Atlar, Predezia Sarayı'nın önüne gelince durdu. Darya artık bir mahkûm olmamasının verdiği rahatlıkla kendi başına inebildi. O indiğinde, Mir Tapınak Sarayı'na gitmeyip, Predezia Sarayı'nda kalan insanların gözleri Darya'ya çevrildi. Ona garip garip bakışlar atıyorlardı. Garip bakışlar eşliğinde fısıldaşmalar ve isyan sesleri de Darya'nın kulaklarında yankılanıyordu.
"Bu yeşilin hâlâ burada ne işi var? İdam edilmesi gerekmez mi?"
"Muhafızlar neden suçluyu tutmuyor?"
"Büyülü fosilimizi çalan sarı sürtüğün idam edilmesi gerekmez miydi?"
"Muhafızlar, onu yakalasanıza. Kaçabilir!"
Darya, tüm bu sözlere karşı başını dik tuttu ve her şeyin açığa kavuşup, bu insanların seslerini kesmesini diledi. Sadece dört gün buraya katlanmak zorunda kalacaktı. Berbat geçeceği aşikârdı. Dört günden sonra eve kavuşuyordu. Böcekli, paslı, rutubetli odasına ve Katya'nın içinde gizlediği sevgisine... Bunlar iyi bir şey mi, yoksa kötü bir şey mi, o da karar verememişti.
Seslice, "Ben suçlu değilim!" diye bağırdı ancak tek bir kişi bile onu duymadı kalabalığın sesinden. Geçende dövüştüğü kız Vera, yanına gelince bir anlığına ürperdi ancak duruşunu bozmadan devam etti. Kendine bir söz vermişti. Korkmayacaktı. Bu hayat, korkaklar için fazla kötüydü. İkinci kural –ya da felsefe- şuydu; korkaklar ölür, cesurlar kalır.
Artık kendisi ile savaşmayacaktı, özgüveni ile savaşacaktı. Bu biraz zor olacaktı. En azından suçsuzluğu kanıtlanmıştı. Ancak aklına geldi: Korkak olmasa ne değişecekti ki? O bir yeşildi. Her daim ezilirdi. Kaderi köle olmaktı ve buna mahkûmdu. Bir köle, özgüvenli olsa ne değişecekti ki? Hatta bu özgüven, ölüme bile sürükleyebilirdi bir yeşili.
Kral Lev, Vera'yı gördüğünde hızlıca aşağıya indi. Deri çizmelerini avlunun zemine bastırdı ve usulca yakasındaki kürkü düzeltti. Hava soğuktu.
Vera gözlerini Darya'dan ayırıp Kral Lev'e kaydırdı. Ablası Yelena biraz ötede kızıl saçlı bir kızla ile konuşuyordu.
"Majesteleri, hoş geldiniz. Ancak bu kızı neden muhafızlar tutmuyor?" dedi Vera, koyu sarı saçlarını tedirginlikle arkasına iterken.
Kral Lev son derece soğuk bir şekilde konuştu, tıpkı gözlerindeki buzların soğukluğu gibi: "Çünkü o suçlu değil."
"Ne? Nasıl?"
Darya, "Duydun işte. Ben suçlu değilim," dediği anda Kral Lev'in ve Vera'nın gözleri ona çevrildi. İkisi de şaşkınlıkla ona bakıyordu ve buna nasıl cesaret edebildiğini merak ediyorlarmış gibiydi. Doğrusu bunu Darya da merak ediyordu. Kalbi küt küt çarpıyordu ve ensesi, soğuk havaya rağmen terlemeye başlamıştı.
Onların cevap vermesini beklemeden kalabalığın arasına karıştı. Yüzlerce insan ona sanki bir böcekmiş gibi bakıyordu. Buna alışkındı, bu yüzden pek de gururuna dokunmuyordu.
Kalabalığın arasını yaran bir boşluğu görünce o tarafa doğru kafasını uzattı. Kral Lev geçiyordu. Kalabalığın arasından onun müşaviri olan Sergei Orlov fırladı ve Lev'in yanına gitti. Birbirleri ile fısıldaştılar ancak onları kimse duymadı.
Sergei'nin çizmesi dizine kadardı ve bu biraz komik duruyordu. Gözlerine her zaman siyah bir sürme çekerdi. Bu onun daha gizemli görünmesine sebep olurdu.
Kral Lev kalabalığın önündeki platforma geçtiğinde herkes sustu. Sergei ise kalabalığın arasına yeniden karıştı. Kimseden çıt bile çıkmıyordu.
Lev konuşmaya başladı. "Evet, sarayın altın ahali... Keşke kasabada yaşayan kesimimiz de burada olsaydı ve beni dinleyebilseydi. Bugün size duyuracağım şey halk, isyanlar veya diğer ülkeler değil. Bu seferki konu, atalarımızdan bana miras olan değerli, büyülü fosil tırnak. Bugün suçlunun gerçekten yeşil köle Darya Evpraksiya mı diye öğrenmek için değerli Tanrıça Katiyaslavi'nin yanına gittik. Tanrıça onun geçmişine indi ve suçlunun o olmadığını söyledi. Suçlu başka biriymiş ve bunu kimse bilmiyor. Tanrıça Katiyaslavi, insanlara karşı adil olmak ve yaptıklarımızın karşılığı olarak dört gün boyunca burada kalmasını emretti. Ona bir oda ayarlayacağız ve kölelerimiz ona hizmet edecek. Ayrıca ona karşı daha nazik olmak adına bir uyarı aldık. Eğer fosilin ne olacağı hakkında aklınızda sorular varsa biliniz ki aklımda planlar da var. İzini süreceğim ve pes etmeyeceğim. Bu günlük konuşma bitmiştir."
Platformdan çıktı ve öfkeli adımlarla sarayın kapısına gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜKSELİŞ
FantasyFantastik #1 Yeşil Prenses serisinin 1. kitabıdır. Ve şeytan, inini, parçalanmış ruhları koymak için kendisine sakladı. O in, kalbinin tam ortasındaydı. ♕ Adına dünya denen bu yerde hiçbir zaman eşitlik olmadı. Her zaman birileri ezildi, birileri...