BÖLÜM 12

36 6 5
                                    

Bulut'un ağzından;

Doktoru elimden kaçırmanın verdiği pişmanlık içimi kemiriyordu. Eğer daha önce farkedebilseydim bu tuhaflığını, yaptığı yada yapmayı planladığı şeyleri, kim için çalıştığını felan herşeyi öğrenebilirdim doktordan.

Aklımda yeterince soru birikmişti zaten, üstüne bir de soruların yüzde doksan dokuzunun cevabını verebilecek olan adamı elimden kaçırmak pişmanlığımın yanı sıra sinir katsayımı da tavan yapmıştı.

Kuzey'i arayıpta hala bulunamadığını öğrenmemle Sema'nın kendine gelmesini beklemeye ve çok geç kalmış olan konuşmamızı yapmaya mecbur kalmış gibiydik.

Soracağım soruları çok iyi seçmeliydim Sema'ya karşı çünkü iyi bir yalancı olduğunu düşündüğüm gibi, sırlarını kendine saklamayı tercih edebileceğini ve böylelikle yarım yamalak cevaplarla beni geçiştirebileceğinin farkındaydım.

Sema'nın kendine gelmesini bekliyorduk. Kiminle mi?
Doktor olan arkadaşım Deniz, Elisa, Sultan hanım ve ismini bilmediğim bir hemşire ile.

Neden mi Deniz?
Bu hastanedeki doktorlara güvenim yok. Doktorun, Sema'ya iğne yapıp yapmadığını sorduktan sonra cevabın olumlu olma durumunda, kan testi için Deniz'i çağırdım. Her yaralanmamda soluğu yanında aldığım, güvendiğim belki de tek doktor, Deniz!

"Komiserim kendine geliyor" diyen hemşireyi başımla onaylayıp Sema'nın yanına yaklaştım iyice. Güven sorunu vardı. Bunu daha önce belli etmiş ve hastaneye benle gitmek istediğinde ailesinin değil, benim yardımımı istemişti. Bana güveniyordu. Bende bu güvenini sarsmadan güzelce kullanacak ve ne var ne yoksa bildiği bütün herşeyi ona anlattıracaktım. En azından ben anlatacağını ümit ediyordum.

Sema'nın gözlerini yavaşça açması, alnının kırışması canının acıdığını belli ederken, etrafa göz gezdirmeye başlaması ise nerede olduğunu yada ne olduğunu sorgulaması anlamını taşıyordu benim gözümde.

"Sema hanım iyimisiniz? Benim ismim Deniz. Bulut komiserin arkadaşıyım ayrıca doktorum. Size ne olduğunu anlamak için izin verirseniz kan testi yapmak istiyorum" diye seri ve bir okadar da güven aşılayan konuşmasıyla Deniz'i izleyen Sema'nın gözleri benimkilerle buluştuğunda ne yapacağını bilmediğini, kararsız kaldığını anlamıştım.

Biraz düşündükten sonra, hiç bir şey söylemeden kolunu Deniz'e doğru uzatması ile Deniz içten bir gülümsemeyle birlikte elinde hazırda beklediği kayışı Sema'nın koluna geçirip,sıktı ve damar aramaya başladı. "Şimdi biraz acıyabilir" uyarısında bulunup iğneyi bulduğu damara batırdı ve hemen yan tarafında bulunan sehpanın üzerindeki kan tüplerinden birini iğneye yerleştirip kan akışını sağladı.

Ortam sessizdi. Herkes kan alma işleminin bitmesini bekliyor gibiydi. Deniz, kan alma işlemini bitirdikten sonra bana dönüp " işlem süresince başından ayrılmam ve sonuçlar çıktığı gibi haber veririm komiserim" dedi ve "tamam" cevabımı duyar duymaz odadan ayrıldı.

Artık odada Sema, ben, Elisa ve Sultan hanım kalmıştık. Deniz'in arkasından kapıyı kapatıp çıkmasıyla Sultan hanım Sema'nın elini tutarak "iyi misin kızım?" dedi. Sesi yumuşak ve üzgün olduğunu belli edecek derecede kısıktı. "İyiyim anne, merak etme" diyen Sema ise annesine güçlü olduğunu ima ederek teselli verme çabasındaydı.

"Bize biraz müsaade eder misiniz bayanlar?" diyerek kapıyı işaret ettiğimde Sultan hanım kızının elini bir kez öptükten sonra "biz hemen kapının yanındayız birtanem" dedi ve Elisa'yı da alıp odadan çıktı.

Nihayet beklediğim an gelip çatmıştı. Kapıyı kilitleyip sedyenin yanına bir sandalye çektim ve oturdum. Sema sessizdi. Benim konuşmamı bekliyor gibi sadece bana bakıyordu.

Öncelikle "İyi misin?" gibi basit bir soru ile başladım konuşmaya. Bakışları acı çektiğini belli etse de "İyiyim" demekle yetindi Sema. Sorguma hangi cümle ile giriş yapmam gerektiğini bilemiyordum. Sayamayacak kadar çok sorguya girmiş olan ben, hangi soruyu ilk olarak soracağıma karar veremiyordum Sema'nın karşısında.

Yanlış bir soru ile giriş yapıp da onu ağlatmak gibi bir ihtimal vardı. Ağlaması demek ise anlatamayacak duruma gelmesi demekti. Onu köşeye sıkıştıracak bir soru da olmamalıydı. Bu sefer de yalan söyleyebilir yada hiçbir şey söylememeyi seçip öylece susabilirdi de. Tek bir soru kalıyordu geriye sorulması gereken ve bütün cevapları almayı umduğum. O tek soru..

Derin bir nefes alıp tam soracaktım ki Sema lafı ağzıma tıktı ve konuşmaya başladı. "Doktorun neden böyle yaptığını yada ne yaptığını bilmiyorum" deyip de susması ile tekrar derin bir nefes alıp "En başından itibaren yani kaçırılmandan başlayıp, hiçbir şey atlamadan neler olduğunu anlatabilir misin Sema?" diye sorup gözlerinin içine kilitledim gözlerimi.

"Umarım doğruları anlatır ve resimleri de öğrenebilirim" diye içimden geçiriyor, biran önce anlatmaya başlaması için sabırsızlanıyordum. Telefonumdan ses kayıt programını Sema görmeden çalıştırmayı unutmadığım için kendi kendimi de tebrik ediyordum. Şuan ne anlatırsa anlatsın düşüncelere dalıp gitme ihtimali için kendimi garantiye almış olmanın rahatlığındaydım.

Sema gerilmişti bu sorduğum soruyla. Eee.. tabii doğal olarak kaçırılma olayını tekrar hatırlamak, anlatırken tekrardan o anları yaşamak gibiydi ve pek hoş anılar olmadığını ikimizde biliyorduk.

"Bu konuştuklarımız kayıtlara geçecek mi?" diye sorduğunda, Sema'ya "Hepsi değil! Senin geçmesini istemediğin yerleri kayıt dışı diye belirterek anlatabilirsin" dedim. Onunla benim aramda kalacak olan kısımın beni daha çok cezbedeceğini biliyordum..

Herşeyi atlamadan, saklamadan yada yalana başvurmadan anlatması için bana güvenmesi gerekiyordu. Tamam belki biraz doğruluk payı vardı bu söylediğimde ama anlattıklarına bağlıydı bu, aslında bu karar tamamen bana aitti şuanda. Odada sadece ikimiz vardık ne de olsa.

Kararsızlık yaşıyor gibiydi Sema. Nereden başlayacağını bilmiyor, bilemiyor gibiydi. "Başım ağrıyor" deyipte elini başına götürdü ve yine o eşsiz manzarayla karşı karşıya bıraktı beni. Transa girmişti, gözleri maviyi kapatıp siyaha dönmüş uzaylı filmlerinden mi desem yoksa yaratık filmlerinden mi desem bir sahne yaşatıyordu bana yine.

Bakakalmıştım. Hiçbir şey söylemek istemiyor, bu büyünün bir kelime yada bir sesle bozulabileceğini düşünüyordum.

"48 MC 432 plakalı araç sahibi..." diye başlayan anonsla Sema transtan çıkmıştı. Derin bir nefes aldıktan sonra gözlerimin içine baktı ve
"Şimdi sana birşey söyleyeceğim. Bana hiçbir şey sormayacaksın ve söylediğimi yapacaksın!!"

Ve yine Sema Sema'lığını yaptı ve beni söylediği kelimelerle şaşırtmayı başardı. Ne söyleyeceğini merak ediyordum. Az önce ki transıylamı alakalıydı yoksa sorduğum soruya cevap mı verecekti? Daha fazla düşüncelere dalmadan sessizce tamam anlamında kafamı salladım ve bütün dikkatimi ağzından çıkacak olan kelimelere verdim.

  "Doktorun şuanda nerede olduğunu biliyorum, sanırım" demesiyle oturduğum sandalyeden aniden kalktım ve "Ne? Nerede?" soruları ağzımdan döküldü.

Ne yani doktor Sema'ya nereye gittiğini söylemiş miydi? Peki yerini söylerken bize söyleyebileceğini düşünmemiş miydi? Tuzak mıydı yoksa?

GÖRÜNTÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin