Bölüm 1 Ölümlüler Geçidi/Süvari

1K 81 39
                                    

Çölün kızgın yüzü bu kaya labirentlerin arasından görülmese bile, sarı kumların yakıcılığı sıcaklığıyla varlığını iyice hissettirir olmuştu. Rodan adımlarının altında ezilen her bir kum tanesinin sesini ayrı ayrı duyuyordu. Güneşin sıcaklığını emen kayalar labirentin içini devasa bir fırına çevirmiş gibiydi. Kaya duvarlardan yansıyan ısı Rodan'ın tenini yakarken, derisinde tomurcuklanan ter damlaları yapışkan bir ıslaklıkla vücudunda akmaya başladı. Genç adam içinden bir küfür savurdu, terlemekten nefret ediyordu. Süvarinin soylu bedeni gökyüzünün insanın içine işleyen serinliğine alışıktı. Oysa içinde bulunduğu kaya ve kumlardan ibaret bu mezardan nefret ediyordu. Labirentin insanı ürperten bir sessizliği de vardı üstelik. Sessizlik kayaların arasındaki susuz kumlarla bezeli bu gizemli geçide uhrevi bir hava da katıyordu. Vadi halkı için çok önemli olan uçan ejderler ölecekleri zaman bu taşların arasına sığınırlardı, Başka bir ejder de bu ölümün huzurunu korumak için can çekişen yaratığın etrafında nöbette bekliyor olurdu. O yüzden can çekişen bir ejderin etrafında dolaşmak son derece tehlikeli bir işti. Ancak Rodan bunun için endişe etmiyordu, şu sıralar ölümü bekleyen bir ejderin buralarda olmadığını biliyordu. Daha birkaç saat önce ölüm mezarların üzerinden uçmuş ve herhangi bir tehlike belirtisi görmemişti. Kanatlı ejderhalar gerçek bir mezarlık olan bu kayaların arasına inmeyi reddediyorlardı. O yüzen Rodan aradığı şeyi bulmak için ejder mezarlığını adım adım geçmek zorundaydı. Bir ejder süvarisi hiçbir şeyden korkmazdı ancak Rodan bu ürpertili yerde olmaktan hiç hoşlanmıyordu. İçinden bir kez daha küfrederken rahip Turdal'ın azarlayan sesini duyar gibi oldu. Sanki ejder mezarlıklarının kutsallığını bozmuşçasına bir suçluluk hissetti.

"Madem o kadar kutsal benim burada işim ne?"

Doğrusu Rodan tam olarak ne aradığını bile bilmiyordu. Rahip Turdal işaretin ne olduğunu dahi söylememişti. Bir zamanların en namlı süvarisi olan Turdal'a soru sormak kolay değildi. Başrahip ancak yapılması gerekeni söylerdi ve çoğu zaman bunun sebebini açıklama zahmetine bile katlanmazdı. Bütün süvariler gibi Rodan da başrahibin otoritesini sorgulamayı aklından bile geçiremezdi. Vadi halkı bin yıllardır Başrahiplerin buyurgan otoritesini kabul etmişlerdi.

Ejder vadisinin tek girişi şu ölümcül labirentlerdi ve süvariler dışında hiçbir canlı kayaların arasında şekillenmiş bu tehlikeli yolu aşamazdı. Kaya ve kumdan oluşan geçit binlerce ejderin mezarıydı ve mezarlar iyi korunuyordu. Suyun zerresini bile bulmanın mümkün olmadığı sıcak kumların altında solucan yılanları yaşıyordu. Toprağı metrelerce kazan bu tehlikeli yaratıklar kumlar üzerinde yürüyen canlılara acımasızca saldırırlardı. Diğer insanlar veya hayvanlar için öldürücü olan solucanlar vadi halkı için tehlike arz etmiyorlardı. Kan rahipleri vadi halkını tüm sürüngenlere karşı kutsamıştı. Bu yüzden solucan yılanları vadi halkına görünmemeyi tercih ederlerdi. Bunu bilmesine rağmen ihtiyatı elden bırakmayan Rodan çelik kılıcını kavramayı ihmal etmemişti.

"Ne de olsa hayvan, güven olmaz"

Yumuşak kumlarda yürüdüğü iki saat boyunca Rodan kendi adımlarından başka ses duymamıştı. Süvari kulaklarına güveniyordu ve duyduğu güvenle şüphe etmiyordu; Bu taş ve kum yığınları arasında tek başınaydı.

Güneş tepeye yükseldiğinde sıcak da dayanılmaz olmuştu. Bir süvari için kızgın kumların durağan sıcaklığı alışıldık bir şey değildi. Rodan şimdi kendi ejderinin sırtında olmayı ne kadar çok isterdi. Muazzam kanatların hızında saçlarının arasından geçen havayı hissetmek, rüzgârın baskısına rağmen ejder eyerinde dengede durmaya çalışmak kendi başına bir sarhoşluk gibiydi. Kanatlı devlerin süvarileri serin gökyüzünün tazeliğine alışıktı. Böylesine bir çöl sıcağının bunalmışlığına değil.

SIR MUHAFIZI-KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin