KAR TANESİ
Soluğu lavaboda aldım. Derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Aynadaki aksime baktım. Kızarmıştım, tabi ki. Aklına girmiş çocuğun resmen. Düşündükçe deli oluyorum ya. Musluğu açıp üç beş kere yüzüme su çarptım. Havluyu aldım ve yüzüme gereğinden fazla bastırdım. Lavabonun yanına fırlattıktan sonra derin bir nefes aldım. Aldığım nefesi hırsla üflerken gözlerimi açtım.
Az daha üfürüğümle boğulacaktım! Derin bir nefes vermiyor olsam çığlık atmam işten bile değildi. İçeri girdiğini fark etmemişim bile. Kafamda nasıl bir trafik varsa artık... Kaşlarımı çattım.
"Burada ne işin var Ayaz?"
Ayna üzerinden bakışıyorduk. Dudakları sola doğru kıvrıldı. "Dur bakalım hangimizin işi ortama daha uygun, sen çay koymak için geldin, ben işemek için." Kafamı aşağı yukarı sallayıp dalgınlıkla tekrarladım. "İşemek için. Hmm." Söylediklerimi beynim algıladığında, artık çok geçti. Neyi tekrarladığımı fark ederek telaşla arkamı döndüm. Düz mantık işe yaramamıştı ve Ayaz'ın orijinali karşımdaydı, tabi ki. Yine aynı hışımla aynaya döndüm ve fırlattığım havluyu aldığım gibi yüzümü kapattım. Eğer konuşabilseydim şuan Ayaz'ı tebrik ederdim. Çok şanslısınız Ayaz Bey, bundan daha aptal bir sahneyi göremezdiniz ömrünüz boyunca. Eklemeden geçemeyeceğim benden aptalını da zor bulursunuz.
Havlu yüzümde de olsa, kokunun artışından mı yoksa elektrik ya da yoğunluğun artışından mı bilmem, Ayaz'ın bana yaklaştığını hissediyordum. Ben onun erkeksi nefesinin tınısını dinlerken beklemediğim anda havluyu çekip fırlattı. Kaşlarımı çattım ve yeniden ayna üzerinden bakışma moduna geçmiş bulunduk. Tek fark şuan, tam arkamdaydı! Ayaz elini öne uzattı ve gözlerimin üstüne örttü. Tok sesini serbest bıraktı. "Kapat gözlerini, bücür." Elimde olmadan nefes alışverişim hızlanmıştı. Hayır, yüz yüze olsak öpeceğini falan düşünme hakkım olabilirdi de, bu çok tuhaf olmuştu. Aklımdan geçen bu küçük düşünce bile yanaklarımın allık kat sayısını artırmıştı. Ah, kendimi görmektense Ayaz'ın emrine itaat edebilirim sanırım.
Gözlerimi kapattım, elini çekti. Bir süre bekledim. Ama ben sabırsız bir insandım. "Ne yapıyorsun Ayaz? Rahatça işeyebilmek için mi kapattırdın gözlerimi yoksa? Sadece rica etsen çıkardım." Boynuma değen soğuk cisimle irkildim. Arkaya doğru uzanıp ensemde oyalanan Ayaz'ın parmakları, tüylerimi diken diken etmişti. Beni ateşimle baş başa bıraktıktan sonra tok sesiyle konuştu. "Aç, bücür."
Gözlerimi açar açmaz önce Ayaz 'ın aynadaki aksine baktım. Doğrudan gözlerimin içine bakıyordu. Gözlerimi kaçırdım ve kendi aksime baktım. Bu... Çok güzel bir kolyeydi. Elim istemsizce boynuma gitti ve kar tanesi şeklindeki zarif kolyeme dokundum. Yine istemsizce gülümsedim. Düşüncemle gülümsemem soldu 'İyi ama neden?'. Arkama döndüğümde elbette Ayaz dibimdeydi. Neyse ki aramızda boyun ağrıtacak bir boy farkı vardı.
Ağzımı açıp konuşmaya başlayacaktım ki Ayaz yine Eva'nın hiç beklemediği bir şeyi uygulamak üzere sözünü başlamadan bitirmiş bulundu. Gerçekten, bir gün beni kalpten götürecek bu çocuk. Banyo tezgahına oturtup beni afallatan Ayaz'a baktım. Yan gülüş modundan geçişle dudaklarını araladı. "Seninle olmak beni yoruyor, bücürlüğün boynumu ağrıttı, ne yapsaydım?" Kaşlarımı çattım. "O senin sırıklığından kaynaklanan bir sorun ve benim boynumu düşünen yok tabi." Sırıtarak kaşlarımın ortasına parmağını dokundurdu. "Alnın kırışacak bu gidişle." Ben de onun alnının çakına çakmak istediğim anda neden güldüğümü çözemiyorum gerçekten. Dudaklarımı araladım. "Sinirden gülüyorum!"
Ayaz'ın gözleri kolyeme indi. "Beğendin mi?" Bakışlarım gayrı ihtiyari kolyeye indiler, parmaklarım da oradaydı. Bu beklenen ve kabul edebileceğim bir hediye gibi görünmüyordu nedense. "Ayaz... Çok güzel, ama bu..." İşaret parmağı çenemi buldu ve bakışlarımı bakışlarına sabitledi. Dudaklarını aralayıp tok sesiyle sakince konuştu. "Oraya borçluydum." Ellerini tezgaha dayadı ve tekrarladı. "Tam. Oraya. Borçluydum." Gözleri kolyeme indiğinde nefesimi tuttum. Bu anın rüyalarımdan bir kesit olup olmadığını düşünürken Ayaz eğildi ve kolyemi öptü. Dudaklarının büyük bir yüzdesini tenimde hissettirerek tabi ki. Tuttuğum nefesi bırakmak zorunda kaldım aksi halde patlayabilirdim. Şuan, daha çok derin nefesler almaya ihtiyacım vardı.
Beynim devreden çıkmış ve saniyeler içinde ellerimi Ayaz'ın saçlarında bulmuştum. Dudakları oradayken "Tam, buraya." dediğini duyar gibi oldum. Aslında hisseder gibi. Ah, hissederek duymak. Bir ilk yaşıyordum. Kalbe konuşmak böyle bir şey miydi?
Saçlarından çekip suratına okkalı bir tokat geçirmem gerekmez miydi? Çok ileri gitmemiş miydi? Lanet olsun, düşünemiyorum. Saçlarını çektiğimde hareketlendi ve artık yüzlerimiz aynı hizadaydı. Sırada tokat var Eva! Hey! Tokat diyorum! Ama... Bugün Ayaz'ın gözlerindeki duygusal tonların skalasını belirleyebileceğim bir gün herhalde diye düşündürecek bakışları beni hipnoz etmiş gibiydi. Daha önce bu tonda bir bakış görmediğime yemin edebilirdim.
Ayaz alnını alnıma dayadığında bir olmuş burunlarımızdan çıkan soluklar dışında duyduğumuz bir şey yoktu. Gözlerimi kapattım. Öp Ayaz, şimdi. İradem yerlerdeyken, öp. Başını iki yana salladığını hissettim. Aman Allahım. Sesli konuşmadığıma emindim.
Ayaz'ın tok sesini nefesiyle kombin olmuş şekilde duydum.
"Boğum boğum
Düğüm düğüm
Sancılıyım
Can havliyle kaçmalıyım..."
Vücudumu dolaşan kaynar sıvının ardından, aniden gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Ben geri çekilince o da çekildi. "Ayaz! Defterimi mi okudun?" Soruya bak. Şiirimi başka nereden okumuş olabilir ki? Bunu beklemiyordum gerçekten. Dudakları sola kıvrıldı. "Öyle bir niyetim yoktu, o kendini okuttu." Kaşlarımı çattım. Gülümsemesi genişledi. "Yere düştü ve açılan sayfada bu vardı. Başka bir şey okumadım." İşte bu kadar, tek bir cümlesi yeterdi inanmam için. Bu aptalca güvene küfrederek kafamı aşağı yukarı salladım. Yerinde başkası olsa beni buna inandırması çok zordu zira.
Gözlerim aşağı indi. Kolyeme dokundum ve konuştum. "Biri gelecek ve seni ayazıyla yakacak deseler..." Gözlerine baktım, aynı ton geri geliyordu. "Gülerdim." Ayaz, sesinin farklı bir tonuyla konuştu. "Güler miydin?" Gözleri gözlerimde mekik dokuyordu adeta, bir birine bir diğerine... Başımı salladım. "Evet. Komik bulurdum çünkü anlamazdım. Benim için bu tarz şeyler çok bilinmeyenli kazık bir matematik denklemi kadar karışık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYAZ
Fiksi RemajaHarika bir dostluk, Araya giren farklı duygular. Nereden geldiği belli olmayan bir serseri... Gördüğünde içinin ürperdiği o soğukluk; AYAZ... Bir kaybedişin hikayesi... Buz tutmuş kalplerin dahi titremesine sebep olacak.