~22~İğne

193 24 21
                                    

Siyah saçlı adam, hapis olduğu evden kaçmak için fırsat ararken kalıp herşeyi düzeltebilmenin yollarını arıyordu. İçinde sıkışıp kaldığı dağ evinin üst katındaki küçük oda, akşam olmasıyla karanlığa batmıştı.
Genç adam günlerdir yemek yememişken uykuya dalmadan önce aşağıdan gelen lezzetli yemek kokularını almaya başlamıştı.

Her gece rüyasında koluna saplanan iğneyi görüyordu.
"Ya öldürecek ya iyileşitecek kim bilir hangi felaketi getircek" diye düşündüğü iğneden kaçmaya çalışıyor sonunda kendi kahkahalarını atarak yataktan kalkıyordu. Yine çok farklı olmamış ve genç adam gözlerini açtığına nefes nefese kalmıştı.
-"Demek yavaş yavaş ölmek böyle bişeymiş." diye mırıldanırken tek yataklı odadan çıkmıştı.

Aşağıdaki lezzetli yemek kokusuna yaklaştıkça iştahı açılıyordu. Şuanda o masada yüzleşmesi gereken kocaman bir engel bulunuyordu. Ona adım adım yaklaşırken kalbinin atışları hızlanıyordu. Bitmek bilmeyen tahtadan merdivenleri ses çıkarmamaya çalışarak inmeyi başarmıştı. Girişteki salondan geçerek mutfağın olduğunu tahmin ettiği yöne dönmüştü. Mumlarla süslenmiş mutfağa ulaştığında beyaz masada iki tabak ve birbirinden güzel yemek kokusuyla. karşılaşmıştı. Beyaz masanın arkasından sarışın adam elinde çatal ve kaşıklarla gelmişti.
Izayayı gören sarışın adam ona oturmasını işaret etmişti.

Izaya içten içe Shizuo'nun Kurallarında şimdi ne olacak bana diye düşünüyordu. Eve geldiklerinden beri sarışın adamdaki kötücül tavrı hissediyordu. Siyah saçlı yalancı Tanrı, onun öfkesini çıkarmak istediğini kendisini harap etmek istediğini biliyordu. Önce saraydaki başka kadınlar, kraliçe'nin taraf tutması ve kurduğu planları şimdi ne vardı. Izaya pes edip masaya oturmayı seçmişti. Sarışın adam tabağına koyduğu leziz yemeklerden sonra Izaya'nın tabağını almış ve onada koymuştu. Izaya tabağına uzanıp öne çektiği zaman gördüğü lapamsı yemekle kalakalmıştı.

Başını eğip içinden geçen gülmekle karışık ağlama istediğini es geçerek Shizuo'nun yüzüne baktı. Sarışın adam onun tepkilerini izliyordu.
Onun istediği Izaya'nın ayaklarına kapanıp özür dilemesi ve acı çekmesiydi, sarı adam öfkesinin böyle söneceğine inanıyordu.
Izaya Shizuo'nun istediğini yapmayacaktı onun kendisine mecbur kalmış intikam hırsı gözlerini kör etmiş halindeki yüzünde, zevk aldığını görmeyecekti. Bunun için belkide zehirleneceği önündeki tabaktaki yemek bile denemeyecek bulamaca kaşığını daldırmıştı. Büyük bir lokma alıp yutarken boğazından aşağıya acıyla gidişini hissediyordu.
Yaşarmaya başlayan gözlerini kırpıp Shizuoya bakmıştı. Shizuo sorar gözlerle Izayaya bakmıştı.

S-"Beğendin mi Karıcım. Tam Tanrılara uygun bir yemek yaptım sana, çünkü sen tam olarak buna layıksın."

Izaya Sarışın adamın imalı lafına ve karşısında afiyetle yemek yiyen haline baktıktan sonra, acı çeken içindeki kalbini güzelce gizleyip sahte gülümsemesini kocasına sunmuştu.

I-"Çok beğendim kocacım."

Izaya yemeğinden birkaç kaşık daha alırken sarışın adama bakmamaya çalışıyordu. Bir yandan da ağrımaya başlayan midesi yüzünden ağlamak istiyordu. Shizuo önündeki bütün kızarmış tavuğu bitirmiş ve bulaşıkları toplamaya başlamıştı. Izaya ise daha fazla midesi almasa bile bütün tabağı yemiş ve masadan kalkmıştı. Sarışın adam şaşkınlıkla boş tabağa bakmıştı. "Bu kadar yemesini beklemiyordum" der gibi bakmıştı resmen.

Izaya gülümseyip salona geçmiş ve koltuklardan birine oturmuştu. Karışında en sevdiği kitaplarla dolu kitaplık ona göz kırpıyordu. Buna dayanamamış ve kitapların yanına gitmiş en sevdiği romanlardan birini eline almıştı. Kapağı bile açılmamış kitabın sayfalarında elini gezidirirken
kitap kokusunun burnuna dolmasıyla mutlu olmuş herşeyi unutmuştu.
Sarışın adamın sesi Izayayı kendi mutluluk dünyasının içinden çıkarmıştı.

S-"Üstleri damgalı olan kitapları alamazsın onlar bana ait ve özel eşyalarımın karıştırılmasından hoşlanmam karıcım."

Sarışın adamın kelimelerindeki iğneleyici ses tonuna her an daha çok maruz kalan Siyah saçlı adam elindeki kitabın ilk sayfasındaki damgayla karşılaşmıştı. Ardından bütün kitapların damgalı olduğunu anlaması uzun sürmemişti.
Sarışın adam kitaplardan uzaklaşıp köşeye oturan Izaya'nın haline bakıp gülümseyerek mutfağa geri dönmüştü. Aslında ona bunları yapmayı kalbi hiç istemiyordu ama başka türlü ne kendisini ne de Izayayı mutlu edebilirdi. Sarışın adam mutfağı toplamaya döndüğünde bunları düşünüyordu.

Izaya koltukta oturduğu uzun dakikaların sonunda hasret kaldığı kitaplarla göz göze gelmeye daha fazla dayanamamış ve iki yataklı odaya çıkmıştı. Shizuo'nun kurallarında onunla yatması gerektiği yazılıydı. Midesi yediği lapa benzeri şey yüzünden hala ağrıyordu. Yorganın içine geçip yatmıştı. Bu yemeğin ya da kitapların en kötüsüde bu evin onlar adına bir umut olacağını düşünmüştü. Şimdi ise yaşadıklarının işkence olduğunu kabullenemiyordu.
Gözlerinden akmaya başlayan yaşları eliyle sildiği zaman yarın eski dostu Shinraya bulmaya karar vermişti. En kısa sürede buradan kurtulacaktı.
Belki de kesin çözümü o ilaçtı. Rüyasında ona defalarca kez vurulan ve günden güne öldüren ilaç belkide artık etkisini göstermeli diye düşünmeye başlamıştı. Böylece hem Shizuoyu vicdan azabına sokar hemde kendisini, bu durumdan kurtarabilirdi. Bunu hayal ederkn Shizuo odaya girmişti.

Izaya yanına yatan bedenin ağırlığını hissettiğinde midesindeki acıdan kendini sıkıyordu. Shizuo içeri girdiğinde Izayaya bakmış ve yanına yatmıştı. Ona birşeyler söylememek ve arkasından sıkıca sarılmamak için zor duruyordu. Sonunda bundan vazgeçip uykuya dalmıştı.

Izaya yanında yatan adamı boğmayı istesede bundan vazgeçip yataktan sessizce kalkmıştı. Karanlıktan önünü göremiyordu. Mumları takip edip lavaboya ulaşmıştı. Kapıyı kilitleyip lavabonun yanına geldiğinde daha fazla içindekileri tutamayıp kusmaya başlamıştı. Midesi yanarken gözleri pes etmişcesine ağlıyordu. Sessiz hıçkırıkları küçük lavaboda son bulurken yapabildiği tek şey iyileşmeyi istemekti. Rahatlayana kadar lavaboda kalmıştı.
Sonrası aç bir karınla sıcak bir yatakta gerginlikle uyumaya çalışmakla geçmişti. Birkaç saat döndükten sonra uykuya dalmıştı.

Izaya sabah kalktığında Shizuoyu görememiş ve çevresine bakmaya başlamıştı. Içten içe evde olmaması için dua ediyordu. Sonunda onu evde bulmayınca ortalığa çıkan av aletleriyle birlikte onun ava çıktığını beyni kesinleştirmişti.

Eşyalarından birkaç parçasını alıp odadan çıktıktan sonra sırtına geçirdiği sırt çantasıyla birlikte evden dışarıya çıkmıştı. Bu zamandan sonra dönüşü yoktu. Bu yolda hep yalnızdı zaten. Yine yalnız olmak beni etkilemez diye düşünüp eski günlerdeki gibi koşmaya başlamıştı.
Avcıya av olmamalıydı. Uzun ağaçları ve uçurumların olduğu taşlı yollarda gün boyunca koşmuştu. Sonunda şehrin siluetini görebilmişti.
Yüksek dağın üstünden geçerken bu anı, Shizuoyla karşılaştığı ilk zamanların gözünde canlanıp cümlelerin beyninde yankılanmasına sebep olmuştu.

Kalan yoluda durmadan koşup kendisini Shinra'nın evinin önünde bulmuştu. Iki katlı evin alt katı hala eski günlerden kalma kliniğiydi.

Başındaki kapşonu çıkarıp içeriye girdiğinde Celty ve Shinra ona dönmüştü. Ikili şaşkınlıkla Izayaya bakarken Izaya ikisine yaklaşmıştı.
Shinra Izayaya koşup sarılmıştı.

Sh-"Izaya, Senin öldüğünü söylemişti kraliçe ben *hick*"

I-"Sakin ol ben iyiyim sadece kendimi iyi hissetmiyorum."

Izaya koşmanın ve açlığın etkisiyle yere düşerken Celty Izayayı güçleriyle yakalayıp sıkıca tutmuştu. Shinra Izayayı muane etmeye başlamıştı.

*
Kralın şatosundaki kraliçe gülümsüyordu. Varona ile yaptıkları planın olumlu sonuçlandığını biliyordu. Geriye sadece bildiği bu sürprizin gerçeğe dönüşmesini beklemek kalıyordu.
*
Sarışın adamda tüm gün avlanıp kafasını dağıtmanın derdindeydi. Ama daha fazla içindeki huzursuzluğa dayanamamış ve dağ evinin yolunu tutmuştu.
*

Izaya gözlerini açtığında çevresine bakmış ve Shinrayı görünce rahatlamıştı. Izaya doktorun getirdiği yemekleri yerken kendisiyle ilgili konuşmasını dinlemeye başlamıştı.

Sh-"Izaya vücudun zayıf düşmüş kendine iyi bakmalısın ama asıl durum şu ki nasıl mümkün olduğunu anlamasamda karnındaki iki aylık bebeğin durumu iyi"

Tanrı nın Kuralları (Shizaya)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin