25.BÖLÜM "MESİH, SEN HEP KAL"

197K 9.3K 1.9K
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR💐

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

KEYİFLİ OKUMALAR💐

İnsanlar... Neden susmuşlardı ki? Boğazımı sıkan el de neyin nesiydi? Kulaklarım neden çınlıyordu? Bu sessizlikte, ölüm sessizliğinde, herkes susuyorken bu gürültü de neyin nesiydi? Babam... Babam ölmüştü. Büyümeye başladığım zamanlar, kendimi ve çevremdekileri algılayabildiğim zamanlar, bana sürekli surat asan adam artık yok muydu? Her cümlesinde sonuna muhakkak adımı ekleyen sanki çocuğu değil de karşısında sadece Elis olduğumu belirten adam, ne zaman ve nasıl ölmüştü? Ama bir bakıma doğruydu, ben onun kızı değildim ve bana çok zararı dokunmuştu. Fakat... Fakat neden, neden canım acıyor, kalbim sızlıyor ve ellerim titriyordu? Yutkunamıyordum bile. Dizlerim kendiliğinden büküldüğünde düşecekken Semum'un kolları sarmıştı beni. Annemin en son Selenay'la ilgili kendi kafasında yazdığı kehanet midemi bulandırsa da ona hiç konduramamıştım. Daha sonra Selenay'la konuştuğumuzda babamdan yana hiç öyle bir yaklaşım hissetmediğini söylemişti. Sadece kendi bildiği kadarı canını yaktığı için onlardan uzaklaşmak istemişti. Gerçi bildiği kadarı da uzaklaşması için yeterdi de artardı...

Canım yanıyordu, çok yanıyordu. Babam vedalaşamadan gitmişti. Ölmüştü, o artık yoktu. Dünya hayatında bir daha onu göremeyecektim. Bir şey olduğunda ağladığımda suratsız da olsa beni koruyordu. Küçükken yürüdüğüm yoldaki dikenli tellerden. Kötü niyetli olan amcalardan. Bana zarar veren her şeyden.

Son olaylara kadar kendinden bile koruyordu... Ama artık o yoktu. Dudaklarımdan acı dolu bir hıçkırık firar ettiğinde kendimi salonda bulmuştum. Ne ara buraya gelmiştim ki? En son Semum'un kolları arasında değil miydim? Etrafımdaki kimseyi göremiyordum o an... Ta ki Mesih'i hissedene kadar. Endişeli bir tavırla birden oturduğum koltuğun önünde diz çöküp ellerime tutundu. Gözlerinde birçok anlam, teselli vardı... Dudaklarından ise tek bir söz bile çıkmamıştı o an.

"Mesih..." Ben ağlıyor muydum? Evet, acı acı ağlıyordum belki de. Kan kusarcasına, kelimeler dökülüyordu kendiliğinden. "O bir daha nefes almayacak mı?" Yanaklarım kuru kalmıyordu. İçimdeki ateş sönmüyordu. Gözlerimi kapatarak beni çekmesine izin verdim ve kafamı omzuna gömerek hıçkırıklara teslim oldum. Onun dudaklarını alnımda hissettiğimde beni yere çekerek bacağına oturmamı sağladı.

"Onun yerine sen alacaksın." Tekrar hıçkırdım.

O benim babam olmasa da kötü şeyler yapsa da mezun olmamı istiyordu." Defalarca kez hıçkırdıktan sonra güçlükle devam ettim. "Ama ben okuyamadım bile." Kendimi Mesih'ten çekip ellerimle yüzümü kapatarak sesimi yükselttim. "Neden böyle olmalıydı? Niye böyle oldu? Dayanamıyorum. Neden kötü biriydi? Kötü biri olduğunu hatırladıkça yıllardır yaptığı yardımların ağırlığı vicdanıma çöküyor sanki nefes alamayacakmışım gibi."

Ellerimi yüzümden çekmeye çalıştığımda izin vermemiştim Mesih'e. Zorlayarak yüzümü açtığında gözlerim onu bulanık görüyordu. Suratını yaklaştırarak elini enseme atarak gözlerimin içerisine baktı, derince.

ADALETSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin