Bölüm Müziği : Iron & Wine - Flightless Bird
Yiğit'i odasında bulamayınca mecburen odama dönmüştüm. Evet buradaki insanlar beni tanıyordu ama ben onları hatırlamıyordum. O yüzden bir süre alışana kadar kimse ile de uzun uzun muhabbet kurabileceğimi sanmıyordum. Koca şirkette sırf Yiğit'e ulaşamadım diye böyle yapayalnız hissetmem pek normal değildi. Masamın başında otururken omuzlarım düşük öylece karşımdaki manzaraya bakıyordum. Acaba işe dönme fikri yanlış mıydı? Ama bu durumu ne kadar ertelersem o kadar geç olacaktı. Kendi içimde tezata düşerken Semra hanımı aramaya karar verdim, Berke'nin sesini duymak iyi gelecekti. Ayrıca Semra hanımın da biz olmadan Berke ile ilk günüydü.Elime telefonu alıp arama için tuşladım,kısa bir çalıştan sonra açıldı.
"Alo, nasılsınız Semra hanım nasıl geçiyor?"
"İyiyiz Mira hanım, Berke'ye çorbasını hazırlıyordum şimdi. O da oyuncakları ile oynuyor."
"Öyle mi? anladım kolay gelsin size, Berke'yi telefona alabilir miyim?"
"Tabii hemen,bir saniye."
Kısa bir süre bekledikten sonra Berke'nin sesini işittim,
"Anneee"
"Oğluşum, nasılsın bakalım neler yapıyorsun?"
"İyiyiim Semya teyze ile oyun hamuru oynadııkk şimdi çorba iççemm"
"Ooo neler yaptın bakalım oyun hamurundan?"
"Pastaa, çünkü Semra teyze dinozor bilmiyormuş"
Güldüm hafifçe,
"E sen öğretseydin anneciğim, bir dahakine öğretirsin olur mu?"
"Olurr."
Tam o sırada kapım açıldı, içeri giren Yiğit'ti. Gülümsedim.
"Bak şimdi Yiğit abin geldi odama, bir şey diyecek misin?"
Yiğit Berke olduğunu anladığında hızla yanıma gelip eli ile ver ver işareti yaptı. Telefonu ona uzattım.
"Koçum, naber? Gelirken ne alalım sana?"
Berke'nin cevabını duyamıyordum.
"Tamam bakalım bulabilirsek söz alacağız bugün. Bak şimdi saatte küçük çubuk var ya, o 7'ye gelince biz evde olacağız. Aferin sana, öptüm seni şimdi anneye veriyorum" dedi.
Telefonu geri aldım,
"Anneciğim sen çorbanı iç güzelce, üzme Semra teyzeni tamam mı? Öptüm çok." dedim ve telefona öpücük sesleri yaptım.
"Tamam annee." diyip o da aynısını tekrarladı ve telefonu kapattım.
Gülümseyerek Yiğit'e döndüm,
"Odana geldim ama toplantıdaymışsın."
Hafifçe masaya dayadı kendini. Kollarını birleştirdi göğsünde.
"Evet maalesef, acil bir toplantıydı hayır diyemedim. Yoksa yanına gelmek için saate bakıp duruyordum, şans işte."
Demek yanıma gelmek için saate bakıp duruyordu, genç bir kızmışım gibi bu hoşuma gitmişti.
"Saate neden bakıyorsun ki? İsteyince gelemez misin?"
"Gelirim, hem de öyle bir gelirim de.. Mira hanım çalışılırken bölünmeyi sevmiyor. Dikkati dağılıyormuş." dedi
Hafifçe güldüm,haklıydı. O 2 saat gözümü bile ayırmamıştım ekrandan, ve erken gelse büyük ihtimal dikkatim dağılırdı.
"Bahane bunlar..." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OLVİDAR (Unutmak) -TAMAMLANDI-
General FictionBir hastalık ansızın sizi uykuda yakalayıp öylece yaşamınızı anlamsızlığa boğabilir miydi? Peki anlamsızlıkta anlam aramak bir denizin dibindeki kum taneleri arasında ufacık bir boncuk aramayla ne kadar eş değerdi? Mira 20 yaşında uykuya dalıp 26'sı...