Uyu bebeğim uyu, canlı kal.

42.8K 1.4K 364
                                    

Babam bana meşhur bunu sonra konuşacağız bakışını attıktan sonra odadan çıktı. Müdür ile yalnız kaldık. Korktuğumu anlamaması için bende odadan çıktım. Kendi odama geldim. Yatağımda oturan Jade bana el salladı

"Merhaba"

-Merhaba Nathalia, seni bekliyordum."

"Neden bir sorun mu var?"

"Sadece bilmeni istediğim bir şey var."

"Söyleyecek misin?"

"Evet. Senin başına gelenleri biliyorum."

"Hayır hayır. Söylemeye çalıştığım şey bunu yapması gereken sadece sen değilsin. Müdür de onlardan ve onun da bir çocuğu var."

"Ciddi olamazsın."

"Ciddiyim. Hayatta başarılar."

Dedi ve gitti. Benim için bir umut ışığı olmuştu. Çantamdan  garip şekiller kağıdımı çıkardım. Şimdi bu şekil nerede olabilirdi? Gerçekten çok kafa yorucuydu. Külübenin önündeki düşünme köşeme gittim. Elimde kağıtlar oturuyordum. Defteri de çıkarttım. Yemin bölümünü atlayıp diğer yerleri okumaya başladım. Babam ve müdürden önceki nesilleri yazıyordu. Garip, hiç kız yoktu. Sanırım ben ilk olacaktım. Hayır! Olmayacaktım. Ne diyordum ben. Kulaklıklarımı taktım ve gözlerimi kapattım. Dinlenmeye ihtiyacım vardı.

tak, tak, tak, tak!!

Gözlerimi açtım. Uyuya kalmışım. Saat geç olmuş. Hemde fazla geç. Kulübenin kapısı çarpıyordu. Tak, tak... Başımı şişirmeye yetti. Bir daha geceleri kulübeye gitmeyeceğime dair kendime söz vermiştim. Eşyalarımı toparladım ve ayağa kalktım. Bu saatte içeri girersem kameralara yakalanırdım. Hava da soğumuştu. Kulübede yatmalıydım. Korkak korkak içeri girdim. Parlayan şeyler yada fısıltılar yoktu. Görünemeyeceğim bi köşeye kıvrıldım. Sırtıma bir şey değdi. Ah, olamaz! Yine mi bu korkunç kafalı bebek! Onu fırlattım. Gözlerimi ne zaman kapatsam içimde korkunç bir his beliriyordu. Bebeği aldım ve kapının önüne çöpe çıkarttım. Hizmetliler onu yarın görüp atardı. Bu sefer daha rahattım. Gözlerimi kapattım. Bir şey olmadı. 

..

Of olamaz! Alarm olmayınca böyle oluyor tabi. Geç kaldım derse. Üstelik giyinmemiştim de. Okulu yarılamıştık ve devamsızlığımın %70 i gitmişti bile. Odama koştum. Hemen hazırlanmalıydım. Çantamı hazırladım. Üstümü giydim. Bir hırkaya ihtiyacım olacaktı. Dolabı açtım. İsimsiz?

"Dolapta ne işin var İsimsiz?"

"Saklanıyorum."

"Kimden."

"Ştttt duyucak sessiz ol."

"Neden bahsediyorsun."

"Ruhlar... Bizi arıyorlar."

"Neden?"

"Gittiler, tamam."

Aklımı karıştırmıştı. Düşünmeye çalışıyordum. Ve bir şey hatırladım. Derse geç kaldım! Koşarak sınıfa geldim. Kapıyı tıklattım. İçeri girdim. Hoca yerime geçmemi işaret etti. Boş yer yoktu. En arkaya kaldım. O sıra beni ürkütüyordu. Sessizce yerime geçtim. Duvar çeşitli yazılarla doluydu. ''Git burdan, defol, canlı kal...'' İçim acıdı. Bu kormuş öğrencilerin yazdığı yazılar olmalıydı. Ruhları kovmaya çalışıyorlar. Tüm derslerde yazılardan anlam çıkarmaya çalıştım. Zaman nasıl geçti anlamadım. Ders bitti. Odama gidecektim. Ama babamı merak ettim. Gitmiş miydi ki? O beni düşünmezken onun için endişelenmem saçmaydı. Odama gittim. Bir an önce müdürün çocuğuna ulaşmalıydım. Bunun için fazla yorgundum. Basit ödevlerle zaman geçirdim. Çöp kutusuna eğildiğimde şok oldum. Bebek? Bir de başıma bebek çıkmıştı. Onu benden uzaklaştıramayacaktım. Aldım ve çantama tıktım. O çanta benim için hazine değerindeydi. Tüm kağıtlarım, ipucularım, herşeyim. Bunu sonra düşünecektim. İhtiyacım olan tek şey biraz uykuydu. Yattım.

..

''Bir kadın bembeyaz bir odada kağıda bir şeyler karalıyordu. Dışarıdan ona bakıyordum. Rüya olduğunu hissedebiliyordum. Kapıyı açıp içeri girdim. Kadına yaklaştım. Tüm saçları önüne gelmişti. Korkutuyordu beni. Kağıda baktım. Garip işaret dediğim o şeyleri çiziyordu. Kafasını hızla geri çevirdi. Geriledim. Ayağa kalktı. Bana geliyor sandım. Ve o an anladım. Beni göremiyordu. Beşiğe ilerledi. Kağıdı oraya iğneledi ve eline bebeğini aldı. Bebek onun aksine çok sevimliydi. Kadın bebeği geri bıraktı. Ona eğildi.

"Uyu bebeğim uyu, canlı kal."

..

Yataktan fırladım. Çok etkili bir rüya görmüştüm. Ve aklımdan çıkmıyordu. Sanki gerçekten yaşamışım gibi. Tüm sahneler gözümün önündeydi. Yüzümü yıkamaya ihtiyacım vardı. Belki de daha iyisini yapıp duş almalıydım. Bugün hafta sonuydu. Aslına bakarsak bugün 1. dönemi tamamlamıştık. Ama eve gitme gibi bir ihtimalimiz yoktu. Ders işlemeye devam edecektik. Banyoyu hazırladım. Havlumuda alıp duşa girdim. O korku filmlerinde olan korkunç duş sahnelerinden birini yaşamayı bekliyordum. Ama olmadı. Duşumu sorunsuz bir şekilde aldım. Hazırlandım. Kütüphane cezam sona ereli birkaç gün oluyordu. Bugün ufak bir araştırma yapabilirdim. İşin acınacak kısmı da şu ki ben son sınıftım. Ama çalışmıyordum. Bu bir yıl üniversiteyi geciktireceğim anlamına geliyordu. Kütüphaneye geldim. İşime yarayan bir kitap bulamamama şaşmamalı. Kafamı masaya koydum. Ve bir ses kulağımda çınladı.

''Uyu bebeğim uyu, canlı kal.''

Kafamı nasıl bir hızla kaldırmışsam arkamdaki görevliye çarptım. O da dengesini kaybetti ve elindeki kitapları kafama düşürdü. 

"Sorun değil benim hatam."

"Olur mu öyle şey kafamı kaldırınca oldu kusura bakmayın. "

Masadan kalktım. Saate baktım. 9 u? Ben kaç saattir kütüphanedeydim ki? Yaklaşık 8 saat! Zaman çok hızlı geçiyordu yada bana öyle geliyordu. Odama gittim. Kimse yoktu. İsimsiz... Nerelerdesin? Son zamanlarda İsimsizin okul dışında neler yaptığını merak ediyordum. Acaba benim gibi araştırıyor muydu? Belki onun da kendi bulduğu şeyler vardı? Belki de tüm gün uyuyordu. Ondan beklerdim. Arkadaş çevresi çok dar zaten. Kendimi yatağa attım. Bu işin sonu ne olacaktı?

..

"Sevgili gençler! Yeni bir dönem yeni dersler, yeni arkadaşlıklar."

Saçma sapan bir konuşmaydı bu? Müdürden nefret ediyordum. Ve yanılmıyorsam o da benden nefret ediyordu. Bugünden de nefret ediyordum. Sıkıcı dersler ve etütler vardı. Tüm gün uyudum. Son ders biraz daha iç açıcıyı. Biyoloji. Deney yapmak hoşuma gidiyordu. Mikroskopla yaprak incelemek ne kadar deney sayılmasa bile güzeldi. Odama gitmek istiyordum. Eziyet gibi geliyordu herşey bana. Sonunda ders bitti. Odama geldim. Kendimi yatağa attım. Avizenin kenarında küşük bir oyuk dikkatimi çekti. Ayağa kalktım. Uzanamıyordum. 

"Ne yapmaya çalışıyorsun. Bırak sana yardım edeyim. Daha uzunum."

"Ah, Ana sen miydin? Ödüm koptu. Şu deliğe bir baksana. Şu sandalyeye çıkabilirsin."

"Bu delik parmağımdan az daha kalın. İçerisi karanlık bir şey göremiyorum. Ama uzun bir delik olduğu kesin. Sonu görünmüyor."

"Belkide onu bir süre tıkamak en iyisi. Şu bezi tıksana oraya."

"Tamamdır."

Odamda bir delik var. Her gün yeni bir heecan ekleniyor hayatıma (!) Uykum yoktu. Çantamı biraz kurcalamak iyi olacaktı. Uzandım. Çantam? Çantam nerede?

"Ana, çantamı gördün mü?"

"Bilmiyorum"

"Yeşilli bir şey?"

"Üzerinde siyah çizgiler de var mı?"

"Evet o!"

"İsimsiz götürdü. Geri alamayabilirsin sanırım."

"Sağol."

Harika! O çantayı bulmalıydım.

Yatılı Okul | WATR yaz '14 En Iyi Paranormal HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin