9."Her insanın kalbi vardır ve camı taşla kırmaktan daha kolaydır kalp kırması."

4.1K 273 18
                                    

Selamun Aleyküm okurcuklarım. Sizinle bir konu hakkında konuşmak istiyorum. Bana hitap ederken arada pek samimiyet hissetmediğinizden dolayı ya da saygı amacı güderek, bilmiyorum, siz diyorsunuz. Ben kendimi ne bileyim o kadar yüksek göremiyorum. Diyeceğim o ki bana siz yerine 'yazar' diyebilirsiniz, Nurulayn diyebilirsiniz ya da Nunu. Fark etmez. Ama ben sizinle samimi olmak istiyorum. Umarın beni yanlış anlamazsınız ve hak verirsiniz. Sizi seviyorum, iyi ki varsınız. E haydi o zaman. İyi okumalar...

***

"Kar yağdıran Rahman! Yağan kar bile kapatamazken kötülükleri; nasıl bu kadar affedicisin? "
-NK

***

Ammar'dan...

Annemlerin konuşmasından bezmiştim. Empati kurmaya çalışıyorum ama olmuyor. Mesela ablam ne hissediyor? Psikolojisi son iki üç günde hiç iyi değildi. Ordan oraya zıplayan, eline tarak alıp bağıra bağıra şarkı, ilahi, söyleyen-tabi babam yokken- içine gülücük kaçmış ablam yoktu. Kafamı ne zaman yüzüne çevirsem gözleri dolu dolu halde yakalardım. Gözlerinin altı kıpkırmızıydı ve beyaz tenli olduğu için dikkat çekiyordu.

Pudra ile kapatmaya çalışırken yakaladım bugün.  Ama bozuntuya vermemeye çalıştım. Belki şu zamana kadar içine attıklarının patlamasıydı, belki de gizliden gizliye hep ağlardı. Ama dışı tenhaydı ablamın. Başkalarının yanında ağlarken görmemiştim hiç. Eğer şu iki günde de içinde atmaktan yorulduysa ve içindeki her şeyi dışına yansıttıysa içi gerçekten bir mahşer alanı...

"Ammar. Git ablan ile oğlumu çağır. Bahçede olmaları lazım." Adını bilmediğim ablamın kayın valideciği (!) bana seslenmişti. Saygısızlık yapmak istemiyorum ama bu kadını hiç gözüm tutmadı. Her an ters bir şey yapabilecek gibi.

"Tamam." Diye kestirip attım ve bahçeye çıktım. Ama gördüğüm manzara karşısında adeta donup kaldım.

Bilmiyorum. Sevinmeli miyim? Üzülmeli miyim? Kıskanmalı mıyım? Bilmiyorum. Ama mutlu olabilirim. Çünkü ablamın yüzü gülüyordu. Tabi ne kadar içten olduğunu bilemeyeceğim.

Ablam ve sevgili (!) eniştem sarılıyordu. İmam nikahı olabilir. Tamam... Ayıplık bir durumuda yok ama her erkek kardeş ablasını kıskanır yahu! Ve ben ablasına aşık bir kardeş olarak Ammar'lığımı kullanacağım. Tabi ablamı sıkmadan.

Sssht. Ablamı sıkmadan dedim. Eniştemi değil. *sessiz kamyoncu dayı gülüşü*

"Abla. Enişte. Sizi çağırıyorlar."
Bir kez daha seslendim.

"Abla, enişte. Sizi çağırıyorlar."

Kollarını ayırdı ikiside. Tamam. Kabul. Bu kadar hızlı alışmalarını beklemiyordum. Sonuçta evleneli bir gün bile olmadı. Neyse, dedim. Mutlu bari olayım.

Kızarık göz çevresini pudrayla kapatmaya çalışmasındansa...

Tek korkum ona hemen güvenmiş olma ihtimali. Yani, dediğim gibi. Biraz zaman geçseydi de tanısalardı birbirlerini. Boşa güven kargaşası çıkmaz en azından. Güvenip güvenip, boşa çıkmasından korkuyorum güveninin. 

Tek dayanağı ben kaldım ailede. Annem desen 'Nurulayn'ının canını bilerek yakıyor. Üvey babam... Ona hiçbir şey demiyorum.

Annemi çok seviyormuş (!). Görünce aşık olmuş (!). Yahu, insan birbirini tanımadan nasıl aşık olur. Hem de dul bir kadına. O muhteşem ilişkilerinden (!) arta kalan tartışmaları anlamış değilim zaten.

Aşk-ı Aşeka (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin