Shizuo yatağında dönüp duruyordu tam olarak bir hafta geçmişti onu evine getireli...Yalnız yaşıyordu iki katlı evinde her odası boştu sessizdi bir ses için bir nefes için onu yanına almıştı ilk onu gördüğünde kalbinde oluşan şey heran dahada artıyordu.Tıpkı sahte tanrıyı öldürme isteği gibiydi ona karşı öfkesi artarken liseli çocuğa karşı herbakışında daha çok aşık oluyordu gözlerini gözlerine sabitlediğinde nefes almayı unutuyordu shizuo.
Sadece yemek yemek dışında odadan dışarıya çıkmıyordu.Sarışın aynı evde onun güzel yüzüne hasret yaşamaya başlamıştı. Uyku düzeni bozulmuştu
arkadaşları ile ava gidiyor grup konuşmalarını yapıyordu.Ama bi tarafı onun yanında olmak istiyordu.Eksiklik hissi yanından ayrılmıyordu ailesi kral yüzünden öldüğünden beri kendini toplayacak bi moral kaynağı bulmuştu.
Ama onla konuşmuyordu iki kişi aynı evde küs gibi yaşıyorlardı dahası konusmak yetmiyordu shizuo ya ona dokunmak istiyordu dudaklarını sevimli küçük dudaklarına bastırmak istiyordu.Aklına dolan dürtülerini umursamamaya çalışarak yataktan kalkıp banyoya gitti sarışın.Yüzünü yıkayıp merdivenlere geldi onun odasının önünde kısa biran durdu kapıyı çalsa ne işe yarayacaktı ki kendisini görmezden gelip yemek yemeye inecek sonra da tekrar odaya çekilecekti.Bütün iletişimleri yemek masasında karşılıklı oturdukları beş dakikaydı.
"onu öpmeye çalışmasaydım bunlar olmayacaktı özür dilemeliyim" diye düşündü sarışın.
Sonrasında evden dışarıya attı kendini ne kadar arkadaşları ile gezip yeni yeni kurduğu köyde yaşasada bir hayat bir ev oluştursada kendine onun yanına alarak ailesini tamamlayacağını düşünmüştü ama hiçbirşey düşündüğü gibi gitmemişti.
Sarışın iç çekip ileride toplanan kalabalığa karıştı.Belliydi ki yine kendi aralarında en iyi kim tartışması yapıyorlardı.
Yanlarına yaklaştığında kendisini farkeden diğer özgürlük savaşçıları-Kral Shizuo gelin lütfen"
demişti.Shizuo da biraz kafasını dağıtmanın iyi olacağına karar verip yanlarına gitti.Ilerideki ağaca hedef tahtası aşmışlardı.Her savaşçının elinde ok ve yay vardı shizuo yu ustaları ve yöneticileri olarak gördükleri için onu da davet etmişlerdi.Shizuo da başlamalarını isteyerek çok oynamasa bile bildiği okçuluk yarışmasını anlatmaya başladı.
-Bir kere atış yapma hakkınız var en ortadaki en dış bölgeleri vuran 3 puan ortalara doğru vuran 6 puan kırmızı noktayı vuran 8 puan en ortaki kırmızı halkanın içindeki ufak siyah daireyi vuransa 10 puan alır ve büyük ihtimalle en iyisi o olurdu.Neyse artık başlayalım"
Ilk olarak savaşçılardan biri öne çıkmıştı tuttuğu yayı elinde sıkıyordu oku yerleştirip hedefe atış yaptı.
-"Dört puan"
yeterli puan alamayam özgürlük savaşçısı elenmişti.
Aralarından tanıdık biri olan Tom çıktı,-"Evet sıra bende çok iddalıyım"
Tomda tüm konsantrasyonu ile atış yaptı
ama ok hedefi es geçip yandaki ağaca saplanmıştı.-"Dışarıda"
Bütün savaşçılar gülerken tom elenmişti arada oynadıkları bu yarışma adı altında oyunlar dertlerini biraz olsun unutmalarını sağlıyordu savaşçıların.Hepsi bi yakınını kaybetmiş yada kendileri hasar almıştı.
Hep birlikte gülüyorlarken kahkahaları tüm dağ boyunca yankılanıyordu.Kendini birsüreliğinde dünyadan soyutlamış ve odaya çekilmiş izaya ister istemez hala sarışınla birleşmek üzere olan dudaklarının kendisinde bıraktığı hoş ve bilinmez duygunun etkisindeydi.
Bu etkiyi unutmak ve tanrı olarak bunların kendi kurallarına aykırı olduğunu biliyordu.Yanında duran iki mum yanıp yavaş yavaş erirken oluşmaya başlayan duygularının siyaha boyanıp karanlıkta kaybolduğunu düşündü.Hafif hafif odada dalgalanan hava buruna dolan yanık kokusu içindeki acımasızlığı ve tanrı olarak yapması gerekenleri ona anlatıyordu.Hiçbirzaman kendini kabullenmeyen kral suta onun için bir saçmalık hasta kraliçeyse güçsüzlüğü sembolize ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrı nın Kuralları (Shizaya)
Fanfiction🗨Yaoidir. 🗨Shizaya çiftinin Ikebukuro'da farklı bir dönemde ve statüde işlemiş şeklidir. 🗨Uyarı: Ikinci sezon Mpreg'tir. Geçmiş zamanlarda,Bir ülke vardı ülke krallıklarla yönetiliyordu ülkenin kralı egoistti hatta kendine tanri dedigi bile söyl...