Çok üzgünüm.

22.9K 1K 318
                                    

Önce şu camı kaydır... Hadi ama! Ellerim titriyordu. İnanmadığımdan mı yoksa gerçek olduğundan korktuğumdan mı? Hadi Nathalia yap şunu! 

"Düşündüğüm şeyi yapmıyorsundur umarım."

Bir el kolumu tuttu. Sonra aynı kişiye ait olduğunu tahmin ettiğim diğer el camı aldı. Annemi görmeme az kalmıştı! Bu kolun sahibini öğrenmek için arkamı döndüm.

"Ah, Eric! Beni rahat bırak!"

"Bu cam Andy'nin değil mi?"

"Ver şunu."

Camı almak için öne atıldım. Ne kadar uzansam o kadar geri çekerek sinirimi bozdu.

"Yanılmıyorsam eğer okulu ruh istilasına mahrum bırakacaktın."

"Ne ruhu ne istilası? Eric açıklayıcı ol biraz. Hem sadece. Denemek istedim. Dur bi saniye! Sen bu aynanın nelere sebep olduğunu nerden biliyorsun?"

"Ben her şeyi bilirim."

"Tabi öyledir. Şimdi konuya dönelim nerden biliyorsun?"

"Dedim ya Nathalia, ben her şeyi bilirim. Mesela çantanı hep yatağının altına koyarsın."

"Olamaz yoksa beni mi takip ediyorsun? Peşime adam taktığını bile düşünmeye başladım."

"İyi fikirmiş ama uğraşamam. Her şeyi bilmek demişken hislerin güçlüydü değil mi senin? Takip edildiğini yada izlendiğini hissederdin."

"Eric beni korkutmaya başladın. Bunu kimseye söylememiştim. Sen nasıl bilebilirsin ki?"

"Dediğim gibi.."

Sözünü kesip araya girdim.

"Sen her şeyi bilirsin."

"Aferin Nathalia, öğreniyosun işi."

Sen ne salak bir şeysin Eric? İçim vur o salağa diye bağırırken sadece bir şey söyledim.

"Artık gitsen iyi olur çünkü yetişmem gereken bir ders var."

..

Andy.. Andy. Nerdesin? Acaba neredeydi? Dev gibi kütüphane de Andy'yi bulmaya çalışıyorum. Hep olduğu gibi (!) A kolidoru. B kolidoru... Yok yok yok. Bir ara görevlinin birine siyah saçlı bir çocuk gördünüz mü diye sormayı bile düşündüm. Sonradan burdaki insanların yarısının siyah saçlı olduğunu farkettim. Uzun arayışlarım sonucu Andy'yi G kolidorunda buldum.

"Nerdesin sen?"

"Kütüphanedeyim."

"Bunu görebiliyorum Andy."

Kısık bir kahkaha attı. Sert bakışlarımı üzerinden çekmemiştim. Bir kahkaha daha attı. İçimden gülmek geliyordu. Ama gülemem, gülmemeliydim. Ciddi bir an havası vermeye çalışıyordum. Bu sefer daha sesli gülüncekendimi tutamadım bir kahkaha attım. Kendimi tıtamıyorum işte. O bana gülerken ciddi olamıyorum. Belki gülerken bu kadar tatlı olmasaydı gülmeden durmayı başarırdım. Karşımdakinin Andy değil de Eric olduğunu hayal ettim. Eğer böyle olsa hafif bir tebessümü geç, içimde en ufak bir gülme hissi bile uyanmazdı.

"Sen de güldün."

"Hayır Andy, ilk sen güldün ama."

"Ama sonuçta güldün."

"Kabul, kabul. Güldüm evet. Ama seninle gülmeye gelmedim."

"Ben de sen benimle gül diye çağırmadım."

"Anlaşmayı başardığımıza göre neden beni çağırdığını sorabilirim."

"Babam bir şeyler anlamak üzere. Camı koyalım artık."

Yatılı Okul | WATR yaz '14 En Iyi Paranormal HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin