Fırtına

121 11 2
                                    

Bölüm şarkısı : Sezen Aksu - Gidemem

Yüzüne bakmak istemez, o kadar azalmıştır anlam.. O zaman hemen git radyoyu aç bir şarkı tut yada bir kitap oku mutlaka iyi geliyor. Ya da balkona çık bağır bağırabildiğin kadar... Zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor. Ama fazla da üzülme hayat bitiyor bir gün, ayrılıktan kaçılmıyor....

Aynadaki görüntümüzde her zaman gerçekleri görmeyiz. Bazı zamanlarda içimiz kan ağlarken gülümseriz ya etrafa. O misal.
Etrafımıza fazla önem veriyoruz belki de. Hayır yani sokağın ortasında kahkaha atmak yadırganmazken hönküre hönküre ağlamak neden bir garip hissettirir ki. Bir insan rahat rahat ağlayabilmeli mesela, utanmadan. Ağlasın ki içindeki zehiri akıtsın. Ağlasın ki hiç kimsenin hiç birşeye değmediğini, insanların değişmediğini görsün.

Ama olmuyor. Bir kere alışmışsın gülmeye. Güya güçlüsün ya. Güya seni kimse yıkamaz. Güya korkmuyorsun kimseden.

Kendine bile inandıramadığın gerçekler elbet bir gün yüzüne tokat gibi çarpar.

Benim korkum da tam olarak buydu işte. O tokatı yemek.
Yenilmek, pes etmek, bırakmak ve en önemlisi mutlu olmak..

Korkularımla yüzleşmeye başladığımda henüz on yaşındaydım. Küçücük bir çocuktum ya ben daha. Ne istediniz ki benden. Ne yapmış olabilirim ben size. Neden suçsuz insanlara olur olan. Neden vatanını satan, ihanet eden canilere değil de, vatanını koruyup kollayan insanlara olur.

Aynadaki görüntümle göz göze geldik.
Dağınık topuz saçlarım, peluş köpekcik ev terliklerim, uzun yerlerde sürünen hırkam, çökmüş yüzüm ve polar eşofman altım. İstemsiz bir gülümseme yayıldı dudaklarımdan.
Ve dolabıma ilerleyip deri ceketimi aldım. Uzun hırkamı çıkarıp ceketi geçirdim üstüme.

Sallana sallana çıktım odamdan. Annem uyumuştu çoktan.
Sessiz olmaya özen göstererek kilitli kapıyı açtım. Anahtarı cebime atıp botlarımı giyip çıktım evden.

Polar gecelikle Yiğitin karşısına çıkacaktım birazdan. Tepkisini gerçekten merak ediyordum.

Asansörle son kata çıktım. Bir merdiven çıkıp çatıya gelmiştim. Açık olan kapıdan buz gibi bir hava çarptı yüzüme. İçim titremişti.
Adımlarımı hızlandırıp dışarı attım kendimi. Etrafıma bakarken en uçta durmuş gökyüzüne bakan Yiğitin yanında buldum kendimi.

'Bu soğukta ne arıyorsun burda. ' diye sordum titreyerek. Ankara' nın soğuğu yüzüne vurmuştu sanki. Buz gibi bakışlarıyla ürpermeden edemedim.
Ellerini ceketinin cebinden çıkarıp bana döndü. Arkamdaki betona değen popom yüzünden kaçamıyordum. İki elini yanlardan koyup üzerime eğildi. Yüzüne bakmamak için ayrı bir çaba sarf ediyordum gerçekten.
Soğuk yüzüne inat nefesi sıcacıktı. Öyle ki soğuktan titreyen çenem durmuştu birden.
'Sen söyle. Ne arıyor olabilirim.? ' dedi. Biraz düşündüm açıkçası. Ama cidden bir fikrim yoktu!

' Bilmem. 'dedim çok az çıkan sesimle. Korkudan sesimde bi yerlerime kaçıp saklanmıştı anlaşılan.

' Telefonun Nerde? ' diye sordu. Şuan ki durumu tam olarak şuydu. Fırtınadan önce ki sessizlik.

' Telefon mu? O da ney? ' dedim gülmeye çalışarak.

Çenemi sıkıca kavradı ve sıktı. Açıkçası canım çok yanıyordu ama belli etmemeye çalıştım.

' Şafak. Delirtme beni. Çileden çıkartma. Yoksa hiç iyi şeyler olmaz. Canını yakarım. Kalbini kırarım. ' dedi sert sesiyle. Yine eski haline dönmüştü işte.

' Yapmadığın şey sanki. ' dedim yutkunarak. Hayır kalbim kırılmadı. Yüreğim de büzüşmedi. Yoo ne korkması. Ağlamak mı? O da ne? Güçlü kızlar ağlamaz kesin sesinizi.

 KORKUSUZCA SEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin