirin halimle. Homurdanarak ayakkabılarını çıkarmaya başladı. Direk buraya koşmaya başlayınca gözlerim açıldı ve suyun içinde ondan kaçmaya başladım. Bu arada kahkahalarım hiç eksilmiyordu. "Seni yakalayacağım küçük cadı." arkama dönmeden "Küçük cadı mı?" diye bağırdım. Çınar bana yetişip belimden tuttuğu gibi beni geriye çekti. Gerilerken küçük bir çığlık attım. "İşte yakaladım." dedi gülerek. Oflayarak beni kucağına almaması için çırpındım. Tabii boşa gitti. Ellerimi boynuna sarıp "Kendini yorma." dedim. Kaşlarını çatıp bana baktı. "Yormuyorum. Bomba gibiyim." dedi. Oflayıp tekrar tepindim. Baktım bırakmıyor elimle yüzüne su atmaya başladım. O gözlerini kapatırken hemen kucağından atlayıp gölün diğer ucuna kaçtım. "RONYA!" diye bağırdı. Gerçekten kızmış olmalıydı. Ama bu haliyle o kadar tatlıydı ki....
Evet, tam karşımda saçları önüne gelmiş bir Çınar duruyordu.Allahım.... Şu an ölebilirim yani!
Ona nasıl baktığımı görünce çarpıkça gülümsedi. "Hadi çıkalım." deyince birlikte gölden çıktık. Hemen Çınar'a sarılıp "Saçlarını hep böyle yapsan ne olur?" dedim. Sırıtarak " Kızlar beğenmez." dedi. Gözlerimi kısarak ona baktım. "Kızlar?" dedim. Kahkaha atarak anlımı öptü. "Şaka yapıyorum." Birden gülüşü kesildi, yüzü bembeyaz oldu ve bakışları ileriyle donuk bir şekilde sabitlendi. Aniden gerilirken ben de gerildim. Bakışlarını takip ettiğimde gördüğüm kişiyle beynimden vurulmuşa döndüm.
Bu......
Oydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JERRY
Randomİki kaçağın efsanevi aşkı... *Jerry, Tom ve Jerry çizgi filmindeki fareden alınmıştır.*