BÖLÜM 5

47 7 0
                                    

umarım beğenirsiniz...keyifli okumalar dilerim....

Medya: Bulut komiser ( Chace Crawford benim hayalimdeki görüntüsü )

Elisa'nın ağzından;

Son girdiğim mağazaya Sema gelmemişti. Sema'nın gelmemesini fırsat bilerek ona yaklaşan doğum günü için hediye bakmaya başladım. Sonunda hediyemi seçmiştim. Ödemeye doğru giderken "acaba beğenir mi" diye düşünüyordum. kasanın ordan Sema'yı aramaya başladım aradığınız numaraya şuanda ulaşılamıyor... demesiyle şarjı bitmiştir diye düşünüp telefonu kapatıp çantaya koydum. Dükkandan çıkıp Sema'yı en son bıraktığım bankta göremeyince on- onbeş dakika bekleyip otele döndüğünü düşündüm.

Otele vardığımda Sema'nın odasının önünde durdum ve kapısını çaldım. Açmadı belkide duştadır yada uzanmıştır diye düşünerek kendi odama geçtim. Aklım Sema'da kalmıştı. "Acaba sana kızdı mı" diyen iç sesime "inşallah kızmamıştır" diye cevap verip balkondan şansımı denemek istedim.
Odasının balkon kapısını tıklattım. İçeriden müzik sesi geliyordu. Perdeler kapalıydı ve açmıyordu. Usulca girmek için kapıyı açtım ve gördüğüm görüntüyle şok oldum.

Odası savaş alanı gibi darmadağınıktı ve gözükürde Sema'dan iz yoktu. Onun yerine iri yarı iki adam sanki birsey arıyor gibi herşeyi elleriyle silkeleyerek dağıtıyordu. Elimle ağzımı kapatıp ses yapmamaya özen göstererek kendi odama geçtim ve hemen Bulut'u aradım. Birkaç kez çaldıktan sonra telefonu açtı ve " alo buyrun" dedi. Ben " Sema ortada yok ama odasında iki adam var " dedim telaşlı ve ağlamaklı bir sesle. Bulut " tamam sakin ol, kapıları kitle ve beni bekle" diyerek telefonu kapattı.

Yirmi dakika sonra kapım çaldı. Korka korka kapıya gittim ve " kim o" dedim. Duyduğum " benim Bulut" sesiyle gözyaşlarımı tutamayarak kapıyı açtım. Sanki kırk yıllık arkadaşım, babam, sevgilim gelmiş gibi sarılmıştım Bulut'a. O ise ses çıkarmadan sakinleşmemi bekliyordu elleri iki yanında.. Kendime geldiğimde hemen ayrıldım ve olan biteni anlattım. Yalnız gelmemişti iki kişi daha vardı yanında ekip arkadaşlarım diye tanıştırdı. İkiside yakışıklıydılar ama ben şuan bunu düşünecek durumda değildim, konu Sema'ydı ve ben endişeliydim.

Nerede yada kimin elinde bilmiyordum ve daha önemlisi acaba yaralı yada ölmüş olma ihtimali var mıydı? Düşüncesi bile hıçkırarak ağlamama yetiyordu. Yan odadakiler Bulut gelene kadar kaybolmuşlardı ortadan ve yine kameraların hiçbirinde görünmemişlerdi. "Belki bir ipucu buluruz" diyerek Bulut ve bir adamı Sema'nın odasına gittiler. Bende Yusuf adlı diğer polisle eşkallerini çizdirmek için ofise doğru yola çıktık.

Bulut'un ağzından;

Sabah uyandığım gibi aklıma gelen ilk şey o gün gördüğüm Sema'nın gözleri...
Bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Tam tanışma anında başının ağrıması ve gözleri - gözbebeklerinin saniyede bütün maviyi siyaha çevirmesi... aklım hala almıyordu. Farkındamı yoksa farkında değil mi onuda soramıyordum. " Bir şekilde öğrenmem gerek" diyerek yataktan kalktım.
Gitmelerine bir kaç gün kalmıştı, artık Cevdet'te yakalandığına göre Sema'yı görmek için bahanem kalmamıştı. Banyoya girip günlük rutin işlerimi tamamlarken aklıma Sema'yla son yaptığımız telefon görüşmesi geldi. Sema'dan telefon geldiği için nasılda sevinmiştim hatırlarken bile sırıtıyorum.

Konuşmanın içeriği her ne kadar hala aklımda soru işareti olsada... bu kızda ilginç birşeyler vardı. Fotoğrafı göstermediğime emindim. Onunda bişiler gizlediği çok açıktı ama üstüne gitmek istememiştim. Merak ediyordum işte polislikten mi kaynaklanıyordu bu merakım yoksa hayatımıza dahil olmuş olan dizi- filmlerdenmi hiç bilmiyordum. Sadece meraktı...

