Izaya gözlerinden akan yaşların izleriyle uzun bir süre uyuyamamıştı. Beyninde dönen düşüncelerde bunda etkiliydi. Tüm gece Shizuoyu düşünmüş ve ona duyduğu aşkın son bir haftasında hissettiği en masum ve son güzel şey olacağını düşünerek geçirmişti. Tüm gece uyanık kalan ve yaşlarla dolan gözleri sabah bile karanlık olan hücrede kızıllıklarını belli etmiyordu. Kimse ona bakmıyordu ki buda görünmeden özgürce ağlamasını sağlıyordu Sahte Tanrı'nın. Hayatında sayılı kere ağlamıştı oysa. Şimdi akan gözyaşları bütün acılarının ve içindekilerin dökülmesi gibiydi. Yağmurun yağıpta toprağı beslediği gibi Izaya da gözyaşlarıyla hücreyi filizlendiriyordu.
Öğlene doğru askerlerin bıraktığı yemek tabağına bakmış ve midesinin bunu kaldıramayacağını düşündüğü için yemeğe dokunmamış ve tabağı kenara itmişti. Geçen bir günü ve geride kalan son altı günü vardı.
Sayılı günler sihirli bir şekilde çabuk geçmeye meyilliydi. Yine öyle olacak ve ölümle kendini burun buruna bulacaktı.Bu sarayda güzel günler geçirmişti. Zindanları labaratuarlara dönüştürmüş insanlık için kötü şeyler yapmıştı. Zehirler üretmişti. Bütün yaptığı kötülükler aklından baştan sona doğru geçerken en baskın gelen Kralın öldüğü andı. Ona pişman olacağını ve birgün birisini çok seveceğini o gün üzüntüyü hissedeceğini söylemişti. Izaya ise ona gülmüş ve sanki sonsuza kadar yaşayacağı bir güçle donatıldığını sanmıştı. Oysa en güçlü olduğu zamanda düşmüştü. Çünkü aşık olmuştu. Mutlu olmayı öğrenmişti.
Şimdi mutlu olmuşken ölmek istemiyordu. Ama o mutluluğun uzaklaştığını ve artık gelmesi için çok geç olduğunu biliyordu.Izaya ikinci günde aynı şekilde beklemiş dördüncü günün sonundaysa umudunu kaybetmişti.
Dört gündür yemek yemiyor sadece su içiyordu. Ilk gün çok acıkmış ama zaman geçtikçe acıkmaya alışan midesi artık hissetmez olmuştu.
Tıpkı Shizuoya olan aşkı gibi. Beşinci gün o aşkı hissetmiyordu. Umutsuzluktan başka birşey düşünmez olmuştu son güne girerken tam altıncı günün akşamı yasadığı son akşam olacaktı. Gökyüzünü hayal ettiği son gündü. Denizde yüzerken kayalıkların arasından geçerdi ardından yayını aldığı gibi okunu hedefe odaklar ve asla ıskalamazdı.
Ilk gün Shizuoyu vurabilirdi. Ona aşık olmandan işini bitirseydi herşeyin daha iyi olacağına inanır olmuştu.
Onun başkalarıyla birlikte olduğunu düşünmek içini kemiriyor ve onu çıldırtmaya yetiyordu.
Son gecesinde son saatlerini yaşıyordu.(Kraliçe)
Kraliçe tam altı gündür kara kara düşünüyordu. Izayaya uygun olduğunu düşündüğü bu cezayı tekrar tekrar düşünüyor ama onu affetmek istesede yaptıklarını düşündükçe öfkelenmekten ileri gidemiyordu.
Shizuoya danışmayı düşünmüş ama sonra vazgeçmişti. Onun ülkesine bağlı iyi bir asker olduğunu biliyordu.
Izaya ile aralarında geçen hikayeyi de dinlemeye fırsatı olmamıştı. Izaya ölmeden Shizuoya anlatırmalıydı.
Belki oğlu ve kendisi için bir kurtuluş bulabilirdi. Altı gün boyunca Sarışın adama en güzel kızları yollamıştı. Bunu onu denemek için yapmış olsa bile Sarışın adamın bağlılığı hoşuna gitmişti. Zamanın daraldığını bildiğinden düşüncelerini kenara bırakıp askerini çağırdı.-"Bana hemen misafirim Shizuoyu getirin"
-"Peki efendim"
Askerler Shizuoyu almak için giderken Kraliçe onları beklemeye başlamıştı. Tahtına geçip oturmuştu.
Birkaç dakika sonra uykusuz kaldığı belli olan düşünmekten yorulmuş olan sarışın adam kraliçenin huzuruna çıkarılmıştı.-"Hoşgeldin. Günlerdir seni görmüyorum ve konuşmak istediğim bir konu var."
Shizuo kraliçenin önünde eğildikten sonra ayağa kalkmış ve onu dinlemeye başlamıştı.
S-"Tabiki konuşalım kraliçem."
-"Ben değil sen konuşacaksın Shizuo Heiwajima bana Izaya ile nasıl tanıştığını anlatacaksın, hayatındaki önemini anlatacaksın."
Shizuo Kraliçenin bildiği birtakım şeyler olduğunu anlamıştı. Bu beklenti dolu cümlesi "ona aşıksın" diyordu. Sarışın adamda herşeyi anlatmaya başlamıştı.
S-"Madem herşeyi bilmek istiyorsunuz size en baştan itibaren anlatacağım. Izaya'nın benim için değerini o zaman anlayacaksınız.
Ondan nefret ediyorum çünkü ailemi yakarak öldürdü ve benden herşeyimi aldı. O zamanlar Yeni kral olmuştu ve daha yüzünü bilmiyordum. Maskeli bir korkaktan farkı yoktu benim için. Sonra birgün şehirde bir genç adamla tanıştım onu görür görmez kendime yakın hissetmiştim. Kısa süre sonra onu takip ederken bulmuştum kendimi. Bazen sapık gibi hissettiriyordu. Üstlendik o zamanlar kargaşa olmuş ve onu korumuştum. O ise çok soğuktu adını bile söylememişti ama o güzel gözleri ve ipeksi siyah saçları yeterdi. Köye yerleştiğim zaman hala onu düşünüyordum yanımda olduğunu...
Sonra ne oldu biliyor musunuz o yani Izaya köye geldi ve benimle yaşamaya başladı. Ona yakınlaşmam çok zordu.
Aynı evde kalıyorduk ama beni yanına yaklaştırmıyordu. Çok iyi bir okçuydu ve bıçakları da çok iyi kullanıyordu. Ona hergün daha çok aşık oluyordum. Sonra oda bana yaklaşmaya başladı ben ona adım attıkça kaçan adam bana yavaş yavaş gelmeye başlamıştı. Bende onu kucakladım. Sevgimi verdim sonra birlikte birçok şey yaptık onu gerçekten gülümsettim bizden birisi gibi hissettirdim. Bulduğum her fırsatta sarıldım. En sonunda oda bana sarılır olmuştu. Aşkıma karşılık alıyordum ve en güzel gecemizin sabahında köyümüz işgal edildi. Namie Izayayı almaya geldi ve Izaya'nın kimliği ortaya çıktı. İşte o gün bütün herşey bitmiş gibi hissettim. Herşey yalan ve manasız geldi. Aşık olduğum tatlı Izayam kendi tanrı sanan egoist pisliğin teki olamazdı. Ailemi öldürmüş ve öldürmeye ant içtiğim kişi olamazdı.
Ama olmuştu kraliçem onu öldürmeyi çok istedim. Ama sevmekten de vazgeçemedim. Izayayla bizim hikayemiz bu. Izaya benim için birçok anlama geliyor hem hayatımın dönüm noktası hemde ilk aşkım ilk nefret ettiğin kişi ve daha birçok şey."Kraliçe dikkatle dinlediği Shizuoya can alıcı sorusunu sormak üzereydi.
-"Peki Shizuo benim yerimde olsaydın Izayayı affedebilir miydin ?"
S-"Affetmek öyle bir kavram ki size nasıl desem onu hiçbir zaman tamamen affedemem bu mümkün değil çünkü Izaya ölen ailemi geri getirmez ama bunla yaşamaya çalışıyorum. Izayayı anlamaya çalışıyorum."
-"Sence hatalarına pişman mıdır ?"
S-"Pişmanlıkla birlikte acı çekiyor emin olun onu babasının yani Kralımızın mezarına götürdüğümde ağlamak üzereydi. O bu acıyla yaşamak zorunda eğer onu öldürürseniz sizde bu acıyla yaşamak zorunda kalacaksınız"
Kraliçe bir süre başını eğmiş ve düşünmeye başlamıştı. Eğer Izayayı öldürürse Shizuo'nun dediği pişmanlık onu hep takip edecekti.
Bir süre düşündü sonunda kararını vermişti.
Tahtından kalkıp Shizuo'nun yanına geldi.-"Daha iyi bir fikrim var madem pişman ve acı çekiyor onu öldürerek bundan kurtarmam mantıklı olmaz.
Sen onu seviyorsun ve sende acı çekiyorsun onun yüzünden bu yüzden sana izin veriyorum. Shizuo Heiwajima bundan sonra Izaya sana ait ona istediğini yapabilirsin. Çünkü artık onla evlisin."Shizuo şaşkınlıkla ağzını açarken duyduğu cümleleri sindirmeye çalışıyordu. "Izaya, Kendisi, Evlenmek"
S-"Ama Nasıl bu..."
-" güneş doğuyor onu son anda götürüp al ki iyice korksun ölmekten, artık sana karşı gelemez, sonra onunla uzaklaş birdaha ülkemde onu istemiyorum. Sana dağ evimi vereceğim."
Kraliçe tahtından inip kendi odasına çekilirken geride hala olayları sindirmeye çalışan Shizuoyu yalnız bırakmıştı. Sarışın adam kendine gelmiş ve hazırlanmaya başlamıştı.
Izaya'nın ölmeyeceğine sevinse bile onla geçirecekleri zor günlere şimdiden hazırlanması gerekiyordu.
Çünkü ne kendisi Izayayı sevsede affedebilecekti ne de Izaya ondan özür dileyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrı nın Kuralları (Shizaya)
Hayran Kurgu🗨Yaoidir. 🗨Shizaya çiftinin Ikebukuro'da farklı bir dönemde ve statüde işlemiş şeklidir. 🗨Uyarı: Ikinci sezon Mpreg'tir. Geçmiş zamanlarda,Bir ülke vardı ülke krallıklarla yönetiliyordu ülkenin kralı egoistti hatta kendine tanri dedigi bile söyl...