Selamın aleyküm okurcuklarım. Başlığı şiirden aldım. Şairine ulaşamadım. Saygısızlık, emek hırsızlı olmasın diye adını yazıyorum buraya. Haknur Cengiz. İyi okumalar💕
Mm: Ammar ve Mus'ab
Şarkı: Pera- Veda busesi
(Bölüme uyan farklı fikirleriniz varsa yorumlarda beklerim...)•••
"Gözleri vardı,
Buğulu bir gecenin içinden boncuk boncuk bakan.Gülüşü vardı,
Soğuk Ankara ayazına haykıran."/Ömer Buğra Demir/
•••
Mus'ab'dan...
Ammar şoku atlatamamışken ben de onunla aynı durumdaydım. Nasıl olduğunu normal zamanda düşünebilirdim. Ama şuan değil. Bilmem, belki biraz bencilliktir ama Sena uyansın başka bir şey istemiyorum. Kontrolleri yapmak için odaya doktor girecekken durdurdum. Gece birkaç kez daha gelmişti. O zaman soramamıştım durumunu. Bir de Sena'nın yanına girmek istiyordum.
"Durumu nasıl?"
"Değişen bir şey yok." Dedi inandırıcı olmayan bir şekilde. 'Ben de doktorum' cümlesini her lafa katmak istemiyordum ama her şeyi ayrıntısına kadar bilmek istiyordum. Acı çekiyordum, durumunu öğrenince daha da kötüleşebilirdim. Ama umrumda değildi. Kendim umrumda değildim. Sena'nın acısını bilmek istiyordum.
"Bakın ben de doktorum. Durumunu bana iyice anlatmanızı istiyorum. Her bir ayrıntısına kadar."
Doktorun yüz ifadesi değişirken yutkunup konuşmak için sesini arama çabasına girmiş gibi duruyordu. Bu bende daha fazla telaş yapmamı sağlarken beklentili bir şekilde yüzüne baktım. Konuşmaya başladı.
"Durumu hâlâ ciddiyetini koruyor demek isterdim ancak saat ilerledikçe durumu ciddileşiyor. Uyanırsa felçli kalma riski olduğunu biliyorsunuz. Bu ihtimal hem düştü hem yükseldi. Eğer uyanırsa felçli kalma ihtimali çok yüksek. Ama uyanmama ihtimali maalesef daha da yüksek. Tekrar tekrar çok geçmiş olsun." Gözlerim durmaksızın göz yaşlarını akıtırken kalbimde bir sızı hissettim. Canım... çok fazla yanıyordu. Doktor odaya gidecekken tekrar durdurdum.
"Görebilir miyim," sesim çok çaresiz çıkarken adeta yalvarıyordum.
"Lütfen..."Doktor kafa sallayarak hemşirelere yönlendirirken Ammar'a baktım. İmtihanı büyüktü. Üvey dediği babası öz çıkmış, ablası ölümle burun burunaydı. Serumla kendini toparlar gibi olmuştu ama şuan çok çok daha kötüydü. Hüngür hüngür ağlarken bir de ablasının ölme ihtimalinin yüksek olduğunu duysa ne yapardı demeden edemiyordum. Bunu kendim bile kabullenemezken Ammar'a söyleyemezdim.
Hemşireler beni hazırlarken cebimdeki yüzüğe sahip olmaya çalışıyordum. Arabada buraya gelirken yüzük gümbürtüye gitmesin diye çıkartmış cebime koymuştum. Şimdi sırası mı diyebilirsiniz. Ama beni hissetmesi gerekiyor. Benim onun yanında olduğumu bilmesi gerekiyor. Bizi birbirimize bağlıydık ve yüzükler bunu temsil ediyordu.
Yoğun bakım odasına girerken bir türlü durmayan göz yaşlarımı gözlerimi çıkartırcasına sildim. Ben buradayken bir anda uyanırsa, haykırışlarımı, hıçkırışlarımı duyarsa üzülebilirdi.
Yanına yaklaştım. Yaklaşık 1 dakika kadar yüzüne boş boş baktım. Beynim idrak etmemekte ısrarcıydı. Sol elini tuttum. İlk elini tutmamdı sanırım. Kalbimin hızla attığını fark ettim. Heyecanlanmıştım. Cebimdeki gri nişan/söz yüzüğünü yüzük parmağına yavaşça taktım. Eline gelen soğuklukla hareket etmesini ya da en azından ufak bir tepki vermesini beklerken hiçbir şey yapmadığını görünce asık suratım iyice asıldı. Kendimi toparlamaya çalışım konuşmaya hazırladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Aşeka (Askıda)
Духовные"Tüm bulutlardan sana düştüm, gitme." *** !UYARI! *Tüm hakları saklıdır. *Benden habersiz, alıntı yapılamaz, alınamaz, kopyalanamaz. Her hangi bir yerde alıntı yapanın adı altında paylaşılamaz. Bu uyarılara uyulmaz ise, gerekilirse hakkında hukuki i...