Veda

29K 398 50
                                    

                                                      VEDA

Artık ruhu kalbindeki ağırlığı taşıyamıyordu.

Aldığı her nefeste oksijen yerine saf acı çekiyordu ciğerlerine sanki.

Her nefeste daha fazla, daha fazla, daha fazla…

Zaman kavramını yitirmişti. Gün-gece ayıramıyordu.

Kalbindeki boşluğu tarif edemezken, tezat gibi taşıyamadığı bu ağırlığı nasıl ifade edebilirdi ki?

Yutkunamıyordu. Genzi kavruluyordu sanki.

Günlerdir gözlerinden tek damla yaş düşmüyordu. Ağlasa rahatlardı belki. Ama lanet olsun… Onu bile yapamıyordu. Beyni uyuşmuştu, donmuştu adeta. Yine de bölük pörçük anıların arasından sıyrılabilen bir düşünce vardı beyninde; 

Neden yaşıyordu ki?

 Buna yaşamak denemezdi zaten, neden bu eziyete bir son vermiyordu?

Yani en son bunları düşünüyordu. Hangi ara buraya gelmişti? Hiçbir fikri yoktu.

Toprak kokusu soğukla birlikte genzini yakıyordu.

Yağmur…

Kalbine çöken acıyı katlıyordu sanki düşen her bir damlasında.

Biraz daha şiddetli yağsa içindeki yangını söndürüp söndüremeyeceğini düşündü. Ah! Beyni hala mantıklı cevaplar üretebiliyordu. –Tabi ki hayır.

Bu yangın sönmeyecekti. Yaşadığı sürece, onu bitirene dek, gün be gün horlanarak koruyacaktı alevlerini.

 İçindeki ateşle dalga geçen bedeni, soğuktan titriyordu.

Soğuk ve ıslak kayaların çıplak ayaklarında bıraktığı ürpertiyi yok sayarak, birkaç adım daha attı ve uçurumun kenarına yaklaştı.

Soğuk bedenine işlemişti, ciğerlerini yakıyor, göğsünü kesiyordu adeta.

Rüzgar da ona yandaş.

Yağmur hakeza…

Yardımcı oluyorlardı aslında. Evet verdikleri uyuşukluk ve acı, içindekini bastırmasa da, hoşuna gitmişti.

Gecenin karanlığı…

Acılarını örtmek şöyle dursun, katman katman kederi yığıyordu üzerine.

Kimin aklına gelirdi ki özgürlüğüne böyle bir gecede kavuşacağı.

Böyle bir ayazda…

Etrafında döndü son bir kez ve karanlıkta görebildiğince inceledi çevresini. Başını kaldırıp gökyüzüne baktı. Yüzüne çarpan yağmur taneleri birbiriyle yarışıyorlardı sanki.

Çok tuhaf…

Kara bulutların arasından, bu ayazda, kendini gösterebilen bir dolunay…

Keşke onun gibi olabilseydi. Lakin içindeki karanlıkta ona dur diyecek en ufak bir ışık huzmesi yoktu. Gözlerini kapattı, düşündü… Yoktu. Rüzgarın yaladığı kollarını iki yanında açtı. Derince bir nefes alarak geride bırakacağı sevdiği tek şey olan toprak kokusunu içine çekti.

Nefesiyle birlikte kendini de boşluğa bıraktı.

Özgürlüğüne…

AYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin