Sarı Aşk Mektubu

5.8K 229 20
                                        

                                           SARI AŞK MEKTUBU 

  Yeni güne sıcak ve ıslak bir dille uyandım. 

  Ah, Tomfık. Benim aptal köpeğim. Bu ismin aklıma nereden geldiği hala çözülememiş bir gizem. Aslında, ben ve benim saçmalıklarım işte. Ama hangi ara odama çıkmıştı bu yaramaz? Başını okşadım ve yarı açık olan tek gözümle saate baktım. Alarmımın çalmasına yarım saat kala uyandırılmak nasıl bir işkenceydi böyle? Meşhur Çin işkencelerinde bile böylesi olmadığına eminim. “Bırak yarım saati bir beş dakika daha uyumak için seni bile keserim Tomfık.” Onu yataktan ittim ve yorganı kafama kadar çektim. Rahat bırakmayacağını biliyordum aslında, sadece şansımı denemek istemiştim. Ne kadar şanssız bir insan evladı olduğumu unutarak…   Sonunda pes ettim ve yatakta oturarak ona kötü bakışlarımı hediye ettim. Diyorum bu köpek aptal diye. “Anca hohla dil çıkar ve kuyruğunu salla sen zaten.” Zavallı Tomfık. Sahibi ilgisizliğin acısını ondan çıkarıyordu. Dün öğlen başımdan geçenleri dinleyecek olan arkadaş leyla olmuş ve beni dinleyen tek dostum bana sırtını dönmüştü. Gerçekten, ben girmeyeyim de depresyona Tomfık mı girsin yani?

 İç saçmalıklarımı bir dahaki uyku sarhoşluğuma erteleyerek telefonu aldım ve mesaj gelip gelmediğini kontrol ettim. 3 Mesaj? Vakit kaybetmeden açtım. İkisi Derya’dan biri Engin’dendi.

 Derya: “Eva! Ben artık sözlü bir kızım! Ahhhhh rüya gibi bir geceydi, anlatılmaz yaşanır! Ama tabi ki ben sana en ince ayrıntısına kadar anlatacağımmm!” Ah, ne güzel bir haber.

 Derya: “Bebeğim sabah beni bekleme, Deniz beni almaya gelecekmiş <3”

 Eva: “Tamam tatlım. Meraklardayım!” Yalancı sürtük. Ne yapayım sadece insanların beklentilerine göre cevaplar veriyorum. Yoksa iki tarafta üzülecek. Yalan mı?

 Engin: Deniz Derya’yı almaya gelecekmiş. Akşam onunlaydım. Yani seni almaya geliyorum Sevgilim. Güzel bir şeyler giy ;)”

 Eva: “Bazen belalım olduğunu düşünüyorum Engin.” Bu mesajım aklımda ‘Belalınım Belalın’ şarkısının dönmesine ve kahkaha atmama sebep olmuştu. Şapşal olabilir ama beni güldürüyor. Malum yüzüme bile bakmayanlar var. Yüzüm düştü.

 Gerçekten, bunu nasıl başarıyordum? Mutlu anlarıma kendi ellerimle limon sıkmayı her seferinde nasıl başarıyordum? Bilmiyorum.

 Formamı üzerime geçirip biraz saç spreyiyle saçlarımı biçimlendirdikten sonra bir şeyler atıştırmak için mutfağa indim. Ne yiyecektim ki? Salla zaten iştahım da yoktu.

 Odama geri döndüğümde telefonum çalıyordu. Bakmadan açtım.

 “Efendim?”

 “Ben aşağıdayım, ne zaman çıkmayı düşünüyorsun Sevgilim?” Ah, Engin.

 “Tamam, bekle geliyorum.” Ne yapayım ona laf anlatamıyordum.

 Hızla çantamı alıp aşağı indim. Hırkamı elime aldım ve ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Tam çıkacaktım ki fikrim geldi. Mete benimle karşılaşmamak için geç çıkıyordu. Yani? Ben Engin’i biraz daha bekletirsem, bizim evin önünde duran bir Engin’e, Mete’nin tepkisi ne olurdu? Bilemiyorum ama en düşük ihtimalle sinirden kuduracağı bir gerçekti. Bu düşünce beni mutlu etmişti. Evet, uyuz olsun artık dayanamasın istiyordum. Ben bunları düşünürken zil çaldı.

 Tabi ya Engin’den sabır beklemek insanların maymundan geldiğine inanmakla eşdeğerdi. Kapıyı açtım. “Ne var Engin? İki dakika bekleyemiyorsun yani.” Planımın suya düşüşünü hüzünle kabullenmiştim. “Sevgilini tanımıyor musun? Ben hiçbir kızı beklemem, kızlar beni bekler. Onlar önümde sıraya dizilir.” Göz kırptı. Ben de aynı anda gözlerimi devirdim. “Megaloman manyak.” Kahkaha attı ve kolunu omzuma attı. “Araba Deniz’de olduğundan benimle yürüme şerefine nail olabileceksiniz bayan.” Ben kolundan kurtulmaya çalıştıkça o üstüme abanıyordu. Aslında kollarından kurtulabilme ihtimalimin yüzde eksi bin beş yüz olduğunu biliyordum. Ama yanında rahatmış gibi görünmek istemiyordum.

AYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin