Adam dizleri çökük bir halde içinden Katiyaslavi'ye yalvarmaya başladı. Kendi efendisiyle dövüşmek, bu hayatta isteyeceği son şeydi. Yerde duran kirli ellerini kaldırdı ve açtı. Masumane gözlerini yerden kralına yönlendirdi. "Sizinle dövüşemem. Siz bir kralsınız."
Kral Lev alayla ayakları altında sürünen adama baktı. "Az önceye kadar gayet kararlıydın. Ha ben, ha başka biri... Ne fark eder ki? Cesaretin var mı?"
Adam kafasını salladı. "Var, efendim." diye mırıldandı.
"O zaman ayağa kalk ve benimle dövüş! Beni bu akşam bir kral değil de kendi aranızdan biri gibi görün!"
Adam kararsızlık ve çekingenlikle ayağa kalktı. Ardından çenesini kaldırarak bakışlarını Lev'e sabitledi. Herkes pür dikkat dinliyordu; çıt bile çıkmıyordu.
Kral Lev, "Adın ne?" diye sordu.
"Yaroslav."
Kral Lev kafasını salladı. Dövüşmeye ihtiyacı vardı. Çünkü öfkeliydi. Petronus gelmemişti. Bunu hıncını birilerinden çıkarmaya meyilliydi ve yapacaktı da. Hiçbir şey engel değildi.
Eli ile 'git' dercesine boş zemini gösterdi. Ateşten uzak, topluluğun yuvarlak oluşturduğu yerin ortasındaydı. Bunu yaparken diğer eli kılıç kınına gidiyordu. Kılıcını kından sertçe çekince, keskin demirin tiz ve kulak tırmalayıcı bir ses ortaya çıktı. Yaroslav ise tam ortaya doğru adımlarını atıyordu. O da tıpkı Kral Lev gibi kılıcını çekti ve Kral Lev'in gelmesini bekledi.
Kral Lev tam gidecekken kolunda bir el hissetti. Arkasına döndü ve baktı. Kolunu tutan Sergei'ydi. "Bunu yapmak istediğinizden emin misiniz?" diye sordu nedim.
Kral Lev, "Eminim, dedi ve kolunu Sergei'nin elinden kurtardı. Dövüşeceği adamın olduğu yere ilerlediğinde adamın çoktan dövüş pozisyonunu aldığını gördü. Lev, bundan tatmin olmuşçasına gülümsedi ve o da aynı şekilde pozisyonunu aldı.
Kral Lev genç savaşçıya atak yaptı; kılıcı kellesine doğru savurdu ancak ıskalamıştı. Yaroslav yere doğru eğildi. Kral Lev keskin kılıcını yeniden savurduğunda Yaroslav'ın kılıcına çarptı. Keskin kılıç gıcırdamaları eşliğinde kılıçlarını düşürmek adına bir oraya bir buraya savurdular.
Lev bu vaziyetten sıkılmıştı olacaktı ki kuvvetli tekmesini adamın karnına savurduğunda adam acı ile inledi ve kılıcı tutan eli ile karın boşluğunu tuttu. Kral Lev bu boşluktan yararlanmak adına kılıcını onun kılıcına vurdu. Adamın kılıcı yere düştüğünde Kral Lev hızla yere düşen kılıcı aldı.
Şimdi elinde iki kılıcı olmuştu. Yaroslav kıvranmaktan vazgeçti ve yeniden dik durdu. Lev, adamın karnını deşmek adına iki kılıcını birden savurdu ancak adam çok hareketli ve hızlıydı; birden kendini yere attı ve Lev'in açılmış bacaklarının arasından hızlıca geçip güçlü elleri ile Lev'i arkadan hızla itti. Kral Lev daha ne olduğunu anlamadan iki bükülmüş bacağıyla düştü lakin kılıçlar hâlâ onun elindeydi.
Dizleri yaralanmıştı fakat bu onu tabi ki de vazgeçiremezdi hiçbir şeyden. Yaroslav, Kral Lev'in kafasına hızla tekme attığında Lev'in başı döndü. Düşmemek için kendini zor tuttu. Birkaç saniye sonra kendine geldiğinde iki kılıcının da elinden gittiğini gördü. İki kılıçta o adamdaydı. Yaroslav kılıçları almıştı.
Kral Lev, savaşçının atak yapmasından tedirgin olarak hızla ayağa kalktı. Yaroslav sürekli kılıcını oraya buraya sallıyordu ancak çabalamaları yetersizdi. Hiç hedefini tutturamıyordu. Veya Kral Lev oraya buraya savrulmakta iyiydi; bu bilinmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜKSELİŞ
FantasyFantastik #1 Yeşil Prenses serisinin 1. kitabıdır. Ve şeytan, inini, parçalanmış ruhları koymak için kendisine sakladı. O in, kalbinin tam ortasındaydı. ♕ Adına dünya denen bu yerde hiçbir zaman eşitlik olmadı. Her zaman birileri ezildi, birileri...