Kral Lev terk ettiği kürsünün aşağısındaki topluluğa göz gezdirdi. Gözleri, Zoya Vlakdemir'i, Alek Romanov'u ve Darya'yı aradı.
Darya aşağıdaki bir yere oturmuş, insanları izliyordu. Sarı saçları omuzlarından düşüyordu ve beline ulaşıyordu. Sağ elini çenesine koymuş, bacağını sallıyordu. Kral, eli ile Darya'ya yanına gelmesi için işaret verdi. Darya bunun üzerine koşarak geldi ve diz çökmeden, usulca ve kibarca baş selamı verdi.
Kral ardından gözlerini, konuşup kahkaha atan Alek ile Zoya'ya çevirdi. Zoya, Kral'ın onlara baktığını görünce Alek'i sertçe dürttü. İkisi aniden ciddileşip Lev'e baktılar. Lev onlara da aynı şekilde eli ile işaret verdi. İkisi de insanların arasından hızlıca geçti ve yanına geldiklerinde reverans yaptılar.
Darya onları süzdü. Zoya, boncuk gibi iri mavi gözleriyle ve kahverengi dalgalı saçlarıyla müthiş duran bir kızdı. Genç adam Alek'in sarı saçları ise omuzlarına dek ulaşıyordu.
Zoya çekingenlikle mırıldandı: "Majesteleri, sorun nedir?"
"Evpraksiya'yı sarayda güvendiğim birkaç altına emanet etmek istedim. Bu yüzden şu yeşili temizlenmesi için banyoya sokun ve siz dışarıda bekleyin. Onun temizlenmesine köleler yardım edebilir. Ardından onu sarayda gezdirin, rehberlik yapın. Henüz bir odası yok ancak ayarlayacağım. Size haber yollarım. Ona kibar davranın, bunu Tanrıça Katiyaslavi istedi."
Zoya, "Pekâlâ, efendim. Söylediklerinizi dikkate alacağız," dediğinde, Lev cevap vermeden sarayın içine doğru girdi. Darya, Lev'in arkasından öylece baktı.
Utanç ve çekingenlik duygusu Darya'nın tüm bedenini sararken saçlarını karıştırdı ve dudaklarını büzdü. Geriye üçü kalmıştı.
Zoya pembe elbisesini düzeltti ve saçlarını parmak uçlarına doladı. Darya'ya baştan aşağıya baktı. "Sanırım sana yeni bir kıyafet gerekiyor," diye mırıldandı. "Kalın olandan."
"Teşekkürler," diyerek gülümsedi Darya, ona minnettar bir şekilde.
Alek, "Aç mısın?" diye sordu gergince.
Darya "Sanırım..." diyerek yalan söyledi. Açtı. Hem de çok aç. Deli gibi. Kaç gündür yemek yememişti.
"Akşam yemeğine bir saat kaldı. Dayanabilir misin o zamana kadar?"
"Evet, dayanabilirim. Daha fazla aç kaldığım günler oldu."
Alek kafasını salladı. Gözlerini Zoya'nın yeşil gözlerine imalı bir şekilde odakladı. Birbirleriyle bakıştılar, sanki bakışlarıyla konuşuyor gibilerdi.
Hava hafifçe kararmıştı. Alacakaranlık gün yüzündeydi. Gökyüzündeki dolunay ortaya çıkmıştı; karanlık havaya sinsice gülümsüyor gibiydi. Topluluk ise dağılmıştı. Artık kimse Darya'yı umursamıyordu bile. Biraz ötede sade bir orman vardı. Ormanda kılıç ve ok yay konusunda iyi olan kişiler, küçük çocuklara öğretiyordu.
Üçü beraber açık kapıdan içeri girdiler. Darya debdebeli ana salona bir kez daha hayranlıkla baktı. Dört gün boyunca burada yaşayacağına inanamıyordu. Onun yaptığı şey çok hoşuna gitmişti. İnsanlar yapmacıktı ancak ona iyi davranıyorlardı. Mutluydu. Dün sarayda bir suçlu olarak kalırken şimdi normal bir insan gibi kalıyordu. Gözleri pırıl pırıldı, çimenlerin yeşilindeydi. Gülümsemesini genişletti.
Pek konuşmuyorlardı. Bu sessizlik rahatsız ediciydi.
Saraydaki insanların kıyafetleri çok hoşuna gitmişti. Asla bu kıyafetlerden uzun süre giyemeyecek olması üzücüydü. Mutluluğu sadece dört gün sürecekti. Ardından eve dönecekti. Ama ev de iyiydi. O mahkûm günlerini düşündüğünde her şeyin kıymeti anlaşılıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜKSELİŞ
FantasiaFantastik #1 Yeşil Prenses serisinin 1. kitabıdır. Ve şeytan, inini, parçalanmış ruhları koymak için kendisine sakladı. O in, kalbinin tam ortasındaydı. ♕ Adına dünya denen bu yerde hiçbir zaman eşitlik olmadı. Her zaman birileri ezildi, birileri...