Final bölüm 1: Hayatımın ilkleri

20.5K 1K 204
                                    

"Rüyamda onu gördüm Ana, annemi.."

"Göremesin, ruhlar kendini göstermezler genellikle."

''Ya Rose?"

"İstisna bir durum."

"Bu da istisna o zaman."

Sabah sabah suratımı astım. Beni de anlayın kaç gündür peşimde diyorum. Andy bana inanır ki. Üstüme siyah kısa kollu bir tişört geçirdim.  Ana duş alana kadar biraz dolanıp geri gelecektim. Evet tam üç gün sonra mezun oluyoruz. Tam üç gün! Kendimi hiç bu kadar  darda hissetmemiştim. Çantamı ilk defa odamda bırakıp odadan ayrıldım. Ah, Jade de gelmişti değil mi? Nerede şimdi? Odada rüyanın şoku ile Jade'yi tamamen unutmuştum. Kantin ya da kütüphane olduğunu düşündüğüm yerlerde eski arkadaşlarıyla  olmalıydı. Garip ama ilk kere Eric'in yanına ben gidiyordum. Genelde o gelirdi. Bahçede buldum onu. Bir şeyle oynuyordu. Yanına yaklaştım. Elindeki sarı şeyde neydi?

"Eric."

Hemen oturduğu yerden kalktı. Yerinden fırladı da diyebilirim.

"Seni görmeyi beklemiyordum Nathalia."

"Bilmek istediğim şeyler var."

"Benden laf alamazsın Nathalia"

"Mezun olup gideceğiz seni asla göremeyebilirim. Hemen şimdi bilmek istiyorum!"

Olabildiğince bağırdım. Birkaç kişinin bize baktığını görebiliyordum.

"Peki, sadece bir soru hakkı variyorum sana."

Fazla düşünmedim.

"Carrie sende bir mektup olduğunu söyledi. Babamdan."

"Onu sana verdim bile."

Nasıl ya? 

"Bana kimse mektup vermedi."

"Ben verdim. Sadece zamana bırak."

Bu haksızlık anlamına gelen bir şekilde kollarımı yana açtım. Kaşlarını kaldırarak bana baktı. Ardından sırıtıp gitti. Beklediğimden kısa bir konuşma oldu. Ana'nın duştan çıkmış olma düşüncesiyle odaya dönme kararı aldım. İçeri girmeden gözüme tanıdık bir yüz takıldı. Tabi ya Jade! Yanına gidecektim ki yalnız olmadığını gördüm. Arkası dönük bir erkek? Kimdi? Aklıma Eric geldi. Ama onun saçları bu kadar kabarık değildi. Andy’yi düşündüm. Onun saçları simsiyah ama bu çocuğun değil. Birini daha eledim. Neden bu kadar  kasıyodum. İlla tanımam gerekmez.

..

Odama geldiğimde Ana'yı elbise projasında buldum.

"Sence bu kadar elbiseyi aynı anda giyebilecek misin?"

"Çok komiksin Nathalia, hangisini giyeceğime karar vermek için deniyorum heralde."

"Birini Jade'ye vermeye ne dersin? Yanında balo elbisesi taşıdığını sanmıyorum."

"Bende sanmıyorum. Yanında taşıdığını değil, vereceğimi sanmıyorum."

Ana senenin başındaki o ukala haline dönmüştü. Jade yüzünden mi? O varken ayrı bir havaya giriyor.

"Ben bulurum Ana, sağol çok yardımcı oldun. "

Gözlerini devirdim ve dolabımı karıştırmaya başladım. Bu olmaz, bu? Asla. Ya bu? Kendine gel Nathalia pijame partisine gitmiyorsunuz. Dolabın kapağını çarptım. Yatağımın altından çantamı çıkarıp tek omzuma geçirdim. Odadan çıkmadan Ana'ya gözlerimi diktim. Küçümseyen gözlerle elini salladı. Senenin başında nefret ettiğim o kız tam da buydu. Kolidorun sonunda yalnız başına dikilen Jade'ye koşmaya başladım. 

"Jade! Seni yalnız yakalamak zor."

Güldü.

"Öyle deme ya özlemişim işte."

"Ana sana da tuhaf geldi mi?"

"Yoo, herzamanki Ana. Neden garip mi davranıyor."

"Aslında sen geldiğinden beri evet."

"Ben gitmeden de böyleydi. Yokluğum yaramış belli ki."

"Haklı olabilirsin."

Jade'nin önüne dikildiği duvardan gözüme ışık yansımaya başladı. Sonra bir ses duydum. Telefonların bulunduğu kolidordan geliyordu. Telefonlar sadece arama yapap, kimse burayı arayamaz ki?

"Jade, sence şuan olmaması gereken bir şey oluyor gibi değil mi?"

"Ne gibi."

"Telefonlar."

Arkasını dönüp diğer kolidora çıkan merdivenlere baktı.

"Şu ilerde telefonlar. Bulamıyorsan seni oraya götürebilirim."

"Jade ben de biliyorum orada olduğunu. Sadece çalması tuhaf değil mi?"

Gülmeye başladı.

"Güzel şaka, tamam tamam kabul ediyorum korkuttun beni."

"Anlamadım?"

"Nesini anlamadın Nathalia? Telefon falan çalmıyor. Korkuttun beni, başardın."

Ama şaka yapmadım ki. Telefon hala çalmaya devam ediyordu. Jade'ye bir şey demeden telefonların oraya gittim. Acaba açsam mı? Kısa bir tereddütün ardından telefonu açtım.

Cızırı.

"Kimse var mı?"

"Mmm Mmm"

Mırıldanmaya benzeyen sesler duydum. Evet korkmaya başladım şimdi. 

"Kimsin sen?"

"Mmm Mmm bitir Mmm Mmm işi."

"Ne."

Telefon kapanmıştı. Hadi ama bu kadar kısa süremez. İlk defa herşeyi akışına bıraktım. Birdaha arardı belki. Odama doğru ilerlerken bulduğum kutu aklıma geldi. Yavaşça kapıyı aralayıp içeri girdim. Shelly denen kız belli ki cesur değildi. Nerede olduğunu bile bilmiyordum. Boşboş odada gerçekten sıkılıyordum. Saate baktım. Yarın sabah 2 günüm kalmış olacaktı. Keşke gece hiç olmasa. Kapının çalınmasıyla ödüm koptu. 

"K-kim o."

"Benim Nathalia."

Andy...

"Korkuttun beni."

"Kapıyı açmamalı mıyım."

"Afedersin unuttum. Gel tabi."

Kapıyı açıp içeri geldi.

"Kimse yok mu?"

"Ben varım. Yetmez mi?"

Bunu der demez pişman oldum. Karşımdaki Ana değildi. Bu kadar yılışık bir laf söylenecek birisi de değildi. Bu Andy'ydi!! O konuşana kadar bir şey dememeye karar verdim. 

"Sorun ne Nathalia."

"Hiç. Bir sorun mu var gibi."

"Sadece kızardın ve hayalet görmüş gibisin. Yine mi bişeyler gördün."

"Hayır! Her şey yolunda."

O lafıma takılıp kalmamasına sevindim.

"Dün gece rüyamda annemi gördüm."

"Bende gördüm. Hep olur."

"Ölmüş olan annemi diyorum."

Birden ciddi bir hal aldı. Sanırım demek istediğim şeyi yeni anlıyordu.

"Hadi ya. Nasıldı?"

Nasıl soruydu bu? İstemsizce kıkırdadım.

"Ruh gördüm işte Andy nasıl olabilir ki?"

"Afedersin."

Kıkırdamaya devam ettim. O da bana bakarak kıkırdamaya başladı.  Bugün ilk defa çanamı yanıma almadım, ilk defa Eric'in yanına gittim. Tüm ilkleri yaptım. Ve bunu tam bir rezillikle sonlandırdım. İlk defa birini öptüm..

Yatılı Okul | WATR yaz '14 En Iyi Paranormal HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin