Lev, mutfakta çalışan herhangi bir köleye Darya'ya yemek götürmesini tembihledikten sonra kapının ardında bekleyen Yelena'nın yanına gitti ve onunla birlikte toplantıya girmek için toplantı odasına doğru yol aldılar. Salonun sağ tarafına açılan büyük kapıyı açtıkları anda tüm konsey ayağa kalktı ve hafifçe reverans yaptılar. İçeride yaklaşık beş-altı kişi vardı; Yelena ile Lev de gelince herkes toplantıya hazırdı.
Lev uzun, ahşap masanın en başköşesindeki sandalyesine oturdu ve herkese oturmasını işaret ettikten sonra bakır kadehindeki şarabından birkaç yudum alıp cüppesinin yakasını özenle düzeltti. Yelena'nın sandalyesi, diğer toplantı üyelerinin arasındaydı.
Suyunu içmeyi bitiren Lev kararlılıkla, "Konsey toplantısı başlamıştır," dedi.
Yelena ile Lev hariç hiç kimse bugünkü toplantının nedenini bilmiyordu. Herkes soru sorarcasına, merak ile Lev'e bakıyordu. Kral Lev boğazını temizledi; ardından konuşmaya başladı. "Bugün toplanmamızın nedeni, Ohandon ile fosil tırnağımız."
Masanın sağ köşesindeki Sergei kafasını kaşıdı ve kararsızlıkla "Kralım, Ohandon ile fosilin arasında ne bağ var ki, efendim?" diye sordu.
Yelena, "Fosili, o çalmış olabilir," diye yanıtladı Sergei'yi.
Herkesin yüzünden kısa bir şaşkınlık ifadesi geçti. Konseyden inanmazlık ile mırıltılar yükseldi.
Konsey üyesi genç Dimitri kaşlarını çattı. "Ama majesteleri, bu nasıl olur? Kral Ohandon nasıl olur da bizim sarayımızdan en değerli varlığımızı çalar?"
Kral Lev gözlerini muma dikti ve susmaları için bir elini kaldırdı. "Onun çaldığını söylüyorum, gelip bizim sarayımızdan aldığını iddia etmiyorum."
Yelena, Lev'in sözlerini tamamlamak adına, "Bu da demek oluyor ki, aramızda hainler var," dedi.
Dimitri çenesini kaldırdı. "Yani fosili aldırmak için Predezia'dan birilerine görev vermiş mi demek istiyorsunuz?"
"Casuslar demek..." En son sandalyede oturan bir yaşlı Pötr şaşırmış görünüyordu. "Kralım, yanlış anlamazsanız, bu kanıya nasıl vardınız?"
Kral Lev muma diktiği gözlerini mumdan çekti ve Pötr'e birkaç saniye boyunca baktı. "İtiraf etmese de hareketleri ve sözlerinde saklı anlamlar her şeyi anlatıyor, Pötr. Bu düşüncemi doğrulamak için birkaç şeyler yaptım elbet."
Dimitri alaycılık ile soludu. "O böyle bir şey yapmış olamaz," dedi iğneleme ile ve dudağının tek tarafı yukarıya kalktı.
Kral Lev boynunu hafifçe yana büktü ve Dimitri'ye kaşlarını çatarak dikkatlice bakmaya koyuldu. Bu sırada Dimitri, Lev'in bakışlarından rahatsız olduğu için huzursuzlukla yerinden kıpırdandı. Kral Lev sakinliğini bozmuyor, rahatsız edici bakışlarını onun üzerinde gezdirmeye devam ediyordu. Sanki bir şeyi çözmeye çalışıyormuş gibi bir hali vardı. "Bu konu hakkında bilgin var gibi görünüyor, Dimitri," dedi.
Dimitri bakışlarını yan tarafındaki duvara yönlendirdi ve, "Hayır, majesteleri. Bilgim yok," dedi. Onun ses tonunu duyan herkes, iğnelemeyi fark edebilirdi. Yüz ifadesi, bir şeyler bildiğini ortaya açıkça seriyordu.
Sergei ortadaki gergin havayı dağıtmak için uğraş veriyordu. "Efendim, görüşünüzü doğrulamak için ne yaptınız?"
Kral Lev maşrapasından birkaç yudum su içti ve dikkatini Sergei'nin sorusuna yönlendirdi. "Petronus Ementry'ı bilirsiniz. Kral Ohandon'un has yardımcısı, ikinci nedimi. O, ülkesinin sırlarını açık etmeye yatkın bir adam, üstelik geçmişteki ailevi bir mesele yüzünden bana minnettar, tabiri caizse borçlu. Ondan yardım almayı düşünüyorum. Ona bir mektup yolladım. Ohandon'un gerçekten bir hırsız olduğunu öğrenmek istiyorsak, onun çevrelerinde gezen birinden yardım almamız gerekti. Eğer Petronus ile anlaşmaya varabilirsek, o ikili oynar, bu şekilde amacımıza ulaşmış oluruz."
Elleri masada olan kısa boylu konsey üyesi Victor'un esmer tenli yüzünde aydınlanmış bir ifade vardı. Ellerini maşrapasından çekti ve omuzlarına kadar uzanan saçlarını elinin tersiyle geriye attı. "Majesteleri, eğer suçlu Ohandon ise ve bunu kanıtlayabilirsek ne yapacağız?"
"Bunu henüz düşünmedim," diye mırıldandı Lev. Söylediğinin aksine aklında Ohandon'a eziyet etmek, canını yakmak vardı. O kadar öfkeliydi ki, bu öfke ile ateş gibi herkesi yakabilirdi. Ama biliyordu ki bunu yapamazdı. Kendisi bir kral olduğu gibi o da bir kraldı ve yasalar anlaşılır biçimdeydi.
Konseye henüz yeni üye olan Vasily'nin aklına bir şey gelmiş gibiydi. "Kralım, hatırlıyor musunuz? Tanrıça fosili çalan kişinin açık renkli ve uzun saçlara sahip olduğunu söylemişti. Ve biz de bu yüzden o yeşil köle Evpraksiya'yı suçlu bulmuştuk. Ve Ohandon da sarı, upuzun saçları olan bir adam. Bu bir ipucu olabilir," dedi.
Zinaida denen esmer kadın yüzünü buruşturdu ve sonra hafifçe gülümsedi. "Haklı olabilirsiniz, lordum," diye mırıldandı kendi kendine melodi gibi sesiyle.
Kral Lev, "Evet, bunu da düşündüm," dedi ve sessiz kalan Dimitri'ye göz ucuyla baktı. Lev'e göre, Dimitri kesinlikle bir şeyler biliyordu. Kimin tarafında olduğu da belli olmuyordu zaten sözlerinden. Böyle kişilerin sonu pek iyi olmazdı.
"O fosili ele geçirmiş olsa bile asla kullanamaz. Fosilin büyüsünü, o yeşil köleden başkası kullanamıyor, değil mi majesteleri?" diye sordu Palina. Bir yandan da tatlı bir şekilde gülümseyip, uzun zamandır âşık olduğu Dimitri'ye bakıyordu. Mavi gözleri, tıpkı kestane rengi saçları gibi ışıl ışıldı.
"Evet, şu ana kadar ülkesinde hiçbir değişiklik olmamasının sebebi de bu," dedi Kral Lev. Düşünceli gözlerini tüm toplantı üyelerinin üzerinde gezdirdi. "Meargor'un bu şeyden haberi var mı diye düşünmüyor değilim."
"Elbette vardır. O kendini beğenmiş, bencil ve sırlı bir kadın," diye homurdandı Yelena. Onu sevmediği ses tonundan da, ettiği sözlerden de anlaşılıyordu.
Dimitri çenesini yukarı kaldırdı ve hızlıca yutkundu. Konseye geleli daha birkaç hafta olmuştu. Acemiydi. Üstelik Kral Lev'in, çabaladığı şeylere engel olan birine neler yapacağını da henüz bilmiyordu. Kral Lev daima bildiklerinin peşine düşerdi. Dimitri'nin başı büyük beladaydı.
Vasily ateş dolu gözlerini ahşap masaya dikti. "Meargor... Haklısınız," diye cevap verdi Yelena'ya. Bu adamın da Lordhor kraliçesinden haz etmediği belli oluyordu. Zaten Predezia'nın çoğunluğu o kadından nefret ederdi.
Kral Lev'in öfke dolu sesi, yüzündeki sakin ifadeyi bozmuyordu. "Meargor bencil, kibirli bir kadın olmasının yanı sıra adaletli, asla hırsızlık yapıp başkasının hakkını yemeyecek olan bir kraliçe. Onun bu işin içinde olduğunu düşünmüyorum."
Zinaida kaşlarını çattı. "Kral Ohandon nasıl olur da karısından habersiz bir iş yapabilir? Kraliçe Meargor'un haberi olmalı."
Uzun süre sessiz kalan Sergei sonunda zeki aklını kullanarak konuştu: "Ohandon sinsi biri. Fosil tırnak onda değilse, muhafızlarına veya güvendiği birilerine emanet etmiştir. Ama aklıma takılan bir şey var. Meargor bile bilmiyorsa, bu işi Petronus nasıl öğrenebilir ki?"
Kral Lev hızla ayağa kalktığında herkes irkildi. Ellerini öfkeyle ahşap masaya vurduğunda birkaç maşrapa yerinden hafifçe oynadı. "Öğrenmeli!" diye bağırdı kaç dakikadır içinde tuttuğu öfkesiyle. "Öğrenmek zorunda!"
Dimitri dudağını yapay bir tiksintiyle buruşturdu. "Sakin olun, majesteleri," diye homurdandı yüzsüzce.
"Toplantı bitmiştir," diyen Lev, kapının ardındaki muhafızları ittirerek salona girdi.
Bu işin peşini bırakmayacağı kesindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜKSELİŞ
FantasyFantastik #1 Yeşil Prenses serisinin 1. kitabıdır. Ve şeytan, inini, parçalanmış ruhları koymak için kendisine sakladı. O in, kalbinin tam ortasındaydı. ♕ Adına dünya denen bu yerde hiçbir zaman eşitlik olmadı. Her zaman birileri ezildi, birileri...