Kral Lev, Petronus'u gördüğü anda yavaş adımlar atmaya özen göstererek artık dağılmış olan kalabalığın arasına karıştı ve sanki pek ilgilenmiyormuş gibi yaparak Petronus'un yanına gitti. Petronus kahverengi kısrağından indikten sonra ağırdan alarak reverans yaptı. Reveransı sakindi ve öne eğilişi kibardı.
Ellerini arkasında birleştirdi. "Majesteleri."
Kral Lev gülümsedi ve tek kaşını kaldırdı. Lordhorcayı sanki kendi diliymiş gibi konuşmaya başladı. "Demek teklifimi kabul ettin. Gelmezsin sanıyordum," dedi. Elindeki kurumuş kanı tırnağıyla kazıdı. "Vatanına ihanet etmeyi ne çabuk kabul ettin."
"Vatanıma ihanet etmiyorum. Kurtarıyorum," diye tıslayarak konuştu Petronus. "Vatanımı bir pislikten arındırmak için buradayım."
Kral Lev'in gülümsemesi genişledi. İçtiği zamanlar her zamankinden daha fazla alaycı ve doğruları söyleyen bir acımasız olabiliyordu. Hatta pek duyulmayan bir kahkaha bile atmıştı. "Bir nevi öyle sayılır. Fakat ya yanılıyorsan?" Kral Lev'in amacı aslında Petronus'u tekliften caydırmak değildi, ancak iş birliği yapacak kişinin de birkaç kez daha düşünmesi gerekiyordu.
"Ne demeye çalışıyorsunuz?"
"Biliyorsun, işin ucunda tahta geçmek var ve tecrübelerime dayanarak söylüyorum ki tahta geçmek sadece tahta oturmaktan ibaret değil. Koca bir ülkeyi yöneteceksin. Halkın için en doğru şeyleri seçmen gerekiyor. Gerekirse onlar için canını bile vermeye razı olmak durumunda kalabilirsin."
Petronus boğazını temizledi ve bakışlarını sağa kaydırdı. "Bunları düşündüm. Her şeye razıyım."
Kral Lev hor görüyle gülümsedi. "Ülkeyi Ohandon'dan daha iyi yöneteceğini düşünüyor musun? Buna emin misin?"
"Eminim, majesteleri. Eminim," diye sertçe çıkıştı Petronus, Kral Lev'in küçümseyici sorgulamalarına karşılık.
"Tahta oturman için Ohandon ile Meargor'u ortadan kaldırmak zorunda kalacağız ve bu o kadar da kolay bir şey değil, biliyorsun değil mi?"
"Hırsızlık suçunun cezası ölümdür ve bu hiçbir ülkede değişmez. Zor olacağını sanmıyorum."
"Evet, hırsızlık suçunun cezası ölümdür. Fakat işin içine kral ve kraliçe girince bu işler karmaşık bir hal alıyor. Her şey sandığın kadar basit değil." Kral Lev'in amacı Petronus'u kışkırtmak değildi. Düşündüğü, o da bu işin içinde olacaksa gerçekleri bilmesi gerektiğiydi.
"Ne düşünüyorsunuz?"
"Bu işi bir an önce yapmamızı."
"Siz, Ohandon'un bir hırsız olduğuna emin misiniz?"
Kral Lev'in gözlerindeki yumuşak ifade değişti ve yerini sert bir ifade aldı. "Bana inanmıyorsan burada ne işin var? Söylediğim şeyler sorgulanamaz. Emin ol ki, dediğim şeyler harfi harfine gerçek."
Petronus'un yüzünden bir an pişmanlık ifadesi geçti. "Pekâlâ, efendim. Size inanmasam buraya gelmezdim zaten. Size inanıyorum."
"Buraya nasıl geldin? Sen onun müşavirisin ve Ohandon'un bu konu hakkında katı olduğunu biliyorum."
"İmzalamam gereken birkaç evrak olduğunu iddia ettim. Elçi göndermeyi teklif etti fakat bu sürecin uzun süreceğini söyleyerek kendim gitmeyi tercih ettiğimi anlattım. İlk başta kararsız kaldı ancak ikna edebildim."
"Ne evrakları olduğunu sormadı mı?"
"Saman, hayvan ticareti ile ilgili olduğunu söyledim. Bilirsiniz, bu konulardan pek haz etmez. Bu yüzden çok detaya girmeden beni istemeye istemeye de olsa yolladı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜKSELİŞ
FantastikFantastik #1 Yeşil Prenses serisinin 1. kitabıdır. Ve şeytan, inini, parçalanmış ruhları koymak için kendisine sakladı. O in, kalbinin tam ortasındaydı. ♕ Adına dünya denen bu yerde hiçbir zaman eşitlik olmadı. Her zaman birileri ezildi, birileri...