12-
-ATA-
O yemekten sonra odama gidip hazırlandım ve bizimkilerin bulunduğu bara gittim. Bir şeyler içip fazla abartmadan eve geldim. Melodi'nin ışığının açık olduğunu fark ettim bir süre sonra. Ne kadar bağırsam da ses gelmeyince uyuduğunu sandım ve uyandırmamak için sessiz bir şekilde kapıyı açtım.
İçeri girdiğimde gördüğüm manzara içler acısıydı. Melodi yatağın tam ortasına oturmuş, telefonu elinde, gözleriniyse karşısındaki dolaba sabitlemiş öylece duruyordu.
"Melodi kendine gel. Neyin var anlat bana." Ne kadar sarssam da işe yaramıyordu. Tanrım, neyi vardı bu kızın böyle?
"Orçun." Melodi, beni her geçen dakika şaşırtmaya devam ediyordu. Orçun da kimdi lan?
"Melodi, gözlerime bak. Ata ben." Donuk gözlerinin ardındaki ifadeyi, hislerini her ne kadar çözmeye çalışsam da başarısız olmaya devam ediyordum.
Elimi yanağına koyup, baş parmağımla gözündan akan iki damla yaşı sildim.
"A-Ata, ben iyi değilim." Hiç bir güç barındırmadan çıkan sözleriyle beraber titremeye de başlamıştı. Siktir.
"Hastaneye götürmemi ister misin?
Bir, bebek bakıcılığı yapmadığım kalmıştı. Neyse ki kafası hayır anlamında bir sağa, bir sol salladı.
Ben ne olduğunu anlamadan kollarını belime doladı ve ağlamaya başladı. Ellerimi hiç kıpırdatmadan olduğum yerde durdum bir süre. Bir heykelden farksızdım. Sanki tüm duygularım alınmıştı. Başka bir zaman olsa bu kızdan faydalanmayı bile düşünebilirdim ama hayır. Zayıf ve güçsüz bir kızdan yararlanacak kadar acımasız biri değildim.
-MELODİ-
"Melodi, kendine gel."
"Orçun." Ama bu karşımdaki yabancı Orçun değildi. Orçun'un gözleri bana her zaman şevkatle bakardı. O, benim saçımın teline zarar gelse dünyaları yakabilecek biriydi.
O zaman neden? Neden bana bunu yaptın Orçun?
Beni sarsan bu adamın gözlerine odaklandım sadece ve kendimi yine, bir yabancının kollarına bıraktım. Haftalardır içimde biriktirdiğim kötülüklerden arınıyordum aslında. Gözlerimden düşen damlalar sanki tüm kirli geçmişimi temizliyordu ve ben tekrardan yepyeni bir sayfa açmak için gücümü toplamaya çalışıyordum.
Karşımdaki; kokusuna, tenine, yüz hatlarına, her şeyine yabancı olduğum adamın gözlerine baktım. Benden hiç bir bekletisi olmayan bu yabancının, neden kimse burada değilken yanımda olduğunu düşündüm ve daha sonra benim yanımda olan bu yabancının yüzünün her hücresini kafama kazımaya karar verdim. Neden diye sormayın. Ben de bilmiyorum.
Bal rengi gözleri sanki çok derinlerde, düşünceli ve bir şey arıyormuş gibiydi. Kıvırcık, kumral saçları özenle şekillendirilmişti. Çıkık elmacık kemikleri ve biçimli dudaklarıyla bir mankene taş çıkarabilecek gibiydi. Ata yakışıklı olmaktan çok, güzeldi. Güzel ve eşsiz.
"Ne olduğunu anlatmak ister misin Melodi?" Evet, uyumadan önce duyduğum son sözler bunlar olmuştu.
2-3 saat öncesinde Orçun'un bana "Seni seviyorum." dediği cümleyi değil, Ata'nın "Ne olduğunu anlatmak ister misin?" deyişini duymuştum ben uyumadan önce.
***
Güneşli bir güne yine, yeniden uyandım. Saate baktığımda 7.00 olduğunu gördüm. Kaçta kahvaltıya ineceğimi bilmediğim için aceleyle hazırlanmaya başladım.
Hızlı bir şekilde duşa girip çıktıktan sonra sandalyemin üzerine ne ara konulduğunu anlamadığım okul kıyafetlerimi gördüm. Hemen ten rengi çorabımı ve kareli okul eteğimi giydim. Üstüme giymem için koyulan siyah renkli polo t-shirtümü de üstüme geçirdim. Ayakkabılar çok çeşitli olduğu için başta seçim yapmakta zorlansam da converselerin en ideal olduğunu düşünüp onu da ayağıma geçirdim.
Aynanın karşısına geçtiğimde saçlarımı kuruttum. Saçlarım düz olduğu için ekstra bir şey yapmaya gerek duymuyordum.
Mavi gözlerimi belirginleştirmek için siyah bir göz kalemi sürdüm ve son olarak aynaya baktım. Bu aynadaki ben değildim. Yaşama sevinci ölmüş, göz torbaları ortaya çıkmış, uykusuzluktan gözlerinin altı morarmış olan kız, ben değildim.
Hayattan nefret ediyordum. İnsanlardan nefret ediyordum. Orçun'dan ve Nilay'dan nefret ediyordum ve en önemlisi, bu sefer kendimden de nefret ediyordum.
Gözlerim yeniden dolduğunda ağlamamak için dudağımı ısırdım.
Ağlamak sadece bir güçsüzlük göstergesidir. Aciz, kendine güvenmeyen kızlar ağlar sadece. En ufak bir rüzgara dahi karşı koyamayanlar ağlar sadece. İntiharı, en kolay kaçış yolu olarak gördükleri için seçenler ağlar sadece.
Eski Melodi bunları söylerdi. Eski Melodi hiçbir zaman ağlamaz, her şeyi içine atardı.
Eski Melodi, hiçbir zaman ağlayacak bir olay yaşamamıştı ki.
Artık ben eski Melodi değildim. Yüreğimdeki son parıltılar da yok olmuştu. Geçmişte sahip olduğum hiçbir şeye sahip değildim. Artık ağlamak; içine dökmeni sağlayan bir araç, ağlamamanı söyleyen bir anne gibiydi sadece.
Evet, ben artık eski Melodi değildim.
-Siz harikasınız, geçen bölüm için yaptığınız yorumlar ve votelar için çook teşekkür ederim. Ailemiz her geçen gün daha da büyüyor, sizleri seviyorum. xx
Senem
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessizliğin Melodisi (ASKIDA)
RomanceHer zaman içine kapanık bir kız olan Melodi'nin hayatı annesinin ölümünden sonra tamamen değişti. Yeni bir aile, yeni arkadaşlıklar ve en önemlisi, Melodi'nin hiç istemese de içinde kaldığı bir aşk üçgeni. Melodi sadece 17 yaşındaydı. Sizce annesin...