Bölüm 33-Adora/Kale Hanımı

282 47 38
                                    



BÖLÜM 33Adora/Kale Hanımı


Adora'nın zarif hanımı sabahları erken kalkardı. Gençliğinden bu yana herkesten önce kalkmak, yeni doğan günü bir başına karşılamak Lilfa Hanıma geniş bir huzur veriyordu. Öyle ki bu rutinin dışına çıkmak, sabahın ilk saatlerindeki o sessiz mahremiyetin huzurundan yoksun kalmak bütün bir günün keyfini kaçırabilirdi. Oysa Lilfa Hanım'ın huzura ve sükûnete her zamankinden çok ihtiyacı vardı. Zira aylardır gece demeden gündüz demeden çalışmak, harabeye dönmüş bu kadim şehri onarmak tüm vaktini almış, nihayet şehir istenilen zamanda Kraliçe Elvin'in insanları için hazır hale getirilmişti. Öyleyse bir parça huzur Lilfa Hanım'a çok görülmemeliydi. Kraliçe Elvin'i anmak son zamnalarda Lilfa Hanımı hüzünlendiriyordu. Yüzbinlerce azgın savaşçının arasına sıkışmış olan Altın Hanım'ın yalnızlığını tüm benliğiyle hissseden Lilfe sıkıntıyla içini çekti. Tüm Altın Hanımlar gibi Lilfa da derinden bağlı olduğu Kraliçe'ye karşı büyük bir sevgi ve muhabbet besliyordu. Üstelik Elvin'le aralarında başka bir kader ortaklığı da vardı. Tıpkı Kraliçe Elvin gibi Lilfa da hiç kız çocuğu doğuramamış, soylu bir Arkona Lordundan olan üç oğlunu daha çocuk yaşta mezara koymak zorunda kalmıştı. Yüce Tanrı bir evlat büyütmeyi Lilfa'dan esirgemişti. Genç görünümüne rağmen diyar üzerinde yüz yıldan fazla yaşamış olan Lilfa bundan sonra artık çocuk sahibi olamayacağnı da biliyordu.

"Ama Kraliçe Elvin halen genç, pekâlâ başka çocukları olabilir"

Lilfa Ak Kraliçe'nin artık evlenmeyeceğini ilan edişini hatırladı ama bu anımsayış Adora'nın hanımını sadece gülümsetti.

"Henüz çok genç ve zaman bazı sözlerin tutulmasını güçleştirme konusunda pek mahir."

Lilfa Kraliçe için ümitlenmek istedi ancak içinde yükselen bir karanlık bu ümide izin vermedi.

"Tanrım o korkunç kuşatmanın yalnızlığında Kraliçe nasıl kurtulabilir?"

Lilfa ancak bir mucizeye bağlı bu kurtuluş ümidine sarılmak istiyor ancak başaramıyordu. O vakit sanki medet umar gibi Adora Sarayının hemen kıyısındaki mütevazi konağından sur kapılarına açılan ana yola baktı.

"Bir umut Tanrım, bize bir umut..."

Ancak umuda açılmasını umduğu yollar birkaç sokak köpeği dışında bomboştu. Neyse ki gecenin karanlığı sona ermekteydi ve ana yolu aydınlatan büyük yağ lambaları yeni doğan günün aydınlığına teslim olmak üzereydi. Hatta birkaç lamba sönmüştü bile. Ninala şehrinin işinde ehil cam ustaları lambaları Adora için özel olarak fırınlamışlardı. Lambaların yağ haznesine yılın her ayı için ayrı bir işaret konulmuştu ve bu işaretler Kehanet Loncasının takvimlerine göre hesaplanan Adora geceleri için gerekli olan yağ miktarını gösteriyordu. Cam ustalarının marifeti ve lamba işçilerinin titizliği sayesinde her sabah gün doğduğunda tükenen yağla birlikte sokak lambaları da sönmüş oluyordu.

Lilfa sabah ekmeğinden önce sarayın bahçesinde dolaşmayı severdi ancak belki de içideki sıkıntı yüzünden bu sabah dışarı çıkmak istemedi.

"Belki de bir parça tarçınlı süt içerken bugün yapılacak işleri planlamak en iyisi olacak"

Gündelik işler zamanı, zamanla bilikte sıkıntılarını da unutturuyordu.

"Evet, evet kendimi yapılması gerekenlerle oyalamak en iyisi"

Konağın hizmetine bakan kızlar henüz işe koyulmamışlardı ama ahırlarda uğraş başlamış olmalıydı. Saray ahırları Konağın ilerisindeydi ve Adora'nın sabah serinliğini iyi bilen Lilfa sıkı dokunmuş yün şalını omzuna aldı. İki katlı konağın alt katına inen Altın Hanım ahırlara giden arka kapıya yöneldi. Saray ve etrafı iyi korunduğundan konağın kapıları kilitlenmiyordu. Esasen Adora Kalesinin tamamı güven içerisindeydi. Yabancı birinin hisarların içine girmesi mümkün değildi. Acele etmeyen adımlarla ilerleyen Lilfa sabah havasının sertliğini iliklerine kadar hissetti. Sıkıca sarındığı yün şalı da kâr etmemişti. Biraz daha ısınırım diye adımlarını sıklaştıran Lilfa kısa süre sonra saray ahırlarına ulaştı. Daha yüz adım yaklaşmadan duyulmaya başlayan sığır ve davar kokusu ahırın içinde yoğunlaşmıştı. Kokuya rağmen ahırların içi bariz bir şekilde ısınmıştı ve Lilfa bu ısınmışlıktan memnundu. Umduğu gibi ahırda sabah başlamıştı ve ineklerle keçilerin büyük kısmı şimdiden sağılmıştı. Hayvanların altından alınan süt dolu kovalar büyük fıçılara boşaltılıyor, dolan fıçılar bir çift iri Sarin aygırının çektiği arabaya yerleştiriliyordu. Sağılan sütün bir kısmı satılmak üzere pazara, kalanlar da peynir yapılmak için mandıralra gönderielcekti. Elbette sarayın günlük ihtiyacı ayrılıyordu.

SIR MUHAFIZI-KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin