//1

10.2K 519 151
                                    

Salondaki duvara dayadığım bahçe merdiveninin son basamağına oturmuş zar zor açık tuttuğum gözlerimle etrafı inceliyordum.

Tam bir kaosun ortasındaydım şu an. Yiyecek paketlerinden yer görünmüyor, bahçeden içeri kadar çekilen hortumla bir grup birbirlerini ıslatıyor, önümdeki koltukta ise bir çift yiyişiyordu ve ayağa kalkıp "Durun." diyemiyordum. Ayaklarımı aşağı sarkıtıp ileri geri sallarken kimse benim demir bir merdivenin tepesinde ne yaptığımı merak etmiyor herkes elindeki içkisini birbiriyle paylaşıyordu. Hem de ağızdan ağıza. Yüzümü buruşturup elimdeki boş plastik bardağı dans eden birkaç kişinin ortasına attım. Kimse umursamamıştı. Müzik sesini beynimin içinde hissediyor, melodiyi tanısam da hangi şarkı olduğunu çıkaramıyordum.

"Hey! Taehyung, çim biçme makinesiyle ne halt ediyorsun?" Sehun olası bir felaketi önlemek için dışarı doğru bağırdığında gözlerim ona doğru kaydı. Üstündeki kolsuz tişörtü ve yırtık pantolonuyla ışık saçıyordu. Ortamdaki çoğu kişinin üstüne kusulduğu için gecenin sonunda yalnız kalmayacağını biliyordum.

"Ağzını aç." Anlam veremesem de itaat edip ağzımı açtım ve ondan yüksekte olduğum için öne eğildim. Elindeki sprey krem şantiyi ağzıma doldurduğunda küfür edip tüm kremanın çenemi kaplamasına neden olmuştum.

"Uyan artık, Kyungsoo nerede?" Sorduğu soruyla tekrar arkama yaslanırken çenemden aşağı süzülen kremşantiyi silmeye tenezzül etmemiştim. "Sence nerede?"
Bu kez kremşantiyi kendi ağzına doldururken başıyla onaylayıp yanıtladı. "Üst kattaki odalar demek."

Bir an için koltuktaki çifte bakıp yüzünü buruşturdu ve aniden arkada bir noktaya odaklanıp bağırdı. "Lanet olsun Jongdae, büyükannemin fotoğrafını rahat bırak." Sesli müziğe rağmen salonun diğer tarafındaki Jongdae onu duymuş göz devirip elindeki keçeli kalemi ve Sehun'un büyükannesinin olduğu tabloyu yerine bırakmıştı.

"Tüm geceyi buradan 'hepinizden iğreniyorum' bakışları atarak mı geçireceksin Jongin-ah?" Bunu söylerken üstünde ona nefes bile aldırmayacak bir büstiyerle dans eden bir kızı incelediğini görmezden gelin. Oh Sehun dünyanın en sinir bozucu adamı olmaya aday göstereceğim tek kişiydi.

"Halimden memnunum." Elinde iki içki bardağıyla önümüzden geçmekte olan bir alt sınıfı durdurdu ve elindeki bardakları alıp ona Oh Baştan Çıkarıcı Sehun gülümsemesi yolladı. Çocuk sesini çıkarmadan yenilerini almaya giderken bardaklardan birini bana uzattı. İlk yudumumu aldığımda Sehun düşünceli bir ifadeyle çenesini kaşıyarak beni izliyordu. "Ne?"

"Harika bir fikrim var." Sırıtarak söylediğinde her yönden mantığa aykırı bir iş peşinde olduğunun farkındaydım.

"O haşere tipli herifin ve Kyungsoo'nun işine gelmeyecek ama." Etrafına bir göz gezdirip tekrar bana döndü. Eliyle hala tepesinde oturduğum demir merdivene vurup konuştu. "Merdiveni kap ve beni izle." Kyungsoo'nun ve zavallı tek geceliğinin eğlenceli planlarını bozmak daha iyi hissetmemi sağlar mıydı bilmiyorum ama şansımı deneyecektim. Üstünden atladıktan sonra demir merdiveni katlayıp Sehun'un da yardımıyla taşıdık. Geniş sürgülü kapıdan çıkarken Chanyeol'un etrafa su püskürttüğü hortumu da topladı ve bahçeye çıktık.

Havuzun çevresinde de dans edenler ve köşedeki ağacın dibinde kusma pozisyonlarını alanlar vardı ama kimsenin dikkatini çekmemiştik.
En kısa yoldan arka bahçeye dolanıp üst kattaki odaların pencerelerinin baktığı cepheye geldik. Tüm gece boyunca gözüm üzerinde olduğu için çıktıkları odayı biliyordum. Odaya çıkmadan önce adamın biriyle flörtleşmesine de şahit olmak zorunda kalmıştım ama artık eskisi kadar acıtmıyordu, buna alışmam daha acı vericiydi.

Aptallar pencereyi de açık bırakmışlardı. Merdiveni duvara dayayıp elindeki hortumu kavradı ve boştaki eliyle merdiveni tuttu. "Bu şerefi sana bahşediyorum." Keyfim yerine geldiği için gülüp merdivenin son basamağına kadar tırmandım. Hortumu bana uzattı ve arkamdan geldi. Alt alta basamaklarda dururken içeriyi hala göremiyorduk ama planı gerçekleştirmemiz için yeterli yükseklikteydik.

"Bulursa bizi öldürecek." Sesimi duyamayacaklarını bildiğim halde fısıldamıştım. Gözlerini devirip hortumun ucunu kavradı. "Tüm geceyi onunla geçirmesi mi, oppan tarafından dövülmek mi?" Vereceğim cevabı ikimiz de bildiğimiz için hortumu bir anda doğrulttu ve ucunu parmağımla sıkıştırdığımda yukarı doğru fırlayan su odaya dolmaya başladı.

Aniden tiz bir çığlık ve bağırışlar duyduğumuzda kahkaha atmaya başlamıştık, bu neredeyse düşmemize neden olacaktı. Hala çığlıklar ve anlayamadığım bağırışlar gelirken Sehun'un sesini duydum. "Koş." Son beş basamağı atlayıp koşmaya başladığımızda kahkaha atmaktan gözlerim sulanmış, önümü göremiyordum. Üç defa çimenlerin üstüne düştük ve geri kalktığımızda Sehun beni havuzun önüne kadar sürüklemişti. Kıyafetlerimiz az önce hortumu taşırken sırılsıklam olduğu için birlikte havuza atlamakta sakınca görmemiştim. Zaten sığ olan havuzda yüzeye çıkıp derin bir nefes aldığımda hala kahkaha atmaya devam ediyordum. Nefes nefeseydim ve kusacakmış gibi hissediyordum ama gülmem kesilmiyordu, sanırım sinir sistemlerim dönüşü olmayacak bir şekilde bozulmuştu.

"Bağırışlarını.." Elimle saçlarımı karıştırıp etrafa su damlaları saçarken kahkahamı bastırıp konuşmaya çalışıyordum. "Bağırışları duydun mu?"

"Kyungie bu gece mutsuz olacak gibi." Böylece dakikalarca havuzun içinde kahkaha atmıştık. Etrafımızdaki insanlar yavaş yavaş dağılmaya başlarken havuzdan çıktık. Üstümüze yapışıp kilolar çeken kıyafetlerimizle ördek gibi yürürken yanımızdan saçları ve kıyafeti ıslak halde ayaklarını yere vura vura çıkan beden ikimizin de tekrar kahkaha boğulmasına neden olmuştu.

O gece nerede olduğumu bile bilmeden sızana kadar eğlenmiş ve Kyungsoo'ya yalnız bir gece geçirttiğim için zerre pişmanlık duymamıştım.

more than friends/dokaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin