Yeni bölüm yayınlamamın üstünden 2 gün geçmesine rağmen bana haftalar geçmiş gibi geldi. Sizi özledim sanırım ben, yorum ve votelarınız için çook teşekkür ediyorum. Bölüm tamamıyla gerçeğe uygun yazılmıştır. Umarım bu bölümü de beğenirsiniz tatlıcıklarım. xx
15-
"Sertaç abi, bizim kız da dilini ve göbeğini deldirmek istiyor."
Ardıl, sen beni nerelere getirdin böyle? Dışarıdan eski püskü olan, biradan başka hiçbir şey barındırılmıyor gibi görünen bu yerde, sanırım bir fazlalıktan daha fazlasıydım. Fakat bu yerin bodrum katında hareketlendiğini de söyleyebilirdim.
Bodrum katına inmeyen bir insan, bu binanın evsizlere ev sahipliği yaptığını düşünebilirdi. Ben de başta öyle düşünmüştüm zaten. Duvarlarındaki boyalar yıllarca badana yapılmadığına isyan ediyormuşcasına renk değiştirmeye başlamış,sanki taş zemini delen su damlaları ve tenimize ürperterek yanımızdan geçen meltem, korku filmlerinden fırlamış bir sahne gibiydi.
Bodrum katı ise fazla lüks olmamakla birlikte üst katlarla karşılaştırıldığında gerçekten güzeldi. En azından düzenli olarak bakım yapıldığı her halinden belli oluyordu.
"Yani şey, ben biraz korkuyorum da."
Ah! Hadi ama Melodi. Korkulacak bir şey yok. Dedim kendimi avutmak için içimden.
"Ne o, artık bebekleri de mi buraya getirmeye başladın Ardıl?" Benimle muhattap olmadan direk Ardıl'a dönmesi, bir de yetmezmiş gibi bana bebek demesi gururumu ciddi anlamda incitmişti.
"Aslında, karar verdim de korkmuyorum." Sesimin fazla yüksek çıktığını konuştuktan sonra fark etmiştim. O an yerin dibine girmek de istemiştim aynı zamanda.
"Emin misin Melodi? Bunu yapmak zorunda değilsin." Ardıl'ın güven verici bakışları biraz da olsa içimi rahatlatmıştı.
Haydi Melodi. Bunu yapabilirsin. Sen o kadar da korkak değilsin.
Susar mısın?
Evet, bana şizofren tanısı koysalar yeridir. Ama iç sesimi susturamıyordum ve nedense hep böyle anlarda ortaya çıkıyordu.
"Evet Ardıl. Bunu istiyorum." Yan gözle Sertaç'a baktığımda gözlerini bana dikmiş, pis pis sırıttığını fark ettim. Bu adam neyin derdindeydi?
Sertaç denilen mankafa ilerlediğinde, Ardıl da beni kolumdan tutup peşinden sürükledi. Başka bir odaya geçtiğimizde gerçekten hijyenik bir ortamla karşılaşmıştım. Sanırım adam işini, gerçekten ciddiye alıyordu. Her ne kadar seri katil tipi olan bir psikopat gibi görünse de insan sağlığına önem veriyordu galiba.
Sertaç, sedye gibi bir şeyi sürüyerek yanımıza getirdi. Oraya uzanarak göbeğimi açtım. İşte şimdi başlıyorduk.
Deleceği yere, orayı uyuşturacak bir madde sıktı ve bir süre bekledi.
"Şimdi senden yapması kolay olan bir şey istiyorum Melodi. İçinden 20'ye kadar say." Gözlerimi kapattım, derin bir nefes aldım ve saymaya başladım.
1,2.. Neden hala bir şey hissetmiyordum? Sinek ısırığı gibi bir şey mi olması gerekiyordu acaba?
3,4....11,12.. Melodi senin ne haddine göbeğini deldirmek? Ne işler açtın başına? Sizce şimdi kalkıp gitsem sorun olur muydu? Tabii ki olurdu. Kapa çeneni ve saymaya devam et Melodi.
15,16,17.. Ah, acaba son saniye birden bire delmeyi mi planlıyordu? Eğer öyleyse geç kalmış sayılmam sanırım.
19,20.. Sen neden bilmediğin şeylere burnunu sokarsın ki?
Sağ gözümü açıp etrafa bakındığımda Ardıl'ın gülen suratıyla karşılaştım.
"Bitti Melodi. Kalkabilirsin." Nasıl yani, bu kadar basit miydi? Oysa ki hiçbir şey hissetmemiştim. Oturup göbeğime baktığımda gerçekten bittiğini gördüm. Yaptığı eşyaları işini bitirdiği için kaldırıp yerlerine yenilerini çıkarttı. Dilime geçeceğini işte o zaman anlamıştım.
"Şimdi dediklerimi harfi harfine yapmanı istiyorum. Tamam mı Melodi?"
"Tamam." diyerek mırıldandım.
"Dilini öne çıkar ve çukurlaştır." Hemen dediğini yaptığımda dilime, oranın uyuşması için bir şey sıktığını anladım.
"5 dakika böyle kalacak. 5dakika geçtiğinde bana haber verin." deyip diğer odalardan birine geçti.
"Göbeğin fena durmadı ha?" Gülümseme, sen gülümseme Ardıl. Çünkü sen her gülümsediğinde gamzelerin bende bir uyuşturucu misali bağımlılık yapıyordu. Fakat dilimin üzerinde sıvıyı orada tutmakta kararlı olduğum için hiçbir tepki vermedim.
Yaklaşık 4 dakika geçtiğinda hiçbir şey hissetmiyordum. Ardıl gülerek -gülerek dediysem, bu bildiğin kahkaha- yanımızdaki kağıt havludan bir parça kopardı ve ağzımın kenarlarını sildi.
Ne olduğunu sorarcasına kaşlarımı kaldırdığımda "Salyaların." deyip elindeki kağıt havluyu gösterdi ve konuşmaya devam etti.
" Yakışıklı olduğumu biliyordum ama bu kadar olduğumu bilmiyordum." Gözlerimi abartılı bir şekilde devirdikten sonra kolundaki saati gösterdim ve hemen gidip Sertaç'ı çağırdı.
"İçeride lavabo var küçük hanım. Gidip oraya tükürebilirsin." Tekrar dediğini yaptığımda ağzımın içiyle birlikte, her tarafımın uyuşmuş olduğunu düşünmekten kendimi alamadım.
"Dilini uzat." Bir makası düşünün, tek fark makas keskin değil ve uçlarında içi boş yuvarlaklar var. O şeyle dilimi tutup kendine çektiğinde, evet bunu hissstmiştim, yüzümü buruşturdum ve bana saatler gelen ama gerçekte, taş çatlasa 1-2 dakika süren bir zamanda dilimi de halletmişti.
"Şimdi ağzını çalkalayabilirsin. Korktuğun kadar var mıymış?" Omuz silkip ağzımı çalkamaya gittikten sonra tekrar yanlarına döndüm.
"Teşekkür ederim. Borcum ne kadar?" dediğimde Ardıl'a ufak bir bakış atıp söze girişti.
"Müessesemizden hanım efendi. Ardıl buraya, kolay kolay bir arkadaşını getirmez."
Ar-dıl beni kimseyi sık sık getirmediği bir yere mi getirmişti? Aman Tanrım! Şu an evde ve yalnız olsaydım etrafı birbirine katacağımdan emin olabilirsiniz. Ama para işinde Ardıl'ın parmağı olduğuna az önceki iddiamdan daha da emin olabilirsiniz.
Dilimdeki uyuşukluktan daha fazla konuşamadığım için lafı uzatmadan hemen bir taksi çevirdim. Taksiye bindiğimde Ardıl'a el sallayıp telefonumu açtım.
1 YENİ MESAJ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessizliğin Melodisi (ASKIDA)
RomanceHer zaman içine kapanık bir kız olan Melodi'nin hayatı annesinin ölümünden sonra tamamen değişti. Yeni bir aile, yeni arkadaşlıklar ve en önemlisi, Melodi'nin hiç istemese de içinde kaldığı bir aşk üçgeni. Melodi sadece 17 yaşındaydı. Sizce annesin...