Bölüm 24-Gizli Geçit/Huran Hanı

435 49 23
                                    


Kıymetli Okuyucu, bölüm biraz uzun oldu, (yaklaşık 25 kitap sayfası) aslında iki bölüme bölüp de yayınlayabilirdim, belki de son düzenlemede bu şekilde bölerim, ancak şimdi sizlerle bu şekilde paylaşmayı uygun buldum, sıkılmadan okumanız ve içinizden gelirse yorumlamanız dileğiyle.

************




BÖLÜM 24Geçit/Aybar Han

Dört bin Huran süvarisi atlarına binip yola koyulmuşken Muramba ve Nola yedeklerindeki yayla atlarını geride, Aybar'ın emanetinde bırakmak istiyorlardı. Aybar soran bakışlarını Muramba'ya dikmiş, "Bu nedir Ustam" demişti.

O bilindik babacan gülümsemesini hafifçe yana eğdiği başıyla zenginleştiren Muramba; "Bizim nereye gittiğimiz, neyle karşılaşacağımız belli değil Aybar Beyim" demiş, dört ayağı da beyaz sekili, kahverenginin en tatlı tonlarındaki aygırı Tal'ın başını okşayarak sözlerine devam etmişti.

"Olur ya girdiğimiz yol bir insanın bile kolayca geçemeyeceği bir yer olur Aybar Beyim, atları orada bırakmak zorunda kalırız. İnsanların bile yolunu bulamadığı yerlerde bu garipler nasıl yolunu bulsun, onları kaderine mi terk edelim?"

Aybar itiraz edecek olmuş, hatta Aybar'ın itirazı havaya kalkan kaşlarında şekillenmişti ama Huran Hükümdarı itirazında ısrar edemedi. Biliyordu, Usta Muramba artık eskisi gibi kehanet translarına girmiyordu ama Ustanın önsezileri ve saf kehanet güdüleri halen güçlüydü. Bu yüzden Aybar bu yüzden ısrar edemedi. Bu durumda yayan ilerlemek zorunda olan Nola ve Muramba duvarlara ulaşmak için tüm gece yürümek zorunda kalacaklardı. Aybar pek ümidi olmasa da son bir teklifte bulunmak istedi.

"Pekâlâ dediğin gibi olsun Muramba, O vakit biz de duvarlara kadar sizinle gelelim, atları oradan teslim alalım."

Muramba bir kere daha Aybar'a gülümsemiş, halen başını okşadığı güzel aygırının alnını öpmüş ve hayvanın tedirgin bir şekilde dikilmiş kulaklarına anlaşılmaz bir şeyler mırıldandıktan sonra dizginlerini Aybar'a uzatmıştı. Sahibinden ayrılacağını anlamanın huzursuzluğundaki aygır Muramba'nın kulağına fısıldadığı sözlerle adeta rahatlamış, olabileceği en uysal haliyle kehanet ustasının iradesine teslim olmuştu. Atından iyice emin olan Muramba ancak bundan sonra Aybar'ın teklifini cevaplamıştı.

"Vakit şimdi altın değerindedir Aybar Beyim, duvarlara kadar bizimle gelmeniz sizin yarım gün gecikmeniz demektir. Ola ki bu yarım günlük gecikme Akşehir'in düşmesine sebep olur"

Muramba kısa bir an susmuş, sonra da atının dizginlerini teslim ettiği Aybar'ın elini iki elinin arasına almıştı.

"Bizi bu vebalin altına sokma Beyim."

Aybar artık daha fazla direnemezdi. Sıkıntılı bir şekilde iç çeken Huranlı Nola'ya baktı. Çöl yolculuğu boyunca durgunlaşmış olan sır muhafızı da Muramba'nın kararının arkasındaydı. Üstelik kızın yeşil gözleri eski parlaklığına kavuşmuş gibiydi. Yapacak başka bir şey bulamayan Aybar elini göğsüne koyarak Nola ve Muramba'yı selamladı.

"Sizi Gök Tanrıya emanet ettim o vakit"

Muramba'nın cevabı devam eden tebessümü olmuştu. Nola ise gözünü hafifçe kapayıp açarak Aybar'ı selamlamıştı. Asar'ın dizginlerini çekip Dinazar'a dönen Huran Hanı, başıyla lonca ustasına yolu göstermesini işaret etti. Çöl ejderini güney yönüne doğru süren Dinazar, Aybar'ın işaretiyşe süratle yol almaya başladı. Seri adımlarla koşan evcil ejder kısa sürede gözden kaybolmuştu bile.

SIR MUHAFIZI-KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin