Bölüm 38- Güney Adora/Sahip

248 41 38
                                    



BÖLÜM 38Güney Adora/Sahip


Yalnızca bir saat.

İki günden fazla durmaksızın ilerliyen Huran Süvarileri işte ancak bu kadar dinlenebilmişti. Bu kısacık sürede ise atlar tımarlanmış, suları yemleri verilmiş, kalan kıt zamanda da süvariler karınlarını doyurmuştu.

Lilfa Hanım genç bir kızın heyecanında Aybar'a biat ettikten sonra bin yıldır beklenen Kralı ağırlamak için ne yapacağını şaşırmış, Altın Kralı layığınca ağırlayamamanın endişesinde etekleri tutuşmuştu. Aybar Lilfa'nın bu telaşını yatıştırmak istediyse de pek işe yaramamıştı.

"Lilfa Hanım kendinizi yormayın lütfen, benim dileğim bizi yavaşlatmayacak bir rehberdir. Yolları iyi bilen süvarileriniz olduğundan şüphem yok lakin Şehrinizde Huran kırması atınız var mıdır? Ancak Huran melezi atlar bize ayak uydurabilir."

Lilfa bir kere daha saygı ile eğilerek cevaplamıştı.

"Vardır Majesteleri, saray ahırlarında iki Huran melezi aygırımız var, Kraliçe Elvin'in emriyle tedarik edilmiştir. Saraya geleli henüz iki hafta olmadı."

Bu Aybar'ın beklediğinden daha iyi bir cevaptı. Huranlı iki süvarinin de ordusuna eşlik etmesini istemişti. Süvarilerden daha genç görüneneni öncülerle göndermiş, adı Zea olan ve birkaç yaş büyük duran diğer altın savaşçının yanında kalmasını istemişti.

Aybar Lilfa Hanımla konuştuktan sonra sarayda fazla oyalanmadı, Zea Hanımla birlike genç Atalu'yu da yanına alıp Adora'nın taş sokakalarını arşınlayarak ordusunun yanına döndü. Huranlıların şehre girdiği geçide ulaştıklarında Atalu'nun yanındaki genç kızın yerinden ayrılmadığını gördüler. Belli ki kız Atalu'yu beklemişti. Aybar kızın Atalu'ya bakışındaki ışıltıyı da, Atalu'nun kızı gördüğünde kızaran yanaklarını da kaçırmamıştı. Anlaşılan Adora'ya girişleri genç aşıkların mahrem yalnızlığına olmuştu. Genç köylü Aybar'dan çok da küçük olmamalıydı. Bir an, kısa bir an Aybar Atalu'nun yerinde olmak istedi. Atalu gibi ilk gençliğin gönül heyecanında, genç bir kızın gülümseyişinin utanışında olmayı diledi. Ancak Sır Mabedi'nden sonra Aybar artık taşıdığı bedenin yaşında değildi. Özünün yaşayamadığı bu ilk aşk heyecanının binlercesini, hatta binlerce kez binlercesini benliğinde hissediyordu. Bu aşkları kimler yaşamıştı, nasıl yaşamıştı tek tek bilemiyordu ama o duyguyu uzun ömrünün sisli hatıraları içinde tatmış gibi hissedebiliyordu. Sır Mabedi adı gibi birçok sırrı Aybar Han'a açık etmişti ama Huranın Kazal Bey obasında doğup büyüyen Aybar'ın yaşayıp yaşayabileceği tüm heyecanı da elinden almıştı. Ne var ki bu zaman şimdi bunları düşünecek zaman değildi. Tancar Aybar Han'ı görünce buyruğunu almak için koşmuş, Huran Han'ı da Zea Hanımı işaret ederek konuşmaya başlamıştı.

"Zea Hanım yolda bize rehberlik edecek Tancar Bey, Bolgan Çavuş önden çıkmış mıdır?"

Tancar takdim edilen Zea Hanımı Huran adetlerine uygun baş selamıyla selamladıktan sonra Aybar Han'ı cevapladı.

"Buyruğunuz üzere yola çıktılar Han'ım. Bizden beş-altı mil önde olsalar gerek, yol üzerinde ilerliyecekler, ellerinden geldiğince bizim yürüyüşümüzü gizlemeye çalışacaklar."

Aybar öncülere dinlenecek zaman vermediklerinin farkındaydı. Ancak iki günlük yolda muhakkak yemek-içmek için durulacaktı. Atların eni sonu beslanmeye ihtiyacı vardı. Bolgan Çavuş ile genç çırağının atları biraz daha dayanmak zorundaydı.

SIR MUHAFIZI-KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin