KARANLIK ADAM
Yarım saat kadar sessiz bekleyişin ardından bir motor sesi duyuldu. Ayaz ayaklandı ve ceplerinde bir şey aradı. Yüksek ihtimalle fenerini arıyor. Ah, aradığın şey sanırım benim altımda Ayaz. O yeltenmeden hemen doğruldum ve feneri çıkarıp ona uzattım. “Bunu mu arıyorsun?” Elimden aldığı gibi açıp sallamaya başladı. Motor sesi yaklaştı ve sonunda yanımızda durdu. Ve ben öylece bakakaldım. Keşke Seçkin Hocalı şıkkı işaretleseydim. Sınavda kaydırma yapmış gibi hissediyordum.
Önümdeki sepetli motosiklete bakıp buraya nasıl üç kişi sığacağımızı düşünürken motosikletin şoförü inip kaskını çıkardı. Bana da, hangi görüntüye daha çok şaşırdığımı tartma fırsatı doğmuş oldu.
Ağzım açık kalmasaydı ve hareket edebilseydim eğer, Ayaz’a beni çimdiklemesini söylerdim. Zira rüyada mıyım, karşımdaki insan mı, gerçekten böyle mükemmel bir yaratılış olabilir mi soruları beynimde “kutu kutu pense” oynuyorlardı.
Bay Çekik, çevik hareketlerle yürüdü ve yanımızda durdu. Ayaz’ın koluna vurup konuştu. “Naber dostum?” Sonra bana döndü ve kibarca elimi tutup dudaklarına götürdü. “Merhaba. Nasılsınız güzel bayan?” Ağzım hala açık mıydı? İstem dışı gülümsedim. “Merhaba.” O da gülümsedi. Tek ayağıma ağırlık vererek yerimden kalkıp Ayaz’a yaklaştım ve fısıldadım. “Bu çocuk Koreli mi? Japon, Çin? Ah, hayır. Gerçekten Korelilere benziyor.” Ayaz ters ters bana bakarken, Bay Çekik seslendi. “Hey, ne fısıldaşıyorsunuz? Haydi gidelim. Bayan arkadaş yana binsin, Ayaz sen de arkama.” Heyecanla atıldım. “Hayatta o sepete tek başıma binmem!”
Montunu kayanın üstünden alıp giyen Ayaz, dönüp baygın gözlerle bana baktı. “Kucağıma mı oturacaksın?” Ne!? “Çok beklersin!” “Böyle bir şeyi beklemem mi gerekiyordu?” “O anlamda söylemedim!” “Ne anlamda söyledin?” Ağzımı tam açacakken Bay Çekik araya girdi. “Sakin olun gençler. Bence minyon tipli olduğumdan ben sepete oturabilirim, biz sığarız, kızımız da minik zaten.” Bay Çekik sırıtırken Ayaz kaskı kafama geçirip konuştu. “Evet, kesinlikle sen sepete binmelisin Bigu. Eva. Arkama.” Emir tonunda söylediği bu cümleden sonra Bay Çekik -Bigu?- sepete atladı. Ayaz da tek hamlede motosikletin üstüne oturup emretti. “Geç.” Ay ne aksi herif. Topallayarak yürüdüm ve acemice Ayaz’ın arkasına yerleştim. Ellerimi nereye koyacağımı bilemeden yanlara tutunmaya çalışırken Ayaz’ın sesi çabamı böldü. “Hiç binmedin değil mi?” Ah, o kadar mı belli oluyor? “Şey, evet.” Kafasını arkaya döndürüp tok sesini serbest bıraktı. “Bir tavsiye, bana tutunman senin hayatın açısından daha risksiz olur.” “T-tamam.” Hayat, risk… Her zaman beni ürkütmek zorunda mıydı bu çocuk?
Ben sanki kirli bir şeymiş gibi Ayaz’ın montunun arkasını işaret ve başparmağımla tutarken o motoru çalıştırınca panikle montu kavrayıp sıktım. Harekete geçtiğinde ise bir refleks gibi kollarım belini sardı. Eminim şuan dudakları kıvrım kıvrımdır! Öyle sıkı sarmıştım ki, mümkün olsa parmaklarımı etine geçirir hatta olduğum gibi Ayaz’ın içine girerdim herhalde. Rüzgar emanet kazağımın içine gereğinden fazla girerken, içim hem soğuktan hem de heyecandan titriyordu.
Birden bire durduğumuzda kafamı Ayaz’ın sırtından kaldırdım ve sıktığım gözlerimi gevşetip araladım. Ayaz hareketlendi ve montunu çıkardı. Bana bakmadan uzatıp konuştu. “Giy şunu.” Kaşlarımı çattım. “Saçmalama, sen şu incecik gömlekl-“ “Giy dedim.” Ah, bu keskin tondan sonra vazgeçmeyeceğini, onu hiç tanımayan biri de anlardı. “Bence Ayaz kazanır.” Araya girmeyen bir sen kalmıştın Sayın Bigu. Ters bakışlarımı sevimli surata yolladım. Montu alıp sırtıma geçirdim ve fermuarını çektim. “Giyindim.” Ayaz hiç beklemeden motoru çalıştırınca, yine beline yapıştım. Yol boyunca da bu yapışkanlık artarak devam etti.
![](https://img.wattpad.com/cover/10712363-288-k221973.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYAZ
Novela JuvenilHarika bir dostluk, Araya giren farklı duygular. Nereden geldiği belli olmayan bir serseri... Gördüğünde içinin ürperdiği o soğukluk; AYAZ... Bir kaybedişin hikayesi... Buz tutmuş kalplerin dahi titremesine sebep olacak.