Bölüm 39-AkŞehir/Prenses

341 42 69
                                    

BÖLÜM 39Akşehir/Prenses

"Burada kuş sesleri bile daha farklı sanki."

Zemini taş döşenmiş geniş ve bakımlı yol göz alabildiğine uzanıyordu. Yolun her iki yanına insan eliyle dikilmiş ağaçlar, yükselen güneşin yakıcılığına gölge oluyordu. Dar Liman'dan bu yana tüm yol intizam içindeydi. İçinden ya da yakınından geçtikleri köyler boştu lakin terkedilmişliklerine rağmen yaşanmış güzel günlerin huzuru köylerin taşına toprağına sinmiş gibiydi.

"Akşehir'e ulaşan tüm yollar böyle bakımlıdır Prenses, hele ki Dar Liman'a açılan bu yolun bakımı ihmal edilemez. Zira savaş başlamadan önce Dar Liman Ak Şehir'in en büyük ticaret limanıydı."

Yaşlı adam sadece "Tar Prensesi" isimli ok gemisine bindiği ilk gece demir maskesini çıkarıp yüzünü göstermiş, bir daha da maskesiz görünmemişti. Zohoc normal haliyle de yeterince ürkütücüydü ama bu demir maskenin ardından çok daha soğuk, çok daha ulaşılmaz oluyordu. Yine de konuştuğu zaman istediği kadar nazik ve sıcak olabiliyordu.

"Kabul edelim ki Kraliçe Elvin'in toprakları her zaman refah ve bolluk içerisindeydi."

Hilio Elvin'in adını duyduğu anda tüylerinin diken diken olduğunu hissetti. Diyar üzerinde pek çok insandan nefret etmiş, pek çok düşmalık gütmüştü. Birçok düşmanını da yok etmeyi bilmişti. Ancak Kraliçe Elvin'e karşı duyduğu nefreti hiçbir insan evladına karşı duymamıştı. Hele ki Elvin ile Aybar Bey'in birlikte olma ihtimali kafasına yerleştikten sonra bu kin ve nefret içindeki kıskançlıkla birlikte kat be kat artmıştı. Hilio bu nefret ve kıskançlığın ona zarar verdiğini, soğukkanlılığını kaybetmesine neden olduğunu biliyordu ama yine de kendine engel olamıyordu. Elvin'in sözü veya düşüncesi Hilio'nun yay gibi gerilmesine yetiyordu. Sanki hanımının gerildiğini hissetmiş gibi Lsunya atını Prensese yaklaştırdı.

"Özel çayınızdan ister misiniz Hanımım? Sıcaklığa iyi gelir, ferahlatır"

Lsunya ve kız kardeşi Asalza ok gemisine bindiği ilk andan bu yana Hilio'nun hizmetindeydiler. İki kız kardeş öylesine birbirine benziyordu ki ilk zamanlar Hilio onları ayırd etmekte zorlanmıştı. İlkin ikiz sandığı kızların aralarında iki yaş olduğunu öğrendiğinde ise şaşırmıştı. Her iki kız da kanı çekilmiş gibi görünüyordu. Neredeyse kar beyazı tenleri, koyu renk büyük gözleri ve atletik yapılarıyla hizmetliden çok savaşçıya benziyorlardı. Tüm bu sert görünümlerine rağmen Tammu kızları yumuşakbaşlıydı. Hilio iki kızın da kendine has bir çekiciliği olduğunu kabul ediyordu. Özellikle hizmetine verilen Tammu erkekleri ile kıyaslanacak olursa ikisi de oldukça güzeldi. Kimbilir belki de çocukluğundaki Tammu baskını buna sebepti ama soluk yüzlü, iri yapılı bu adamlar Hilio için daima ürkütücü olmuştu. Aslında Tammu askerleri çok saygılı ve disiplinliydi. Bu disiplinli halleri Huranlılara benziyordu ama bütün sert ve kaba tabiatlarına rağmen Huranlılar bu soğuk yabancılardan çok daha eğlenceli insanlardı.

Yola çıkmadan önce hazırlanıp küçük bir şişeye konulmuş bitki çayı halen Lsunya'nın elindeydi ve kız Hilio'nun cevabını bekliyordu. Tar Prensesi hangi bitkiden yapıldığını bilmediği bu çayı seviyordu. O yüzden uzanıp kızın uzattığı soğutulmuş içeceği aldı. Hem sıcak hem de soğuk içilebilen bu çay Hilio'yu rahatlatıyordu.

Yol kenarındaki ağaçları mesken tutmuş küçük kuşların cıvıltısı devam ediyordu. Köylerin terkedilmişliğine inat kuşlar tüm neşesiyle buradaydı. Elvin'in toprakları Hilio'nun gördüğü başka yerlere benzemiyordu. Baharın tüm renklerini taşıyan bu ülke ne bozkırın sertliğindeydi ne de Tar ülkesinin nemli ısınmışlığındaydı. Hafif esintisi, ısınmışlığında bile taze havası, otunun çiçeğinin türlü türlü rengi kokusuyla bu topraklar yaşamak için idealdi. Hiç şüphe yoktu ki Altın Hanımlar Diyarın en güzel köşesini kendilerine ayırmışlardı.

SIR MUHAFIZI-KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin