Bölüm 17 / Pamukova-Rakkas

310 45 12
                                    



BÖLÜM 17-Pamukova / Rakkas

Baharın bu taze gün doğumunda Pamukova sınırındaki son ormanlar, insanı ürpertecek kadar serindi. Bir zamanlar Altın Hanımların hükmünde olan bu verimli topraklar, bu kalabalık ormanlar şimdi işgal altındaydı ve her yer Hattin devriyeleriyle doluydu. Suenel bu yüzden yanına fazla savaşçı almayı göze alamamış, mavilerden yirmi seçme kızla yola çıkmıştı. Daha büyük bir birliğin gizlilik içerisinde hareket etmesi imkansızdı.

"Umarım yüzbaşının tutulduğu mağara iyi korunmuyordur."

Derin bir iç çeken Suenel "Elbette yüzbaşı bu mağarada tutuluyorsa" diye içinden geçirdikten sonra sırtını dayadığı ağaca iyice yaslandı. Kendilerine tarif edilen mağara buradan çok uzak olmamalıydı. Bu yüzden atlarla bu kadar yaklaşmaya cesaret edememişler, hayvanları bir mil kadar gerideki korunaklı bir yere bırakmışlardı. Gün doğmadan orman içerisinde sessizce ilerledikten sonra bu ağaçların altında sabahı beklemişlerdi. Suenel az önce kızlardan ikisini keşif için önden göndermişti. Yüzbaşının mağarada olduğundan emin olmaya çalışacak olan kızlar ayrıca yapacakları muhtemel baskın için bilgi vereceklerdi. Suenel en azından bu sefer yüzbaşının mağarada olmasını diledi. Daha önce baktıkları iki yerde yüzbaşının izine rastlayamamışlardı. İlk gittikleri yer kadim zamanlardan kalma bir kale harabesiydi. Her yerin işgal altında olduğu şu günlerde sağlam bir istihbarat almak mümkün olmuyordu ve nitekim harabelerde sekiz-on başıbozuk Hattin savaşçısı ile iki fahişeden başka bir şey yoktu.

"Bize çok kıymetli bir güne mâl oldu."

Sonraki hedefleri ise sımsıkı korunan önemsiz bir han olmuştu. Çok değerli bir konuğun veya tutsağın tutulduğunu düşündükleri han için de bir günlerini feda etmek zorunda kalmışlardı. Kılık değiştirerek bin bir güçlükle hana soktukları kız ancak akşama doğru gelebilmiş ve hanın Ketteza'nın gözdeleri için tutulduğunu söylemişti. Bu iki başarısız denemenin yarattığı hayal kırıklığının tek tesellisi kendileri göstermek zorunda kalmamış olmamaları ve bu sayede halen gizlilik içerisinde hareket etme şansı bulmalarıydı. Yanlış bir baskınla görevin açığa çıkması Shamsutu'ya ulaşmalarını imkansız hale getirebilirdi.

Suenel'in en büyük korkusu Shamsutu'nun öldürülmüş olmasıydı. Hattilin ordusunda ihanetin hiçbir izahı, mazereti ve affı yoktu. Eğer şimdiye kadar yüzbaşıyı öldürmedilerse bile istediklerini aldıktan sonra yaşamasına izin vermeyeceklerdi. Suenel tanıyıp bildiği yüzbaşının hangi işkenceye maruz kalırsa kalsın konuşmayacağını biliyordu ve aslında umudunu korumasının tek sebebi de buydu. Shamsutu'nun hayatta kalması işkenceye karşı göstereceği dirence bağlıydı. Direndiği her an onlara zaman kazandıracaktı.

"Bir insan işkencelere ne kadar dayanabilir ki?"

Suenel hüzünle içini çekti, Shamsutu gibi bir adam işkencelere ölene kadar dayanabilirdi. Suenel Hattilin'in işkence yöntemlerini bilirdi ve bu yöntemlerin hepsi zalimceydi. Kurbanlar bu işkenceler altında eninde sonunda konuşurlardı. Konuşmayı kabul etmeyenler ya işkenceye dayanamayıp ölür ya da ondan umudunu kesen işkencecileri tarafından öldürülürdü. Bu yüzden işkencecilerin yüzbaşının konuşmayacağına kanaat getirmeleri en büyük felaket olurdu.

"Yüzbaşının yaşamasına izin vermezler."

Hafif bir sabah esintisi Suenel'in saçlarını savurup geçti. Dağılan saçlarını düzelten Suenel gözcülerin kaybolduğu ağaçların ilerisini gözledi. Shamsutu'nun bu mağarada tutulduğunu orman köylerinde yaşayan casuslardan birisi haber vermişti. Söylenene göre normalde boş olan bu mağaraya üç gün önce Hattilin savaşçıları gelmiş ve elleri bağlı, başına çuval geçirilmiş bir mahkumu mağaraya sokmuşlardı. Mahkum o günden bu yana mağarada tutulurken Hattin askerleri mağaranın girişine kamp kurmuş ve çevresinde sıkı tedbir almışlardı. Shamsutu ile ilgili bu son ihbar ancak dün akşamüzeri Suenel'e ulaşmıştı. Bu yüzden tüm gece at sürmek zorunda kalmışlardı. Eğer gün doğumuna bu kadar yakın bir vakitte ulaşmayıp, karanlıktan biraz daha faydalanma şansları olsaydı bir gece baskını planlamayı düşünebilirlerdi. Ne var ki zorlu orman yolu ve Hattilin devriyeleri hızlı ilerlemelerini engellemiş, bu nedenle ancak gün doğumundan bir saat kadar önce mağaranın yakınına gelebilmişlerdi.

SIR MUHAFIZI-KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin