Selamun Aleyküm okurcuklarım. Neden partlara ayırdığımı açıklayayım. Şöyle ki yazmak için vakit bulamıyorum telefonu elime alır almaz bölüm yazmaya çalışıyorum ama gelin görün ki telefondan yazmak çok zor. Ger ne kadar zor da olsa bilgisayarım bozulduğu için ve sizi daha çok bekletmemek için bu partı yazıverdim. Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar...
•••
"Bir veda sebepsiz bir tokat gibi çarpıyor yine, yine..."
•••
Yazar'dan...
Ammar annesine tuhaf tuhaf bakıyordu; Sena gibi.
"Sana diyorum. Eşyalarını topla ve nereye gidersen git!"
İnsan 'bu nasıl anne yahu!' diye düşünmeden edemiyor. Nerede o çocuklarına aşık kadın? Nerede o mezuniyette göğsünü gere gere Sena'nın annesiyim ben diyecek kadın? Nerede o Ravda? Nerede Ravda'nın göz nuru?
Bunca yılın yalan olma ihtimali ne kadardı? 23 yılın yalan üzerine kurulması neydi?
"A-a-anne." Dedi Sena. Kelimeyi tamamlamaya mecali kalmamıştı. Mutluluğu sadece birkaç dakika sürmüştü ve bunu ona fazla görmüşlerdi.
İnsanların tercihleri Allah tarafından yazılan kader değildi. İrade vardı. Peki Havva Hanım iradesini nasıl kullanıyordu?
"Anne sen ne dediğinin farkında mısın? Nereye gönderiyorsun Nurulayn'ını. Saatin farkında mısın? Nereye gitsin ablam?" Parlamıştı Ammar. Annesine karşı ilk defa bağırıyordu. Sinirden eli ayağı titriyordu ve bir şeyleri kırmamak -ki annesinin kalbi de bunlara dahil- için çok sıkmıştı ama damarına basıldı yahu! Ammar'ın en sevdiği kadın-lardan biri- akşam akşam hatta gece gece evden kovuluyordu.
Sena gücünü Ammar sayesinde toplamıştı. Kimseyi üzmeye hakkım yok, diye düşünüyordu.
Ammar'ın elinden tuttu ve konuşmaya başladı.
"Arkamdan çekildiyse Ravda, taşta koymaya hakkı kalmamıştır önüme. Annem kaldıysa geride, toprak örtsede yüzünü,kokusunu,sesini,kapı gibi BABAM var benim de."
"Ne yapıyorsan yap!" Dedi ve gitti Havva Hanım.
Sena söz verdi kendine. Anne olursam,dedi. Asla annem gibi olmayacağım.
Kim bilirdi insanların büyük konuştukları konu üzerinde ''asla" ların yerini daha büyüklerine bıraktığını...
•••
Kocaman,siyah bir bavulla aşağı indi Sena. Ceylin Hanım'ın yüzündede görülmemesi gereken bir sırıtma."Tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanı."
Sena aldırmadı Ceylin Hanım'ın sözlerine. Kocaman bavulu sürüyerek çıktı, gitti evden. Ardında sekiz çift meraklı göz bırakarak.
•••
Hızla ve hırsla yürümeye başladı Sena. Topuklu giymezdi zaten. Varsa yoksa spor ayakkabı giyerdi. Boyunuda dert etmezdi. Sonuçta boy Sena'nın boyu. Kimseyi ilgilendirmezdi.Daha hızlı yüdü Sena. Daha da hızla. Çok daha hızlı. Koşmaya başlamıştı. Arkasında sürüklediği bavul zıplıyordu koşmadan kaynaklı.
Gözleri yaşlı, özleminden öldüğü adama koşuyordu. Hiçbir şeyi umursamadan. İlk defa...
Yolu biliyordu Ammar ve ... Ammar ve annesiyle gelmişti bir kaç defa.
İnsan deli gibi sevdiği birini yüzünü görmeye tahammül edemeyince... Tanımsız. Adı olmayan bir duygu yaşıyor ve inanın tek kelimeyle BERBAT bir şey.
•••
Mezarlık kapısından içeri baktı. Gece olması onu korkutmuyordu. Kabirde ölü bedenler vardı. Ona bir şey yapmazlardı.Sağ ayakla girdi mezarlığa. Peki ne kadar cesurdu Sena? Ya da ne kadar korkak?
Ceylin Hanım'a kızıp sesini yükseltebilecek kadar cesurdu belki. Ama annesi evden kovunca arkasına bile bakmadan mezarlığa koşacak kadar da korkak.
"Es selamun aleyküm." Diye selam verdi kabirdekilere öncelikle. Ses gelmesede biliyordu selamının alındığını ve onları mutlu ettiğini.
Önce toptan bir fatiha,ardından üç ihlas ve bir kaç kısa sure daha.
Babasının,özleminden öldüğü o bulunması zor adamın, yanına gitti.
Onu sıkmak istemiyordu dertleriyle. Tam tersi sure okuyup rahatlatacaktı babasını.
Ezberindeki Amme suresinden başladı okumaya. Hangi ayet varsa okuyup gönderdi babasına.
Bir Fatiha suresinin, bir hafta boyunca kabir azabını önlediğini duymuştu. Doğruluk payını bilmiyordu tabi. En iyisini Allah bilirdi sonuçta. Babasının şu anda cenneti izleyip, girmek için can attığını düşünüyordu kabrinde. Ama Allah'ın da işine karışılmazdı sonuçta.
Bilmem kaç tane Fatiha okudu babasına. Sonra dayanamadı. Paylaşması gerektiğini,babasının bilmeye hakkının olduğunu düşündü.
Mezarlığa eğildi Sena. Elini tutmak istercesine avuçladı çökmüş toprağı. Sıktı,sıktı,sıktı...
Avucunu açtığında toprak parmak aralarından kaydı. Çamur yumağı bile olmadı.
Elindeki toprağa ardı ardına yağmur damlaları düşmeye başladı. Göz yaşı karıştı yağmura,birlikte aktılar toprağa.
"Babam. Canım babam. İlk aşkım olması gereken adam. Aşık adam... Seni çok özledim. Fotoğraflarla aklımda kalan yüzünü, bana sarılışını, havaya atıp tutmanı, kahkahanı, fotoğraflarla aklımda dönüp duran tebessümünü... Her şeyini çok özledim be babam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Aşeka (Askıda)
Espiritual"Tüm bulutlardan sana düştüm, gitme." *** !UYARI! *Tüm hakları saklıdır. *Benden habersiz, alıntı yapılamaz, alınamaz, kopyalanamaz. Her hangi bir yerde alıntı yapanın adı altında paylaşılamaz. Bu uyarılara uyulmaz ise, gerekilirse hakkında hukuki i...