Düşüncelerimden sıyrılıp sonunda giyinmeye başlamıştım. Siyah tişört, siyah pantolon,kemer,cüzdan,silah.. herşey tamamdı. Saçları söylememe gerek yok, standardı karışıktı zaten😀 "bugün nelerle karşılaşıcaz bakalım" diyip arabamı çalıştırdım. "Umarım sakin birgün olur"

Ofise gittiğimde sakin birgün olma olasılığının sıfır olduğunu anlamıştım. Derin bir offf çekerek masama doğru ilerledim. Yine en yorucusundan birgün bekliyordu beni...

Hırsızı,sapığı,piskopatı,evrak işleri derken akşam oluvermişti. "Ben artık gider diğer işleri siz halledin" diyerek ofisi terkettim. Biliyorum ki oranın işi hiiiç bitmez. Marketten atıştırmalık bişiler alarak eve gittim. Evde olmak gibisi yoktu..cipsimi ve kolamı sehpama yerleştirip televizyon karşısındaki koltuğuma gömülmek en büyük keyfimdi. Tam " ohh dünya varmış" diyecekken tanımadığım bir numaranın araması oflamama sebep olmuştu. Kim bilir kim diyerek telefonu açtım.

Arayan Elisa'ydı. Sema'nın ortada olmadığını ve odasında iki adamın olduğunu anlatmıştı bir çırpıda. Şaşırmıştım... Cevdet yakalanmıştı ve suç üstü olduğu için Semalarla bir bağlantı kuramamaları gerekirdi. " Tamam sakin ol kapıları kitle ve beni bekle" diyerek telefonu kapattım ve ofisteki adamlarımı çağırdım.

Biz otele varana kadar Sema'nın odasında olduğunu söylediği iki adam izini kaybettirmişti. Detaylı bilgi almak için Elisa'nın odasına gittik. Korkarak ve gözyaşları içinde kapıyı açmasıyla bana sarılması bir olmuştu. Korkan bayanların sıkça yaptığı birşeydi sarılıp ağlamak, sakinleşmesini bekledim biraz Allahtan çabuk toparladı kendini ve neler olduğunu ayrıntılı bir şekilde anlattı. Hep birlikte kamera odasına gidip yabancı iki kişiyi aradık ama nasılsa yine ellerimiz boş dönmüştük. Elisa'yı ekipten Yusuf'la eşkal çizdirmeye ofise yollayip, bizde Kuzey'le birlikte Sema'nın odasına gittik.

Her taraf dağıtılmıştı. Gelen adamlar Sema'nın odasında birşey aramışa benziyorlardı. Eldivenlerimizi giyip ipucu aramaya başladık. Bi yandan Kuzey'le fikir yürütmeye çalışıyorduk neler olabileceğiyle ilgili.
Çantası felan yoktu ve alışveriş yaptığına dair poşetlerde yoktu. Demekki Sema otel odasına hiç gelmemişti yada gelememişti yani ya çarşıda kaçırılmıştı yada odasındaki adamlar ikiden fazlaydı. Ve odasına girdiği an bayıltılıp götürülmüş kalan iki kişide odayı aramıştı.
Peki aradıkları şey ne olabilirdi? Kuzey'le birbirimize bakıp susuyorduk. Olasılık çok fazlaydı. Ne aradığımızı bilmeden odaya bakmak aslında saçmaydı. "Abi baksana bi..." Çalışma masasına bakan Kuzeyin seslenmesiyle düşüncelerimden sıyrılıp yanına gittim.
" Manzara resimleri.... Sema'nın resim defteri olmalı" dedim Kuzey'e. Sayfaları çevirmeye başladım. Çizimlerini inceliyordum, oldukça iyiydiler. Sayfaları çevirdikçe ilginçleşmeye başlamıştı. Kuzey'in bana neden seslendiğini anlamıştım "Cevdetin resmi" dedim sayfayı gösterirken, bir sonraki sayfa yüzü net olmasada bizim arananlar listesinde başı çeken Cevdetin patronu yani nam-ı değer şarjör Ahmet'in resmiyle çok şaşırmıştık. Ama beni en çok şaşırtan diğer sayfadaydı..Mira'nın resmiydi...!
Elinde silahla dik dik bakan hafif bulanık MİRA...

Sema'nın bu kişilerle bağlantısı neydi? Nereden tanıyordu onları?
Pekii diğer resmin anlamı neydi? Bir şifre mi - buluşma yeri mi - bir işaret mi yada sıradan bir resim mi????

GÖRÜNTÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin