Selamın aleyküm okurcuklarım. İnşAllah bölümü beğenirsiniz.
Mm: Berfin
Şarkı: Pinhani- Bir varmışım bir yokmuşum.
İyi okumalar💜💜💜
•••
"Ben sana bakarım,
Herkesten iyi bakarım.Kimseye bakmam, sana bakarım.
Sana öyle bir ben bakarım, ben böyle bir sana bakarım.
Ben sana bakarım, sen önümüze bak;
Düşmeyelim. "•••
Sena'dan...
Ellerimle yüzümü kapattım. Ağlamak istiyorum. Fermuar bel oyuntusu için yani omuzlardan kolay geçsin ve beli biraz daha sarsın diyeydi. Küçücüktü. Ama yinede... Tamam, biliyorum rezil olmak bir organım haline geldi. Hatta kuzenimle telefonda konuşurken yanından geçen tanımadığım bir adama bile rezil olmuştum. Ama... Şuanda 'yerin dibi' anlamını yitirmişti. Magma tabakası ayaklarımın altında fokurduyordu. Cidden, keşke böyle olsaydı. Kesinlikle daha az kırmızı olurdum. Ya da mor mu demeliyim, bilemedim.
"Tamam bu olur." Diye ağızında geveleyip hızla eve gittim. Kendimi odaya kilitleyip bir ömür çıkmamayı düşünüyordum. Ki şu son birkaç dakikaya bakarsak pek de cazip bir fikirdi. Elbiseyi çıkartıp yatağı üzerine attım. Az önce çıkarttığım kıyafetlerimi giydikten yatağa oturup telefonu elime aldım. Odada biraz oyalanmam gerekiyordu. Çok utanmıştım. Ama bir bakıma iyi olmuş gibiydi. Yani sonuçta Sefa da görebilirdi, değil mi?
Hayır, Pollyanna ile bir akrabalığım yok.
Telefonumu yatağın üstünden aldım ve internetimi açtım. İnternetteyken zaman hızlı geçiyordu. Bir anda telefon ellerimde titremeye başladı. İki gündür internete girmedim diye telefondan oluyorduk iyi mi?
Sırayla bütün sosyal medya hesaplarına bakarken bir mesaj dikkatimi çekti. Berfin'dendi. Daha fazla beklemeyip mesajı açtım.
"Naber Sena?
İyiysen bile moralin bozulacak anlatacağım şeylerden sonra, eminim.
Sana bir şey itiraf etmeliyim. Berk, benim süt kardeşim falan değildi. Sen gül diye oyunda yapmamıştım. O 'şaka' dediklerimin hepsi gerçekti. Biliyorum, namusum üzerine yemin etmiştim. Ama namusum elden gitti sonuçta değil mi? Bilmiyorum sana ne kadar ağır gelir ama, seni hiç düşünmedim. Bugüne kadar anlattığın her şeyi 'üvey' babana anlattım. O gün... kafede de niyetim seni sakinleştirmek değildi. Seni evlenmeye ikna etmekti. Açıkçası, iyi de para aldım. Pişman mıyım? Kesinlikle hayır. Bilmiyorum ama seni hiç sevemedim nedense. Hep bir iticiydin, ben biliyorum havalarındaydın. Tamam, pek öyle değildin. 'Bak bunu şöyle yaparsan daha iyi olabilir.' kafasındaydın ve bu iyiliğin beni çileden çıkartıyordu. Bunu şimdi anlatma sebebim, ben gidiyorum. Başka bir ülkeye. Sana nereye gittiğimi söyleyecek kadar salak değilim. Ama uğraşma, kimse söylemez sana nereye gittiğimi. Gerçi itiraflarımdan sonra uğraşacağınıda sanmıyorum ya, neyse. Kendine iyi bak ya da bakma. Umrumda değilsin. Hakkını da helal etme istersen. O da umrumda değil. Seninle ilgili herhangi bir şey umrumda değil. Nasıl bitirsem bilemedim. Son bir itirafla mı bitirsem? Nasılsa beni bulamayacaksın. O zaman hazır ol! Annen, baban da olabilir bunu söylemeyeceğim, evdeki mobilyaların hariç sana ait en ufak ne varsa attılar. Pardon, yaktılar diyecektim. "Berfin'in dostluğuna güvenmiştim. Ona inanmıştım. Her şeyimi anlatmıştım. Kardeş demiştim, can demiştim; can parçası demiştim. Şuan ise keşke sırtımdan bıçaklasaydı diyorum. Keşke sırtımdan bıçaklasaydı. O, beni kalbimden bıçakladı. Tek hamleyle kendisini ve beni öldürdü. Ve ortadaki tüm delilleri kaldırıp kaçtı. Üzerime beton döküp sakladı ki, bulunmayayım.
Düşüncelerimi bölen, kapattığım kapının ard arda üç kere çalınmasıydı.
"Gir." Dedim yorgun, bitkin, parçalanmış hatta tuzla buz olmuş sesimle.
İçeri Mus'ab girdi ama ben o utancı unutmuştum bile son birkaç dakikada. Tamam unutmamıştım ama yorgunluktan taşıyabilecek halde değildim. Birden hıçkırmaya ve sel olabilecek nitelikte ağlamaya başladım. Çok canım yanıyordu. Böyle hem kalbim, hem nefesim daralıyordu. Acayip bir şeydi bu. Biri göğüs kafesime balyozla vuruyor gibiydi. Sanırım kalp yarası diye buna diyorlardı. Tırnaklarımı ellerime geçirmeye başladığımda derin nefesler alıp ona kadar saymaya başladım.
1... 2... 3... 4... 5... 6... 7... 8... 9... 10...Ah! Bu tamamen saçmalık! Hiçbir işe yaramıyor. Ellerime sıvı geldiği halde çıkartmadım tırnaklarımı. Çünkü biliyorum ki parmaklarımı açarsam saçlarımı yolup, duvarları yumruklayacağım. Bir kere daha duvar yumrukladığım için el bileğimi incitmiştim. Ama elimde değildi. Sakinleşemiyordum. Hıçkırıklarım nefes almama izin vermezken, göz yaşlarım düştüğü bacağımı ıpıslak etmişti. En son Mus'ab odaya girmişti ama müdahale etmediğini fark ettim. Sanırım ellerimi görmemişti. Bir anda yanımda hareketlilik hissettim. Parmaklarımı açmaya çalışıyordu sanırım. Yorgundum, tek kelimeyle. Açtım ben de parmaklarımı. Tuhaf bir doku hissettiğimde ellerime baktım gözlerimi açıp. Ellerime beyaz kumaş bağlıyordu Mus'ab. Ve o beyaz kumaş iki saniye içinde kıpkırmızı olmuştu. Şu an bunları düşünerek kafamı dağıtmaya çalışıyordum ama olmuyordu. Kanlanmış kumaşla bağlı ellerimle eğik kafama baskı yapmaya başladım. Patlayacak gibiydi. Bitiktim. Yorgundum. Ne yacağımı bilemez haldeydim. En çok da ihanete uğramıştım. Katilim, kardeşim bildiğimdi. Ağlamam iyice şiddetlenirken bir yere yaslandığımı hissettim. Yine gözlerim kapalıydı. Tekrar açmaya cesaret edemiyordum. Korkmamdandı bu, evet. Ama kandan değil. Olanlardan. Yaşadıklarımdan. Hayattan. Ne olduğunu tam olarak algılayamıyordum, beynim patlamış gibiydi. Dediğim gibi algılarım kapanmıştı. Keşke, dedim kendi kendime. Hiç bir şey hissedemesem. İhanet, gerçekler ve inanmak istemediklerim... İsyan etmek istemiyordum kesinlikle. Ama... Yemin ederim berbatım. Bitmiştim ben. Her şey yolunda gitmeye başladı derken yok olmuştum. Ölmüştüm ben ama her bir hücreme kadar hissediyordum acıyı, ihaneti, kandırılmışlığı...Anlatamıyorum. Çünkü ben de ne hissettiğimi tam olarak bilmiyordum.
Annem, üvey babam. Her şeyi geçtim en çok güvendiğim insan beni öldürmüştü. İnanmak istemiyordum, inanamıyordum da zaten. Düşünsene; en yakın arkadaşın, kardeşim deyip güvendiğin kişi senin arkandan iş çevirmiş. İş çevirmek mi? Pardon, bildiğin beni oynatmışlar yahu!
Birden sarsılmaya başlandığımı hissettim. İyiyim(?), iyiyim sözü sadece bir refleksti, demek için hareket etmeye çalıştığımda hareket edemediğimi fark ettim ve yavaşça geri doğru düştüğümü hissettim. Kafamdaki sancıyla canım yanarken ne olduğunu anlayamamıştım bile. Son bir damla yaşın gözümden düştüğünü hissederken, hıçkırıklarım susmuştu. Ya da susmak zorunda kalmıştı. Etraf kararırken içimdeki korku büyüyordu. Sanırım... Artık benim finalim gelmişti. Ben... Bitmiştim.
Sizleri seviyorum ve beni anlayacağını umuyorum.
Öpüldünüz💞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Aşeka (Askıda)
Spiritualité"Tüm bulutlardan sana düştüm, gitme." *** !UYARI! *Tüm hakları saklıdır. *Benden habersiz, alıntı yapılamaz, alınamaz, kopyalanamaz. Her hangi bir yerde alıntı yapanın adı altında paylaşılamaz. Bu uyarılara uyulmaz ise, gerekilirse hakkında hukuki i...