Lütfen görüşleriniz, hatalarınızı yazıp vote verin. Sizi seviyoruum.
İyi okumalar. ♥
Darya'nın önünde nihayet bir tas yemek ve bir bardak su duruyordu. Birkaç gün içinde karşılaştığı en güzel şeylerdi bu.
Ancak o hâlâ zindanın içinde mahkûmdu. Dört bir yanı kırık dökük taşlar ile çevrelenmiş bu hücrede kaçacak hiçbir yer yoktu. Ayağındaki iç karartıcı, sürekli şangırdayan zincir ise cabasıydı.
Köle olduğu günleri ölesiye özlüyordu. Böyle bir şeyi düşüneceğini hiç tahmin etmezdi.
Önündekilere baktı. Bronzdan yapılmış eski tabakta kemik suyu gibi görünen, içinde biraz et ve kemik yüzen bir çorba vardı. Hayır, üzerinde dumanı falan tütmüyordu. Sadece öylece duran bir kemik suyuydu işte. Yanında bir parça bayatlamış ekmek vardı.
Bardakta duran suyu eline aldı ve büyük bir iştah ile içti. Susuzluktan dili, boğazı kurumuştu. İki gün içerisinde sadece birkaç kez su içmişti. Bir bardak suyu bitirdi. Ancak bu yeterli değildi. Daha fazla istiyordu. Ama idare etmek zorundaydı.
Ufak tahta kaşığı aldı ve tatsız çorbayı mideye indirmeye başladı. Tabağındakileri sonunda bitirdiğinde karnının halen tamamen doymadığını biliyordu. Yine de birkaç saat önceki gibi hissetmiyordu. Yemek yemeyi seviyordu. Gülümsedi. Gülümsemesi, hâlâ bir hapiste olduğunu hatırlayana kadar sürdü.
İçinde olduğu soğuk zindana bakarak gözlerini devirdi. Şu lanet olası yerden bir an önce çıkmak istiyordu. Kapıyı her ne kadar zorlarsa zorlasın bir türlü açılmıyordu.
Ona verilen battaniye gibi örtüyü kollarına sardı. Üşüyordu, ama bu battaniye biraz yardım ediyordu.
Dünün öğlen saatlerinde Vera ile dövüştüğü için yaralanan bileğine ve göğsüne baktı. Bir kılıç darbesi bileğine isabet etmişti ve bu, göğsündeki yaradan daha fazla acıtıyordu. Üzerinde biriken koyu kırmızı kan kurumuştu. İltihaplanmaması için elinden sadece dua etmek geliyordu.
Onu az sonra tanrıçaya götüreceklerdi. Bu yüzden kalbi sıkışıyor, nefes almakta zorluk çekiyordu. Buranın ibadeti, geleneği neydi bilmiyordu, zira hiç tanrıçaya gitmemiş ve onu hiç görmemişti. Veya onun önünde falan da eğilmemişti. Tanrıça Katiyaslavi'ye ait hissetmiyordu. Var olan tanrıçalar ve tanrılar vardı. Hiçbirinin adını, ney olduklarını, nasıl olduklarını bilmiyordu ancak ruhunun Katiyaslavi'ye ait olmadığını hissediyordu.
Kapıdan gelen bir ses ile birlikte irkildi. Birileri kapıyı açtı. İçeriye giren Kral Lev ile iki muhafızdı. Lev, ona doğru yürüdü; muhafızlar arkasındaydı. Darya ona bakmamaya çalıştı. Korkuyordu ve bu adam, karnının ısınmasına sebebiyet veriyordu. Ancak bu korkusu, Lev'e bir şey ifade etmiyordu.
Gözlerini kapattı ve derin nefes alarak, havayı ciğerlerine doldurdu. Gözkapaklarını kaldırıp etrafına baktı. Lev, onun tam karşısındaydı. Sakin bir tavrı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜKSELİŞ
FantasíaFantastik #1 Yeşil Prenses serisinin 1. kitabıdır. Ve şeytan, inini, parçalanmış ruhları koymak için kendisine sakladı. O in, kalbinin tam ortasındaydı. ♕ Adına dünya denen bu yerde hiçbir zaman eşitlik olmadı. Her zaman birileri ezildi, birileri...