Tanrıça Katiyaslavi'nin tahtına ulaşan insanlar, önünde diz çöktü. Darya da onlara ayak uydurmak adına, kirli dizlerini ipek yumuşak koyup, kafasını yere koydu. Birkaç dakika öyle kaldılar. Bunu anlamsız bulmuştu ancak bir yanı da itaat duygusu ile dolmuştu.
Terlemişti; tedirginlikten kulakları çınlıyordu. Birkaç dakika ötesini bile düşünemiyordu. Herkesin kalktığını hissettiğinde o da kalktı. Burada serbestti. Onu tutan bir kral veya acımasız muhafızlar yoktu.
Burası çok güzeldi. Burası, Predezia Sarayı'ndan bile daha çok güzeldi. Burası Mir Tapınak Sarayı'ydı ve yalnızca Tanrıça'ya aitti. Burası paha biçilemezdi. Hiçbir para, elmas veya başka bir şey satın alamazdı. Duvarlar bembeyazdı; beyazlık ise masumluğun ve saflığın sembolüydü.
Tanrıça Katiyaslavi gerçekten büyüleyiciydi. Onun normal bir insan olmadığı çok öteden, verdiği enerjiden bile anlaşılıyordu. Tahtının kollarına düşen kan kızılı saçları parlıyordu beyaz derili vücudunun ve elbisesinin üzerinde. Bakışları yakıp geçiyordu, insan ona bakınca adeta süzülüyordu.
Beyaz duvarlarda, göze çarpan kırmızı semboller vardı. Darya'nın en çok gözüne çarpan sembol, iç içe geçmiş minik ve tuhaf dairelerdi.
Tanrıça platformun en üst köşesinde oturuyordu. Tahtı elmas ve altından yapılmıştı. Oldukça değerli ve güzel görünüyordu. Ellerini tahtın yanlarına koymuştu ve tepkisiz bir yüz ifadesiyle karşısındakilere bakıyordu. Sağ elini köşeden yavaşça çekti ve beyaz elbisesini yavaşça düzelterek ayağa kalktı. Çıplak ayaklarını, altın zeminde gezdirdi. İki rahibe hızla Tanrıça'nın yanına geldi. Biri sağ elini, diğeri sol elini tutunca Katiyaslavi memnuniyet ve şefkat ile gülümsedi. Birlikte merdivenden indiler. Arkalarındaki keşişler ile muhafızlar onlara eşlik etti.
Yarım ay şeklini oluşturan insanların ortasında durdu. Ardından insanın tekrar tekrar dinleyesi gelen o sesi ile konuştu: "Buraya gelme sebebini biliyorum, kral." Derin bir nefes alıp gülümsedi. "Bana kendi cümlelerini aktar."
Kral Lev öne çıkıp cevap verdi: "Tanrıçam, sorun o. Darya Evpraksiya." Gözlerini kaçırdı. "Değerli fosil tırnağımızı çalan... Sizden istediğimiz, gerçekten onun mu çaldığını söylemeniz. Bunu Predezia ülkesi için yapar mısınız? Fosil tehlikede olabilir. Ve eğer bu köle çalmışsa ne bulur ne eder o fosili alırız."
Tanrıça, Lev'in gri gözlerinin içine baktı. Kahverengi gözlerini hafifçe kıstırarak topluluğa göz attı. Dudağının kenarları kıvrıldı. "Kızı getir, Kral Lev," diye yanıt verdi.
Darya, Kral Lev'e ihtiyaç duymayarak birkaç adım öne çıktı. Biraz sert bir hali vardı. Galiba bir tanrıçanın karşısında olmanın cesareti vardı üzerinde. Ama buradan çıkınca ne olur onu bilemezdi. Bu yüzden biraz ihtiyatlı davranmakta fayda vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜKSELİŞ
FantasyFantastik #1 Yeşil Prenses serisinin 1. kitabıdır. Ve şeytan, inini, parçalanmış ruhları koymak için kendisine sakladı. O in, kalbinin tam ortasındaydı. ♕ Adına dünya denen bu yerde hiçbir zaman eşitlik olmadı. Her zaman birileri ezildi, birileri...