Sema'nın ağzından;
Aldığım mesajla kafamda dönüp duran sorulara bir yenisi daha eklendi. Neymiş efendim yalnız değilmişim de bana kullanmayı öğretebilirmiş. Ne bu böyle yaa?? Şaka gibi ilerleyen hayatıma bir de şimdi benimle aynı kaderi paylaştığını iddia eden biri daha mı eklenecek?
Tam artık herşey ve herkes yerli yerinde derken neden yeni bir dert ekleniyor ki? Ne yapmalıyım bu konuda? Mesaja cevap vermeli miyim? Ya bana kurulmuş bir tuzaksa? Bu konuyu konuşabileceğim biri olsaydı keşke hayatımda... Danışabileceğim biri...
Anneme anlatsam anlar mı beni? Yok ya sadece bana deli gözüyle bakıp anlattıklarımı babama anlatır ve soluğu psikolog da alırız... Elisa'ya anlatsam o da yıprandığımı ve hayal gördüğümü düşünür yada annemin vereceği tepkiyi de verebilir...
Peki Bulut nasıl bir tepki verirdi, eğer ki anlatsaydım? Sanırım.... Sanırım bana inanırdı.. Ne tuhaf bir durumdayım ben böyle!!! Anneme, babama ve Elisa'ya değil de Bulut'a anlatabileceğimi düşünmek, hayatımın aslında nasılda berbat bir yönde ilerlediğinin kanıtı...
Ah..! Keşke anlatsaydım Bulut'a. En azından bana bu mesaja cevap verip vermememin doğru olup olmadığını söyleyebilirdi. Birinin bana cevap ver! Cevap verme! Demesine öyle ihtiyacım var ki...
Sahi saat kaç oldu? Hala aramadı beni! Acaba verdiğim adreste bir şey buldular mı? O doktor gerçekten orada mıydı acaba? Peki o küçük kız gerçek miydi? Yoksa boş yere mi gönderdim onları o adrese? Sorulacak o kadar çok sorum var ki. Keşke arasa Bulut ve bana birşeyler söylese!
Aferin dese mesela, ne güzel olurdu. Bayadır güzel bir şeye vesile olmamıştım. Yada yanıldın desin, boşu boşuna beni yordun desin, evet aslında bunu demesine daha çok sevinirim. Neden mi? Eğer ki yanıldıysam sadece hayal gücüm deyip biraz olsun rahatlayabilirim.. Aaa!!! Pardon bunun için çok geçti dimi? Mesaj gelmişti ben yalnız değildim dimi? Offf.. Nasıl bir psikolojiye sahibim ben böyle?
Acaba kız mı? Onun hikayesi ne? Oda benim gibi yıprandı mı? kaçırıldı mı? yada vuruldu mu? Benim yaşadıklarımın yüzde kaçını yaşadı? Yada gerçek mi? Peki benim yaşadıklarım gerçek mi? Şizofren olma ihtimalim var mıdır ki? Neyse bakalım, elbet ne olduğu çıkacak ortaya...
Yatağımda uzanmış tavana bakarken, bunca şeyi düşünmeye vaktimin olması bile güzel hissettirmişti. Biraz da olsa özgür hissetmek iyiydi. Derin bir nefes alıp yatağımda doğruldum ve odamdaki pencereye doğru ilerledim. Perdeyi aralarken neden böyle tedirginim? Öcümü var dışarıda😱😂 Kendi kendime gülümserken camı açtım ve rüzgarın, yazın sonu olduğunu hissettiren tatlı serinliğini içime çektim. İstanbul'u yaşanacak son yer olarak niteleyen insanlara inat eder gibi sevdiğimi haykırmak istedim.
Şu camdan bakmak bile yaşadığımı hissetmeme yetiyordu aslında başka bir şeye de ihtiyacım yok gibiydi. Etrafa şöyle bir göz gezdirip tam camı kapatacakken yolun kenarında durmuş bana doğru bakan adamda kim böyle? Adamı farkettiğimde camı nasıl kapattığımı, perdeyi çekerken neredeyse yırtıcak gibi olduğumu ve en önemlisi kaç dakikadır pencerenin altında hiç bir şey düşünemez durumda oturduğumu bilmiyorum.
Neden böyle oluyordu? Gerçekten nefes almak bana yasak mıydı? Tüm cesaretimi toplayıp tekrar camdan dışarıya baktığımda adamın durduğu yerde olmadığını görünce belki de sadece öylesine etrafa bakınan biridir diye düşünmek istedimse de kalbimin yükselen ritmi bu söylediğimin doğru olmadığını söylüyordu. Paranoyaklaşmak bana göre değil! Olmamalı da! Bir çok insan yaşarken bu şehirde, her bana doğru bakandan şüphe duymamalıyım dimi? Belki de yan binadan birine bakıyordur, olamaz mı yani...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖRÜNTÜ
Science FictionÇok sıradan giden hayatım kafama aldığım darbe ile sıradanlığını kaybetmiş bulunuyor.. Görüntüler görüyorum... Baş ağrılarımla gelen görüntüler... Neden ve niçin sorularını henüz cevaplayamasamda elbet birgün cevabımı ve de nedenini bulacağım!