4. "Bazen sadece yenilmek gerekir, kazanmak için."

4.9K 301 16
                                    

Oy, yorum ve DUAlarınızı lütfen eksik etmeyin. Tekrardan hayırlı okumalar efenim :D.

•••

"Bedensel bir şey olsa uyuyacaksın, yatıp dinleceksin falan. Ama psikolojik bir şey bu omuzlarındaki ağırlık, ruhunun yorgunluğu biraz da."
/A.Y/

•••

Acı. Üç harfli tek kelime. Peki anlamı? Yaşattıkları? Söylendiği, okunduğu, yazıldığı, uzunluğu kadar kolay mıydı çekmesi?Kiminin ki yakınlarının kanattığı kalpler. Kiminin ki üzerine oturduğu cam kırıkları...

"Şşht. Tamam. Sakin ol, bir şey yok Sena. Sakin ol..." diye fısıldadı anne şefkatiyle Berfin.

Berfin, Sena'nın kendini yıpratmasını tuhaf buluyordu. Görücü gelince ne olacak, diye düşünmeden edemiyordu.

Evlenmek, gerçekten büyük bir sorumluluktu. Yirmi yıllık yalnızlığın ardından hayatına biri giriyordu ve bütün hayatın o oluyordu. Evde iki kişi oluyordun. Ya da üç, dört, beş...

Yalnızlığın içindeyken birden biri geliyor ve seni kabuğundan çıkartmaya çalışıyor, kabuğunu kırıyordu. Ama salyangozlar kabukları olmadan yaşayamazlardı ve kimse bunun farkında bile değildi.

Masana kenin dışında biri için tabak koyuyordun. Seni kendi küçük yatağından alıyorlar, daha büyük bir yatak veriyorlar. Promosyonlu olduğu için bir de eş ...

"Berf...in." dedi en güçsüz hâliyle Sena... Şaşırmıştı Berfin... O güçlü, burnunun dikine giden, cesur kız gün geçtikçe gözü önünde eriyordu.

( İnsanlar her gerçeği görmediklerinde körlük çizelgelerine bir çizik daha atıyorlardı. Görenler ise uzaktan onlara bakıyor ve hallerine acıyorlardı. )

Görücü işi dışında bir şey var, diye düşünmeden edemedi Berfin. Sena, sırf evlenmemek için bu kadar ağlamaz, bu kadar güçsüz düşemezdi...

"Sena, seni çok iyi tanıyorum. Evlenmemek için yıpratmazsın kendini. Allah'ın sana emaneti olan vücudunu yıpratmazsın bu kadar."

Sena, hıçkırmaya başlayınca Berfin Sena'nın yanına oturmuş, omzunu emanet etmişti. Omzu... Ipıslaktı. Ağlamak Sena'ya yakışmıyordu hem. O gülüşüyle insanları etkileyen, yakan bir genç hanımdı. Yakışmıyordu, yaralıyordu...

Hem her bir göz yaşının hesabı sorulacaktı. Günahları için dökmesi gereken göz yaşını kaderi için döküyordu. Göz yaşları seccadesini ıslatması gerekirken, yanaklarını ıslatıp, kanayan kalbine bir hançer daha saplıyordu...

"Annem... Babam... Görücü... Annemin söyledikleri... Babamın anneme yaptıkları... Annemin bana yaptığı her şey , iyi ya da kötü... " duraksadı Sena... Nefes aldı, alabildiğince. Yutkunmaya çalıştı, beceremedi.

"Acıtıyor... Nefes almaya çalışıyorum, aldığım her oksijen tanesi bana yeni göz yaşları, yeni hançerler olarak geri dönüyor. Nefes almaya çalışıyorum, aldığım her oksijen tanesi iğne olarak saplanıyor akciğerime. Nefes almaya çalışıyorum haram lokma yemişim gibi soluk boruma tıkanıyor. Her nefes acıtıyor, her yakınım yaralıyor..."

"E peki annen söyledi mi nasıl biriymiş? Yani elinden bir şey gelmeyecek madem. En azından kötü biriyse o bahaneyle evlenmezsin."

Berfin, Sena'nın babasının annesine ne yaptığını bilmiyordu ama ses tonundan başka çıkışı da olmadığını belirtiyordu Sena açıkça.

"Hani ben diyordum ya... Evlenmek istemiyorum ama olurda evlenirsem namazlı abdestli olsun, geliri gideri önemli değil, diye. Tam da böyleymiş. Annemin arkadaşının oğluymuş."

"E daha ne istiyorsun ki. Annene verdiğin değeri gördüm Sena. Ammar'a da. O kadar büyük ki... Sen kendini yıprattıkça Ammar'ı da, Havva Teyze'yi de yıpratıyorsun. Sen üzüldükçe anneni, Ammar'ı üzüyor, babanı mutlu ediyorsun. Ammar'ı ve anneni kaybedip, hayallerindeki gibi biriyle evlenmemek mi? Yoksa ne Ammar'ı ne de anneni kaybetmeyip, evlenmeyi düşünmediğin zaman bile düşündüğün damat profiliyle evlenmek mi?"

Sena, Berfin'in sözleri karşısında öylece kalakalmıştı. Haklıydı. Hem de hiçbir zaman olmadığı, olamayacağı kadar da ciddiydi.

"Evlenmeyi düşünmezken bile, eğer olur da evlenirsem böyle biri olsun Allah'ım" diye dua eder, annesinin anlattığı kişinin özelliklerini sayardı.

Evlenmeyi düşünmezdi, eğer evlenirsem gelinlik böyle olsun derdi.

Evlenmeyi düşünmezdi, yani düşünmediğini zanneder, düğünü nerde, nasıl yapacağını düşünürdü.

Aslında Sena, evlenmeyi pek ismediğini söylesede, hep evlenmeyi düşünürdü...

Bir tarafta Babasını mutlu edip, Ammar'ı ve annesini kazanmak, hiç kaybetmemek vardı...

Bir tarafta babasının eski yaptıklarına devam etmesi, Ammar ve annesini kaybetmesi vardı...

Sanırım Annesini ve Ammar'ı kaybetmeyip, babasını mutlu edebilirdi. Bu seçenek içi ucu dikenli deynek misaliydi. Babasını mutlu etmek mi? Ah! Saçmalık.

Ama Ammar ve Annesini kaybetmek müebbet hapis cezasıyla kıyasıya yarışırdı. Sanırım kaybetmektense, babasını mutlu edebilirdi...

"Neyi seçtin? Babanı, hiç istememene rağmen mutlu etmek mi? Ammar ve anneni kaybetmek mi?"

"Tabi ki onları kaybedemem. Bana omzunu ve yüreğini veren sen varsın, Ammar var ve annem... Kimsem yok başka. Anneme de ne kadar kırılmış olursam olayım o benim annem Berfin... Sizden başka kimsem yok. Allah dışında tabiki. Onunla sizi kıyaslayamam tövbe hâşâ."

Sena, gözleri dolu dolu baktı arkadaşına. Onlar olmasa ne pardım ,diye düşündü. Muhtemelen hiç bir şey. Ama bir umut bile yetiyordu nefes olmak için. Ufak bir umut... Bu sırlar çok duygusaldı ama kim cam kırıkları üzerinde otururken gülebilir, hiçbir şey yokmuş gibi kahkaha atabili ki? İğne battığında gözleri dolan insanın ,dizleri tutmayarak cam kırıklarına oturup sıradan bir hayat yaşamasını beklemeyin, lütfen.

Ben Bu bölüm kısa oldu. Affola.

Hayırlı günler💜💜💜

Aşk-ı Aşeka (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin