Kırık Ayna...

59.2K 1.9K 883
                                    

Hemen her şeyi düzelttim ve tuvalete kaçtım. Anahtarları ve kağıtları incelemeye başladım.  Sanırım burada kırmızı kapı gibi daha birçok kapı ve gizem var. Nasıl bir okula gelmiştim? Kağıtta bir sürü şey yazıyordu. Bu kapının bazı özellikleri olsa gerek. Ama anlamadığım bir dildi. Zaten kapıyı açsam gerisi önemli değil. Kağıdı top şeklinde yuvarlayıp cebe attım.  Hemen tuvaletin kapısına asıldım ki bir an önce çamaşırhaneye ulaşayım. Kapı çarptığım gibi yere düştüm. Kapı sıkışmıştı. Elimin acısını dindirmek için sıkıca tutmaya başladım. Biraz sonra da  bağırdı ama beni bulamadılar. Kapının önünden ses bile gelmiyordu. Burada ölecektim... Ölmek mi? Neden böyle düşündüm ki şimdi? Arkamdan gıcırdayan bir ses geldi. Kapı açılmıştı ama tuvaletin kapısı değil. Tuvaley kabinlerinden birinden geliyordu ses. Oraya ilerledim. Ben kapının ucuna gelemeden İsimsiz oradan çıkıp bana doğru yürümeye başladı. Ben durunca o da durdu. Yavaş bir ses tonu ile başladı.

"Sen cezalandırılmayı hak ediyorsun.."

"İsimsiz... Yine ne oldu? Bu kapıyı ses sıkıştırmış olmalısın. Bunun şakası olmaz."

"Bana isimsiz demeyi kes! Ben İsimsiz değilim."

"He he zaten bende Nathalia değildim de onun bedenini ele geçirmiş  bir ruhtum."

"Ben zaten ruhum."

"Ve beni cezalandırmaya geldin. Tabi tabi..."

"Bu sadece uyarı..."

Dedi ve bir kabine girdi. Bu zamanın şakaları komiş değildi. Ya da sadece isimsiz komik olamıyordu. Arkasından gittim ve kabin boştu!! Tüm kabinlere baktım. Kimse görünmüyordu.  O gerçekten ruh olabilir miydi? Hemen kapıyı tuttum. Açılmıştı. Çamaşırhaneye koştum. Müdür yine beni yakalamasın diye hızımı azaltmayı akıl edebildim. Kapıdan girdiğimde bir kız çamaşırlarını makineye koyuyordu. Gitmesini beklerken zaman geçmek bilmedi. Acaba onu bu kadar yavaş hareket ettiren şey neydi?  Sonunda gitmeyi başardı. Kapıyı kapattım ve makineyi yana çektim. Bunu yapmak her seferinde daha da basit gelmeye başlamıştı. Arkasındaki kapı deliğinden anahtarı sokmaya çalışırken ellerim titredi. Deliğe anahtarı sokmayı başardım. Sonunda kapı açıldı. İçerden hızla bir rüzgar esti.Kulübenin ordakinden farksız bir rüzgar. Hiç düşünmeden içeri daldım. Masmavi bir ortam... Kırık camlar, aynalar ve duvarlardan yerlere uzanan saçlar vardı. Saçlar?? Aynada gözleri oyulmuş bir yüz belirdi. Çığlık attım. Odadan çıktım. Ağlıyordum. Makineyi yerine çektim. İçimden '' bir daha merak etmiycem asla asla!'' diye kendime kızıyordum. Cebimden tüm anahtarları çıkarttım. Kağıtları yırttım, parçalarını dağıttım. Diz üstü çöküp ağlamaya başladım. Çok korkmuştum. Okulun ruhları efsanesi gerçekti. Buna eminim. İsimsiz'e sormaya korkuyordum. Bazen kendinde değil gibiydi. Kapının dışından sesler geliyordu. Yine birileri beni görmeden gitmeliydim.  Bu sefer çıkmaya vaktim yok gibiydi. Hemen bulduğum bir makinenin içine saklandım. Acaba kızın teki makneyi açsa ve içinde beni görse ne yapardı. İçeri okul müdürümüz girdi. İçeri dolanıp Kırmızı kapının önündeki makinenin önüne çömdü. Onun:

''Bir gün bunun olacağını biliyordum'' diye fısıldayışını duyabiliyordum. Her ne oluyorsa müdür de bu işin içindeydi. Müdürün gitmesiyle koşmam bir oldu. Kendimi çamaşırhanenin dışına attım. Hiç bir şey yokmuş gibi odama döndüm. Artık geç olmuştu. Ve yorgundum da Uyumalıydım...

''BUGÜN HARİKA BİR GÜN OLACAK, KAYIP HAZİNE SENİN ....''

Ana'nın ayarladığı şu alarmdan nefret ediyordum. Sabah: bugün harika olacak!! diye bir sesle uyanmak cidden çok rahatsız ediciydi. Genel olarak tüm alarmlardan nefret ederdim aslında. Hızlıca hazırlanıp odadan çıktım. Yine Ana yoktu, Jade oradaydı ve İsimsiz uyuyordu. Günaydın bile dememiştim. Bu iyi değildi. Oda arkadaşlarımla iyi geçinemem ile kendimle gurur duyuyordum (!) Her günüm aynı geçiyor gibiydi. Sıkıcı!! Dersimiz tarihti. Tarihçi okulun açıldığından beri ilk defa dersimize girecekti. Bu sefer en önde bulduğum bir yere oturdum ve ders başladı. Tarih hocası

"Evet gençler, dersimizin ne olduğunu tahmin edebiliyorsunuzdur herhalde. Tarih tekrarlanamaz bir boyut gibidir. Hiç birimiz aynı şeyi tekrarlayamayız değil mi? Mesela okulumuzun tarihini ele almakla başlayalım." (bunu söylediği an hayal dünyamdan sıyrıldım ve dinlemeye başladım) "..Eskiden de var olduğunu ve kapandığını biliyordunuz. Eski ağır şartlar içinde normal zaten. (Hiç ilgimi çekmedi, her öğretmen gibi okulunu kötülemiyordu) Tereddüt ile elimi kaldırdım:

"Hocam, ruhlar gerçek olabilir mi?"

"Ruhlar...Var olan şeylerdir. Hepimizin birer ruhu var. Ama bunlar gözle görünür vaziyette olamazlar."

Arkadan birisi:

"Olabilirler! Ben gördüm. Tuvalette!!" diye bağırdı.

Hoca ne diyeceğini bulamaz gibi bir tavır aldı. Zilin çalmasıyla bahanesini bulmuştu.

"Ders bitti!! Çıkabilirsiniz."

..

''BUGÜN HARİKA BİR GÜN OLACAK, KAYIP HAZİNE SEN...''

Yine umutsuz bir şekilde gözlerimi açtım. Kimse odada değildi. Ne çabuk sabah oldu? Hangi ara uyudum? Odama geldim mi ki? Delirecek gibiydim. Hafızamı kaybediyor olmaktan korktum. Ama bunun için çok gençtim. Olabildiğince hızlı davranarak giyindim. Bu hızlı dediğim halimin bile kaplumbağa kadar yavaş olduğunu düşündüm. Çantamı yatağımın üzerinden kapıp odadan çıktım. Elim cebimde ayağımı yerlere süre süre sınıfa geldim. Bomboştu. Etrafta gelip geçen bazı kişiler vardı. Ama ders işlenmediği açıktı. Birilerine sorma gereği duydum. İlerde iki kız vardı. Sormak için yanlarına ilerledim. Yaklaştığım yerden de ne dedikerini duyabiliyordum.

"Evet yazık daha çok gençti."

Daha iyi duymak için iyice yaklaştım.

"Ölmüş ya hala inanamıyorum."

Duyduğum gibi odaya koştum.  Odaya yaklaştıkça insanlar çoğalıyordu. Kimdi bu ölen kız? Ya da kız olmayabilir miydi? Kızların katında tabi erkek odası olacak değildi. Salak kafam. En sonunda bir topluluk vardı. Eğilip alttan odaya girdim. Birisi beni tutmaya çalıştı ama aradan girmeyi başardım. Duvarlarda kırmızı lekeler...KAN!! Bazı resimler... Ama resimlerdeki kişinin gözleri oyulmuş ve boynuna bıçak saplanmıştı. Hemen banyoya daldım. Küvet kanla dolu ve içinde bir kız... Aynı korku filmlerindeki gibi... Ama bu kız? Dün sınıfta ruhların varlığını iddia eden kız? Cezalandırılmıştı. Ruhlar tarafından... Bir adam kolumu sıkıca kavradı.

"Buraya giremezsiniz."

Ağlamaya başladım. Nasıl bir belaydı bu?

"Ama bu nasıl olur?"

"İntihara benziyor. Yine de gitseniz iyi olur."

Adam kolumdan tutmuş beni çekiştirirken kolumun acıyor olabileceğini düşünmeliydi. Babam beni hiç düşünmeden bu okula nasıl yollayabilmişti?  Beni hiç aramıyor, merak da mı etmiyor? O odaya geri girmeliydim. İnsanlar böyle ölüp duramazdı. Sonunda bende ölebilirdim. Ama ruhları en çok iddia edip ölmeyen birisini tanıyordum. İSİMSİZ. O da bu işin içinde. Müdür, İsimsiz.. Hepsi bize oyun oynuyor. Elimi cebime soktum. Anahtar buradaydı. Koştum ve kırmızı kapıya geldim. Kapıyı açtım ve içeri girdim. Masmavi bir çevre... Kırık aynalar. Hepsi aynıydı. Kırık aynaya geldim. 

"Kimsin sen?"

Yatılı Okul | WATR yaz '14 En Iyi Paranormal HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin