Şatonun terasına çıkan merdivenleri hızla çıkmış ve yeni doğacak güne haber veren pembe bulutlar ve esen rüzgarla gözlerini karşısında duran sarışın adama dikmişti.
Ona meydan okumak ve herşeyi bitirmenin zamanı gelmişti. Belkide yeni bir başlangıçtı beyaz sayfanın gölgesi olan siyahlarını yok etmekti.
Yalancı Tanrı yalanlarını ve kendini yok etmesi gerektiğini düşünmeye başlamıştı. Karşısında durmuş ona bakan sarı gözlerde intikamın altın gibi parladığına şahit oluyordu.
Bir zamanlar ışıl ışıl bakıp ona aşkı hissettirmiş gözler şu anda yabancı bir savaşçıya belki de katiline dönüşmüştü.
Demek ki sarışın, ondan bu kadar nefret ediyordu. Peri masallarındaki o saf aşkın gerçek olduğuna inanmaya başlayan Izaya birkez daha yanıldığını farketmişti. Aşk hiçbir şeyi affetmeyecek yoluna koymayacaktı kimi kandırıyordu sahte tanrı, daha kendisini bile inandıramamıştı.Şuanda sarışın adam karşısında durmuş kendisine acıyarak bakıyordu. Babasının ona bunca zaman baktığı gibi.
Izaya kılıcınını elinde sıkmaya başlamıştı. Daha fazla bu halde yaşamak istemiyordu. Artık kalbinde büyüttüğü yüzleşmenin vakti gelmişti.
Sarışın adam Izaya'nın elindeki kılıca bakıp sinirle sırıtmış ve ona doğru koşmaya başlamıştı. Ne kılıca ne de Izayaya yenilmeyi düşünüyordu.Izaya, üstüne gelen canavarın öldürücü yumruğuna karşı kenara kaçmış bu sayede kolayca sıyrılmıştı.
Bocalayan canavarın zayıf anını kullanan siyah adam, elindeki kılıçla onun kolunda derin bir yara açmıştı.
Kılıcı kanla boyanırken üstüne damlayan kanın aşık olduğu kişiye ait olduğunu bilmek Tanrıyı üzmüştü.Seven ruh bağlandığı kişiyi üzmez diyerek bu kuralı ortaya atan kişiyi yok etmeyi istedi Tanrı. Hayır seven ruh en çok severek bağlandığı kalbi kırabilirdi. Gerek sözleri ruhunu delebilir. Yaptığı yanlışlar bir deprem gibi herşeyi yıkıp yerinden oynatırken sel gibi alıp götürebilirdi.
Aşkın kuralı olmazdı. Olamazdı. Tanrının Kuralları baştan sona palavraydı.Tanrı bunu anladığında çok geç kalmıştı. Iki damla gözyaşı eğdiği yüzünden inerek yanaklarından süzülmüş ve elindeki kanlı kılıçla buluşmuştu. Hıçkırmamak için kendini tutarken önündeki intikam delisi adamın yumruğunu kendisine doğru savunup üstüne gelişini görüyordu. Gözleri buğulu olduğu için net göremesede aşık olduğu o adaletli, sevecen, hoşgörü abidesi, güvenilir, gülünce babasını hatırlatan, kurallarını yıkan kişiyi bir kez daha yaralayamayacağını fark etmişti. Elinde sıkıca tutuğu kılıcın yönü kendi kalbine doğru dönmüştü.
Sarışın adamın öfkeli haykırışını ve şefkatle dolu sarı gözlerini düşündükçe kalbine daha çok yaklaştırıyordu. Asıl yüzleşmesi gerektiği kişi kendisiydi.Shizuo Izaya'nın kendisine saplamak üzere olduğu kılıcı görünce yerinde sabitlenmişti. Titreyen adam boş gözlerle önündeki metal parçasına bakıyor geriye doğru yürürken kulenin kenarına gidiyordu.
Geriye doğru daha fazla adım atmaya devam ederse yer düşmesi muhtemeldi.Sarışın adam endişenin bedenini ele geçirmesiyle birlikte Izayaya yaklaşmaya başlamıştı. Bu endişe ile düşündüğü tek şey onu hayatta tutmaktı.
S-"Izaya!!"
Adını bağırmasıyla Izaya gülümseyerek Shizuoya dönmüştü.
I-"Efendim Shizu-chan"
S-"Hemen öne geliyorsun ve bu anlamsız düelloyu bitiriyoruz. Anladın mı beni ?"
I-"Ben oraya gelemem Shizu-chan artık bu felaketlere son vermemin vakti geldi hem sende mutlu olmalısın benden kurtuluyorsun. Dünya beni pislik gibi görüyordu. Artık sevinmeli çünkü ben kocaman bir hiçim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrı nın Kuralları (Shizaya)
Fanfiction🗨Yaoidir. 🗨Shizaya çiftinin Ikebukuro'da farklı bir dönemde ve statüde işlemiş şeklidir. 🗨Uyarı: Ikinci sezon Mpreg'tir. Geçmiş zamanlarda,Bir ülke vardı ülke krallıklarla yönetiliyordu ülkenin kralı egoistti hatta kendine tanri dedigi bile söyl...