6-

474 36 15
                                    

6-

Yanımdaki 2 adamla birlikte arabaya bindim. Araba modellerinden pek anlamasam da lüks olduğu belliydi.

Sıska olan adam şoförlük yaparken diğeri dikkatli bir şekilde yanıma oturdu. Bense onları izlemeye başladım.

"Daha fazla incelemeye devam edecek misin?" Alayla sorduğu soru yüzümün asılmasına sebep olmaktan başka bir işe yaramamıştı.

Adamı incelemeyi bırakıp kafamı cama yasladım. Ardından gözlerimi de yanımızdan geçen taş parçalarına çevirdim. Bir süre eylemimi devam ettirdikten sonra göz kapaklarımla inatlaşmaktan vazgeçtim.

***

Ağır bir sarsıntıyla uyandım ve durduğumuzu anladım. Hızlı adımlarla beni arabadan sürüklercesine çıkartıp kaydımı yaptırmak için müdür odasına götürdüler. Müdüre, şu iki meymeletsizin aksine çok şirin ve kibar bir hanımefendiydi.

"Kurumumuza hoş geldin." Ben onun tam aksine suratımı asmış, insanlarla arama duvar örmek için hazırlanıyordum. Basit bir gülümsemeyle karşılık verdim. O ise benim cevap vermeyeceğimi anlayıp konuşmasına devam etti.

"Adın neydi güzel kızım?"

"Melodi." Bir soyadın yok mu dercesine baktığını anladığımda "Melodi Yüksel" diye tamamladım konuşmamı.

"Melodiciğim, bugün seni çok fazla sıkmak istemiyorum. Kemal bey sana odanı gösterecektir." deyip gözlerini bilgisayarının ekranına çevirdi.

Ben ne olduğunu anlamadığımdan bön bön kadının suratına bakarken tekrar bana dönüp "Çıkabilirsin." diye kısa bir cümle kurarak beni başından savdı.

Adının Kemal bey olduğunu düşündüğüm kişi -evet Kemal bey- kapının önünde bekliyordu. Kapının önüne çıktıktan sonra beni yönlendirmesine izin verdim. O beni yönlendirirken bense iç sesimle yalnız kaldım.

Orçun yıllardır sakladığım, kendime bile itiraf etmek istemediğim duygularımı neden son anda ortaya çıkarmıştı ki. Bıraksaydı ben onu yine abim olarak görerek kendimi kandırmaya devam etseydim. Aslında ikimizin de kardeş olduğuna inanmak pek güç değildi. Benimkine nazaran onun göz rengi bir ton daha açıktı. Kahvenin koyu bir tonunda olan saçları hafif dalgalı ve kaşlarının biraz üzerinde bitecek kadar uzundu. Boyu fazla uzun olmasa da bana göre daha uzun olduğuna emindim. Orçun, eğlenmesini bilen tam bir beyefendiydi. Kaslarından bahsetmeme gerek bile yoktu sanırım.

Nilay ise bizim ağır başlılığımıza karşın cıvıl cıvıldı. Biz koyu renklerde kıyafet alırken o mutlaka rengarenk takılırdı. Saçları bizim aksimize sarıydı. Sarı ve kıvırcık olan saçları, ela gözleriyle büyük bir uyum içerisindeydi. Tek ortak noktamız olan boyu, benimle aynı uzunluktaydı. Fiziği bana göre daha güzeldi. Dolgun göğüsleri, kendini belli eden büyük bir poposu ve kendisinin göbeği olduğunu düşündüğü -Kesinlikle yok.- karnında çok tatlı bir piercingi vardı. Aldığı ünvanlar arasındaysa 'çocukluğumdan beri tanıdığım tek yakın dostum' ünvanı en baş sırada yer alıyordu.

Kemal beyin "Buyrun." diyerek bir kapıyı göstermesiyle düşüncelerime ara vermek zorunda kaldım.

Eskimiş ahşap kapı açılınca odadaki tüm gözler bana dönmüştü. Utandığım için onlarla göz göze gelmek yerine odayı incelemeye başladım. Fildişi rengindeki duvarlarda oluşan rutubet izleriyle, burnuma ulaşan kokunun nereden geldiğini kendime kanıtlamış oldum. Kabaca saydığım yatak sayısının 6 kişiye tekabül ettiğini düşündüm ve sanırım cam kenarındaki üst ranzada kalacaktım.

Kutu kadar küçük olan bu yerde rutubet kokusunun yanında, burnuma gelen ter kokusu midemdeki kusma isteğini arttırdığı sırada Kemal Bey "Odan burası, yerleşmeye başla." dedi ve ardına bakmadan odadan ayrıldı.

Bir yandan bana bakan meraklı gözlere gülümsemeye çalışırken bir yandan da kusma isteğiyle savaşıyordum.

Hepsi gelip kendilerini tanıtmaya başladı.

"Hey, ben Selen. Senin ismin ne?" Odadakilerin hepsinden daha süslü birine benziyordu. Açık kahverengi olan saçlarının arasındaki kızıl balyaj Selen'e bakıldığında ilk dikkat çeken şeylerden biriydi.

"Ben de Melodi. Memnun oldum." deyip tüm odadakilerle göz teması kurmaya gayret ettim. Açıkçası bir daha ağzımı açmak istemiyordum.

Ah! Bu arada, buradakiler hiç banyo yapmaz mıydı?

Ufak bir sessizlik olduktan sonra, diğerlerine göre daha bakımsız bir kız öne çıktı.

"Merhaba, ben Berfin." Tam memnun oldum diye ağzımı açacaktım ki konuşmasına şu sözlerle devam etti.

"Odadaki ter kokusu için kusura bakma. Efe daha yeni basketboldan geldi." dedi kızların arkasına sinmiş geniş omuzlu birini gösterirken. Uzun zamandır basket oynadığını belli eden kasları vardı. Sanırım konuşmak istemediği için sadece sağ elini kaldırıp gülümsemekle yetinmişti.

Berfin, fazla konuşkan bir kıza benziyordu. Uzun, ince ve kahverengi olan saçları beline kadar uzanıyordu ve bence, taktığı kırmızı gözlükleri hem sivilcelerini kapatmış hem de ona ayrı bir sevimlilik katmıştı.

"Selam, ben Meram." Ne kadar değişik bir ismi vardı öyle. Giydiği kıyafetler sayesinde rap dinlediğini anlayabilmiştim. Biraz tombul olan yüzünda sayılamayacak kadar çok çil vardı. Omuzlarında olan kumral saçları, hafif bir dalgayla dans ediyordu. İçimden bir ses saçlarını sürekli topladığını, sadece bugüne mahsus açık bıraktığını söylüyordu. Ben ona cevap veremeden reflekslerim beni sağ tarafımdan gelen bir sese yönlendirdi.

Aman Tanrım! O nasıl bir şeydi öyle?

-Bu bölüm sanırım tanıtımlarla doluydu. :D Hikayem pek ilgi görmüyor fakat diğer yazarlardan aldığım öneriyle her gün bir bölüm yayınlamaya devam ediyorum. Umarım beğenirsiniz. :3 Senem

Sessizliğin Melodisi (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin