Bölüm 20/Büyük Çöl-Huran Hanı

432 53 22
                                    



BÖLÜM 20Büyük Çöl / Huran Hanı

Usta Dinazar'ın rehberliği sanki bu tek düze çöl yolculuğunu bir parça hızlandırmış gibiydi. Çiçi adını verdiği evcil çöl ejderi ile yol gösteren Dinazar, kum denizindeki bütün su kaynaklarının yerini biliyor, onları eliyle koymuş gibi buluyordu.

"Sadece kuyuları ve vahaları değil, yolu da biliyor"

İsimsiz Loncanın çölde kurduğu ana şehirden sonraki iki konak boyunca kurulmuş bulunan küçük kolonileri sadece bir gecede geçmişlerdi. Her iki koloni de Üstat Anaka'nın şehri ile mukayese edilemeyecek kadar küçüktü ama bu zorlu çöl yolunu kullanan cesur yolcular için koloniler tartışmasız bir öneme sahipti. Aybar günü gelip de Akşehir tahtına oturduğunda bu kıymetli çöl yerleşimlerini unutmayacak, koloniler için becerikli göçmenler ve Lonca için yetenekli çömezler bulacaktı. Böylece loncanın yerleştiği bu kadim ticaret yolunda eski zamanlarda olduğu gibi yeniden canlanacaktı.

"Diyar üzerinde yaşayanların seçenekleri olmalı ve bu bu seçenekler güven vermeli."

İşte yaklaşmakta olan büyük savaş öncesinde Hattilin'in büyük ticaret yolunu, Tammu'nun da batı denizlerini tutması Diyarın nefesini kesmeye yetmişti. Diyar kuzeyden güneye, doğudan batıya en az birkaç ticaret yoluna ihtiyaç duyuyordu ve tüm bu yollar boyunca her bir konak mesafesinde insanların güven içinde kalabileceği yerler olmalıydı. Oysa şimdi unutulmuş bir yoldan sonu belli olmayan bir yolculuğu tamamlamak zorundaydılar.

Serin çöl gecesi yavaş yavaş sabaha dönmeye başladığında artık bu gecelik menzillerinin de sonuna yaklaşıyorlardı. Gerçi beyazın en parlağındaki ihtişamlı haliyle batı ufkunda alçalan Büyük Ay halen yeterince yüksekteydi ama bu durum yanıltıcıydı, gün doğumuna çok zaman kalmamıştı. Güçlü ay ışığının aydınlığındaki isimsiz dağların keskin silueti artık iyice yükselmiş, geçit vermez bir hal almıştı. Bu saatten sonra çölden çıkmanın tek yolu ya gerisin geriye dönmek, ya da Ejder Kanyonu'nun acımasızlığıyla yüzleşmekti. Üstelik isimsiz dağlar artık çok daha kayamsı ve kuruydu. Dinazar'ın bulduğu su kaynakları da bu kuraklığa uygun olarak seyrelmekteydi. Yine de Usta Dinazar bu sabah gerçek bir vahaya ulaşacakları vaadinde bulunmuştu. Rehberin söylediğine göre bu vaha, gizli geçitten önceki son su kaynağıydı ve yeterli su tedarikini sağlamaya yetecek kadar büyüktü. Dinazar taşıyabildikleri kadar suyu yanlarında götürmeleri konusunda ısrarcıydı zira gizli geçidin içerisinde neyle karşılaşacakları konusunda kimse bir şey söyleyemiyordu.

Aybar; kendi evcil ejderiyle yol gösteren genç lonca ustasına baktı bir kere daha. Genellikle suskun bir tabiata sahip olan Dinazar, tabiatına uygun olarak soru sorulmadıkça konuşmayı tercih etmiyordu. Belki kendisi gibi içine kapanık olmasından, belki de evcil ejderi Mija yüzünden Dinazar en çok Kejdan'la anlaşıyor, bir tek Kejdan'ın sohbetinde bir parça açılıyordu. Kejdan ise Büyük Çöl'e adım attıklarından bu yana bariz şekilde canlanmıştı. Medanlı sanki çölle konuşuyormuşçasına sürekli tetikte, birşeyler dinliyor, görüyor veya bekliyordu. İkili en çok da evcil çöl ejderleri ile vahşi kum ejderleri üzerine konuşmayı seviyordu. Uzun gece yolculukları boyunca bu sohbetler sayesinde parça parça da olsa Aybar Dinazar'ın hikayesini öğrenmeyi başarmıştı. Gerçi Aybar her şeyi bizzat Dinazar'a sorarak da öğrenebilirdi ama lonca ustasının hikayesini bu şekilde öğrenmek nedense daha cazip gelmişti. Öte yandan, Üstat Anaka da bu genç ustasının öyküsünü kısmen anlatmıştı.

Dinazar kendini bildi bileli Üstat Anaka'nın yanındaydı ve bizzat Anaka tarafından büyütülmüştü. Lonca Üstadının anlattığına göre Dinazar Doğu Sarin'in kuzey köylerinden birinde doğmuştu. Anaka birkaç lonca ustası ve çömeziyle birlikte şimdi adı unutulmuş olan bu köye geldiğinde köy yağma edilmiş, halkı ise kılıçtan geçirilmiş bir haldeydi. Tarumar edilmiş köyde her yer insan cesetleri ile dolu idi. Tüm bu yok edilmişlik içerisinde bir tek minik Dinazar hayatta kalmıştı ve küçük oğlan, muhtemelen annesi olan, yarı çıplak bir kadın cesedinin başında oturuyordu. Henüz iki-üç yaşlarında olan Dinazar belki olayların şokundan, belki de neler olduğunu fark edemeyecek kadar küçük olduğundan sessizce annesinin uyanmasını bekliyordu. Üstat ve yanındakiler, ikram edilen yiyecekleri büyük bir iştahla yiyen talihsiz yavrunun ne kadar zamandır aç olduğunu tahmin edemediler. Küçük yavrunun doyurulmasından sonra lonca ustaları neredeyse kokuşmuş olan cesetleri tek tek toplayarak gömmüşler, baskın artığı birkaç keçi ile tavuğu da toparladıktan sonra minik Dinazar'ı da alarak köyden ayrılmışlardı. Lonca üyeleri çeşitli yerlerde imar çalışmaları yaptıktan sonra, yeni bir görev alan Üstat Anaka çöl insanlarının arasına karışmıştı. Medanlıların adetlerini öğrenen Üstat, bir yandan da yeni kuracakları koloninin nereye ve nasıl inşa edileceğini araştırmıştı. Dinazar ise ilk çocukluğunu geçirdiği bu çöl köyünde tıpkı Kejdan gibi bir çöl avcısı olarak yetişmişti. Anaka Dinazar'ın çöl hayatını öğrenmesine izin vermekle birlikte, artık evlatlığı bu kimsesiz çocuğu sıkı bir lonca eğitiminden geçirmeyi de ihmal etmemişti. Öyle ki, genç yaşına rağmen Dinazar şimdiden loncanın Anaka'dan sonraki üstadı olarak görülüyordu.

SIR MUHAFIZI-KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin