Hatırlatma..:Dudaklarımı öpmeye kalktığında geri çekildim. Bu onu sinirlendirmiş olacakki Gözleri aniden buz rengini aldı ve vücudunda mavi şeritler dolaşmaya başladı. Işıklar gelip gidiyor Şimşek kızgınca çakıyordu.. Ben halaa gözlerinde takılı kalmıştım..) Senin içinde hala biraz ben var Amy. Ve kalbinin bir köşesindee bu notalar halaa saklı.. (Gözlerini kapadı.. Kanepenin arkasında kullanılmamaktan toz tutmuş piyano üzerindeki kanlarla beraber çalmaya başladı.. Sorun şu kii.. Piyanoyu çalan kimse yoktu.. Korku dolu gözlerimi tekrar tanımadığım adama çevirdim.. Kapalı olan gölerini açtı ve çekici bir şekilde gülümsedi.. Tanrıım! Nesin sen?)
Haklıydı.. Notalar.. Buz mavisi gözleri.. O masum gülümsemesi..
Hepsi tanıdık geliyordu bana.. Bu durumu açıklayabilecek bir kelime yoktu hafızamda.. Dilimin ucunda der gibi.. Herşey beynimin ucunda..
Peki o kaslı vücudundaki mavi şeritler? Onlar ne demek oluyordu?
Parmak uçlarımdan tutun.. En küçük hücreme kadar heryerim onu çok iyi tanıdığımı söylüyordu.. Çok yakından. Ama ne sıfatla? Hangi alakayla?
Abim mi acaba? Saçmalama Amy. Bir abi sana bu kadar yakın davranmaz.. Bir abi boynunda izler taşımaz. Sevgilim olabilme ihtimali? O olabilir işte..
Gözlerimi ayıramıyordum o buz rengi gözlerinden.. Bir şeyler anlatmak istiyor gibiydiler.. Geçmişe dair izler. Zorlandığımı anlamış olacakki o öpülesi dudak kıvrımlarını oynatmaya başladı
"Lütfen Amy. O kadar zor olmamalı. Doğruyu görmen istemene bağlı"
Yanaklarımı kaplayan uzun ince bir o kadarda yumuşak parmakları gözlerimin onun gözlerine daha dikkatli bakmam gerektiğini işaret ediyordu. Birşeyler bulmak için o kadar çabaladım ki..
Sonra kesinlikle sivri uçlu olduğunu iddia ettiğim birşey avcuma battı. Elimden yere süzülen kana aldırmadan avcuma baktım.. Bahçede bulduğum kolyeyedi bu. Büyük bir üçgenin içinde altıgen bir çıkıntı vardı ve oranın bir şeyler saklanması için yapıldığına adım kadar emindim. Gözlerimi tekrar onun gözlerine diktiğimde kolyeyi elimden aldı ve altıgen çıkıntıyı açtı..
İçinden mavi mi yeşil mi olduğunu kestiremediğim bir toz çıktı. Bunun ne işe yaradığını sorar bir bakış attım. Başını saygı gösterir bir biçimde eğdi (Kesin yaptığı hareketin anlamını bilmeden yaptı bunu.. Yoksa saygının S'sini bilmez bu maviş)
Beni bırakıp bağlandıkları yerden bizi izleyen Harry Zayn ve diğerlerinin yanına gitti. Lou ve Liamı geçip Harrynin yanında durdu. Bana baktı. Sonra Harrye. Ardından ellerini Harrynin kalbinin üstünde tutmasıyla vücudundaki mavi şeritler ellerine doğru ilerlemeye başladı ve Harrynin acı dolu çığlıkları duyuldu. Hemen yanlarına gittim. "Bırak! Canı acıyor! Görmüyor musun?" ellerini Harrynin kalbinden ayırdı ama Harry gözlerini çoktan kapamıştı "Görüyorum Amy. Hala biraz insanım ve can çekişmenin ne demek olduğunu biliyorum. Az sonra gözleri hızla açılacak ve o taptığın yeşil gözlerin yerini mavi bir renk alacak. Gözbebeğinden tut Göz köklerine kadar.. Ardından vücudundaki tüm kanı siyah bir renkte boşaltacak ve bu da onun ölümüne sebep olacak!" ne yapacağımı bilmeden çaresizce titriyordum. "Ne saçmalıyorsun sen?" yanıma sokuldu ve Harrynin dizlerinde olan ellerimden tutup çömeldiğim yerde dikelmemi sağladı "Onu kurtarabilirsin" Parmka uçlarıma kadar çektiğim kazağın bileğimdeki kısmıyla gözyaşlarımı temizledim "Nasıl?" Şuan çok kötü bir durumda olduğumu ve ne derse yapacağımı bildiği için çok rahattı. Ne derse yapacaktım çünkü. Kölesi gibi. "Kolyenin içindeki toz. Eğer ona koklatırsan iyileşir." Ciddimisin diyen bakışlarım bir gözlerinde bir ne zaman boynuna taktığını bilmediğim kolyesindeydi. "İşe yarayacağına nasıl emin olacağım?" alaycı bir bakış attı. Bunu sormamı bekliyor gibi hiç düşünmeden yanıt verdi. "Bu toz (dedi. Beni daha çok meraklandırmak için susuyordu. Biliyordum!) Bu toz benim derimden çıktı. Törpülemek gibi bişey.. Çarptığım kişileri anca bu düzeltebilir. Bir nevi panzehir" Çarpmak mı? Az önce Harryi çarptın yani seni Çarpık bakışlı adam! "Peki. İnandım." dedim ve kolyeye uzandım. Tabiki alamadım. Geri çekildi. Dudağını büzerek cık-cık sesi çıkardı ve aynı zamanda işaret parmağını yana sallıyordu. "Bir şartla (dedi. Kaşımın teki havada kollarımı birbirine sarıp dinlediğimi söyleyen bir bakış attım) Sana yardım etmeme izin ver." ellerini bileklerime doladı. Onun parmaklarımı uzun yoksa benim bileklerim mi ince anlam veremedim. Çünkü parmakları bir tur daha dönebilirdi bileğimde. "Ne o? Beni de mi çarpacaksın yoksa?" dedim ciddiyetimi bozmadan. Güldü. Çünkü bu ona hangi sebepten bilmiyorum ama komik gelmişti. "Sana asla zarar vermem Amy. Geçmişini bilmen gerek. İyiliğin için buradayım. Sadece bana bak.. Gözlerime.. Dış dünyayla iletişimini kes ve sana daha yakın birşeye odaklan. Kafatasının içindeki o büyülü sisteme.. Taaki onun derinliklerindeki bilinçaltına erişene kadar. Harry ve diğerlerinin olduğu o odadan kurtul. İki küçük beyaz kalbi bul. Güneşin battığı yerde Suda yan. Ateşte boğul. O ufak odalardan birinde. BEN varım Amy. SEN varsın. BİZ varız..
Ben buz mavisi gözlerine odaklanmış bakarken gözümü bile kırpmıyor adeta büyülü bir aleme yolculuğa çıkıyordum. Söyledikleri beynimin tam ortasında deprem şiddeti yaratıyor Bu oldukça tuhaf hissetmeme neden oluyordu.. Anlatmak istediği şey buydu sanırım. Bilinçaltına inmek. Bu oluyordu. Artık o buz mavisi gözler yoktu burnumun dibinde.. Bir boşluk vardı.. Kapkaranlık.. Çok geçmeden aydınlandı her yer..
Etrafta bir sürü metal renginde merdivenli yataklar vardı bir o kadarda çocuk. Dikkatimi ıssız bir yerde yatağın dibine girmiş yerde oturup ağlayan iki çocuk çekmişti. Adamın dedikleri geldi aklıma Şu iki küçük beyaz kalp bunlar oluyordu sanırım. Daha yakınlarına gittiğimde konuşmalarını dinlemeye başladım. Önce kız konuşmaya başladı. "Bunun için ağladığına inanamıyorum Justin." yakışıklı ve bir o kadarda tatlı çocuğun adı Justin demek. Çok garip. Çocuğun gözleri bal renginde. Şeye benziyor.. Şu henüz yeteneğinin ne olduğunu bilmediğim adamın gözleri buz rengi olmadan önceki göz renklerine.. "Ama Amy. Vücudumda mavi birşeyler geziyor ve gözlerim renk değiştiriyor. Bunu herkes gördü ve bana bir ucubeymişim gibi davranıyorlar. Sinirlendiğimde onları çarpıyorum. İstemeden oluyor. Yemin ederim." Amy mi? Bu kız ben miyim? Yoksa Şu Justin denen tatlı çocukta Harryi çarpan adam mı? Nasıl yaa? Küçük ben tekrar konuşmaya başladı " Kimseyi takma! Ağzı olan konuşuyo. Hayallerin var. Unutma! İyi yanından bak" Küçük Justin başını salladı ve "Bunun iyi bir yanı yok Amy!" Küçük ben Küçük Justinin dediklerini duymazcasına "Sen bir Ay'sın Jus." Camdan gözüken hilale bakarak. "Nasıl yani?" Küçük ben kendinden emin bir şekilde "Beynini çalıştır Jus. Yurtta elektrikler giderse sen etrafını aydınlatıp bizi karanlıktan kurtarabilirsin. " Küçük Jus. umursamazca omzunu salladı. Küçük Bende'de gülümseyip Kulağına şunları fısıldadı. "Ben karanlıktan korkarım Jus." Birbirlerine bakıp gülümsediler. "Sana söylemem gereken birşey var Kendini yalnız hissetmemen için" dedi küçük ben. Ve ardından ağzını açıp vampir dişlerini gösterdi gözlerini kırmızı yaparak. Küçük Jus. Çok sevinmişti. Bu çocuk yurdunda yalnız olmaktan korkuyordu ve yetenekleri aynı olmasada sıra dışı bir kız onunla aynı kaderi paylaşıyordu.
Arından her yer karardı. Başladığım yere geri dönüştüm. En başa. Sormam gerekn sorular çoğalmış. Yapmam gerekn şeyler birikmişti. Birinin beni tutması umudyla kendimi serbest bıraktım ..
UPUZUUN BİR BÖLÜM. UMARIM BEGENMİŞSİNİZDİR. KÖTÜ-İYİ YORUMLARINIZI OKUMAK İÇİN SABIRSIZLANIYORUM. BU KADAR UZUN YAZDIĞIMA ÇOK ŞAŞIRDIM GERÇEKTEN. İLHAM PERİLELİM SAĞOLSUN :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melez Kan
VampireMasallar hayal ürünüdür. Peki ya Efsaneler? Yaratıklar? Zombiler? .. KAN EMİCİLER vs KÖPEKLER .. Efsaneye göre Vampirler ve Kurtadamlar düşmandır. İlk adımı karşıdan bekler Kuralı çiğneyeni çiğnerler. Vam...