Motya iki dizinin üzerine çökerken gözleri havaya dikildi. Soluk dudaklarındaki, bordoya çalan koyu kırmızı kan çenesine doğru ilerlerken, boğazından da görüldüğü üzere yutkunamadığı aşikârdı. Gök mavisi gözlerinde acı vardı. Yumuşakça yere düşerken Darya düştüğü yerden kalktı ve büyüyle, gelen oklara kalkan yapan Pjotr'a bakmayı kesip Motya'nın yanına gitti. Titreyen dişlerine rağmen çenesi kasıldı. Motya'nın başını kollarının arasına aldı.
"Motya..." diye mırıldandı.
Ama Motya gücünü yitirmişti. Dudaklarından bir inleme sesi çıktı. Duygulu bakan gözleri Darya ile buluştuğunda dudakları acı bir gülümsemeyle kıvrıldı. Darya'nın gözyaşlarının ıslak ıslak yanaklarına düşmesini umursamıyordu. Hissettiği tek şey üzgünlük ve acıydı. Belli belirsiz bir sesle, "Sorun değil," diye fısıldadı.
Darya'nın yüzü hissettiği acıyla birlikte buruşurken, o anda onun acısını almak istedi. Dişlerini kırmak mümkünmüşçesine çenesini sıktı ve dudaklarından isyan edercesine haykırış geçti. O ölmemeliydi.
"Hayır," dedi kabullenmeyerek. Ardından elini, kılıcın saplandığı yere götürdü. Keskin hançer, zırhı delip geçmişti. Eli, Motya'nın kanı ile boyandığında çığlık atmamak için kendini zor tuttu. Kafasını Motya'nın bedenine gömdü. "Hayır, ölme! Ölemezsin. Lütfen." Sesi o kadar güçsüzdü ki...
Motya nefesini zorla alıp verirken, "Üzgünüm," diye mırıldandı titrek sesiyle. Gözlerini kanlı gövdesine dikti.
Darya, "Gitme!" diye bağırdı.
Motya omuz silkmeye çalıştı ancak silkemedi. "Üzgünüm," diye yineledi. "Seni sevecektim."
Darya'nın boğazından, bunu duymayla beraber bir hıçkırık koptu. Kalbi suçluluk duygusuyla attı. Seni sevecektim... Darya'nın onu sevme gibi bir niyeti yoktu ama şu anda onu sevebilirdi bile. Ama aklına geldi; her şey için çok geçti.
Kafasını Motya'nın göğsünden çekti ve yerde hafifçe kalkarak doğruldu. Yutkundu. Motya hâlâ yaşıyordu. Bir umut... Belki bir umut, yaşamaya devam ederdi. Bunun için çaba harcaması gerekti. Yarayı iyileştirmek zorundaydı. Bu yüzden soğukkanlı olmaya çalışarak Motya'nın göğsüne saplanmış hançerin kabzasını kavradı. Kabzayı sıkıca tutarken gözlerini kapadı ve aniden kılıcı çekti. Bu sırada Motya'nın kemiklerini hissetti.
Hançeri çektiğinde acı ile dolu bir inleme sesi duymayı umdu. Ancak o sesi duyamamıştı. Gözlerini kapadı ve düğümlenmiş boğazından hafifçe bir hıçkırık çıktı. Hançeri yere bıraktı.
Ağlamasını zar zor durdurdu ve derin bir nefes alarak, zaten yırtık olan pantolonundan bir parça yırttı. Adamın zırhını çıkardı, yırttığı deri kumaşı Motya'nın yaralı tenine bastırdı. Hareketlilik yoktu. Nefesin kazandırdığı hareketlilikten hiçbir eser yoktu. Hiçbir şey yoktu!
Kafasını sertçe iki yana salladı ve elini ağzına götürürken ağlamasını bastırmaya çalıştı. Ölmemeliydi!
Buna inanamıyordu. Pjotr'un bunu yaptığına inanamıyordu. Motya'nın öldüğüne inanmak istemiyordu. Nefes alış verişinin o tatlı sesini duymak istiyordu.
Motya'nın gözleri boş bir edayla gökyüzüne bakıyordu. Gözlerinin rengini gökyüzünden almıştı ve bu sefer de mavi gözleri tıpkı kasvetli gök gibi grileşmişti. Göz kapakları titreşmiyordu. Hareketsizdi.
Darya'nın midesi kasıldı. Seni sevecektim.
Yarayı boş verdi ve Motya'nın dibine sokuldu. Adamın başını kollarının arasına alırken kalbi o kadar acıyordu ki, bu acı anlatılamazdı. Birini kaybetmenin acısı ağır bir yüktü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜKSELİŞ
ФэнтезиFantastik #1 Yeşil Prenses serisinin 1. kitabıdır. Ve şeytan, inini, parçalanmış ruhları koymak için kendisine sakladı. O in, kalbinin tam ortasındaydı. ♕ Adına dünya denen bu yerde hiçbir zaman eşitlik olmadı. Her zaman birileri ezildi, birileri...