BU KAPI İŞTE BU DA SAPI
Yeni güne Derya’nın kafama eziyet ettiği kolu ve yatağı büsbütün kaplayıp beni kenara itmişliğiyle uyandım. Yetmezmiş gibi kapıyı kapatmayı unuttuğum için küfrettirecek Tomfık saldırısına uğruyorum. Kesinlikle daha iyi sabahlarım olmuştu.
Derya’nın kolundan kurtulup doğruldum ve esneyip gerindim. Bugün güzel bir gün olacak. İçimde nedenini bilmediğim bir “kıpır kıpır”lık vardı. Gülümsedim. Telefonumu açıp tekrar yerine bıraktım.
Ben Tomfık’ı okşarken, Derya mızmızlanarak yorganı tekmelemeye başladı. Korkunç sabah sesiyle inleyerek sordu. “Saat kaç?” Bir insan sabah kalktığında mızmızken bile sevimliyse, o insan Derya’dır. Gülümsedim. “Evet alarmımızın çalmasına neredeyse bir saat var. Ama uyumayı aklından bile geçirme.” Mızmızlanma sesleri. “Neden? Lütfen Eva. Bir daha sana uykucu demeyeceğim, söz veriyorum. Lütfen.” Son heceleri uzatarak söylediği cümle, kararlılık duvarımı aşamadan yere düşüp parçalara ayrıldı. “Vakit intikam vaktidir!” Gıdıklamaya başladığımda, her zaman ki gibi, sanki onu öldürüyormuşumcasına tepki verip böğürerek gülmeye başladı. Elimdeki kozu seviyordum. Gıdıklanan insanları da…
“Tamam, tamam. Kalkıyorum!” Gıdıklamayı kestiğimde, kesik kesit nefesler alıyordu. “Aferin. Kahvaltıyı dışarıda yapalım. Ne zamandır birlikte vakit geçirmiyoruz.” Dudaklarını büzdükten sonra doğruldu ve konuşmaya başladı. “Eva sen sanki sabah kahvaltısı yaparsın da… Yeme beni.” Göz kırptım. “Gideceğimiz yere yaptığımız yürüyüşün beni acıktıracağına eminim.” Gözlerini belertti. “Eva! Yoksa? Kulübeye mi gideceğiz?”
Heyecanlanmakta haklıydı. Uzun zamandır gidemiyorduk. Kulübe dediğimiz yer sahilde, otantik bir havası olan, ahşap bir restorandı. Genelde kahvaltı için tercih edilen bir yerdi. Lisenin ilk yıllarında bir ayağımız oradaydı. Sahibi Hulusi amca yaşına göre ruhu genç kalmış harika bir insandı. Yani sırf onun için bile gidilebilecek ama atmosferi de harika bir yerdi. Sonra Hulusi amca rahatsızlanıp memleketine taşınınca dükkanı bir akrabasına devretti. Biz de elimizi eteğimizi çektik oradan.
“Eva, harikasın! Gerçekten özlemiştim. Nereden geldi aklına?” Düşünür gibi yaptım. “Rüyamda gördüm.” Dil çıkardıktan sonra devam ettim. “Bilmiyorum ya, bu sabah mutlu uyanınca eski mutlu sabahlarımız aklıma geldi. E çoğu da oradaydı.” Hemen atıldı. “Tabi ki kızım! O restoran sayesinde Deniz’le yakınlaştık. Ah, harika değil mi? Film gibi! Derya ve Deniz, deniz kenarındaki restoranda ilk kez öpüştü.” Gözlerini kapatıp ellerini çenesinin altında birleştirdiğinde ben gözlerimi deviriyordum. “Tamam, bizim sabahlarımızdan bile Deniz çıkıyor.” Kollarımı göğsümde bağlayıp trip moduna geçtiğimde, kızımız ancak girdiği mutluluk transından çıkabilmişti. “Eva! Sen hep bir numarasın.” Beni sarılırken boğmadan önce ağzımı açmış olmayı diledim. “Tamam, tamam! Anladım.” Kahkahalar odayı doldurmuşken telefonum zırıldamaya başladı.” Derya kaşlarını çattı. “Hani alarmın çalmasına bir saat vardı? Beni mi kandırıyorsun, hı?” Tam gıdıklamaya başlayacakken onu durdurdum. “Hey, kandırmıyorum. Alarm değil biri arıyor. Rahat dur.”
Telefonun ekranına baktığımda gördüğüm isim beni şaşırtmadı. Mete’nin yüzüne kapattım ve onu cezalandırıyor olmanın hazzına vardım. Derya kaşlarını çattı. “Açmayacak kadar nefret ettiğin biri mi?” Ona baktım, kaşlarımı kaldırıp konuşmaya başladım. “Daha çok moralim bozukken bana aptal bir eşek şakası yapıp, beni sinir küpüne çeviren biri.” Bilmiş bakışlarını bana yolladı. “Mete değil mi? Yapma Eva... Seni güldürmek için yapmıştır.” Yüzümü buruşturup hıhlama moduna geçtim. “Güldürmek için, üzgünken çok çirkin oluyorsun, ağlarken kimseye görünmek istemezsin, ne bileyim… Sümüklerini yeme gibi şakalar yapılır. Ben kaydımı burada bir okula aldırıyorum gibi aptalca bir şaka değil.” Derya bir kahkaha attı. “Sümüklerini yeme mi? Hayal gücüne hayranım kanka. Böyle iğrenç bir şakayı kim yapar?” Alt dudağımı ısırdım. Ona şimdi anlatmalı mıyım? Ah, hayır. Dibine kadar sorgular ve sabahımız Sapığım etrafında sonlanır. Ona gülerek karşılık vermekle yetindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYAZ
Teen FictionHarika bir dostluk, Araya giren farklı duygular. Nereden geldiği belli olmayan bir serseri... Gördüğünde içinin ürperdiği o soğukluk; AYAZ... Bir kaybedişin hikayesi... Buz tutmuş kalplerin dahi titremesine sebep olacak.