Bölüm Müziği : Evgeny Grinko - Valse
Mira'dan
Ceren ile gelinliğini almış Yiğit ve Teo'ya katılmadan önce biraz kız kıza muhabbet etmek için yakındaki bir kahve dükkanına oturmuştuk. Kahvenin taze kokusuna bayılmama rağmen hiçbir zaman kahve aşığı olmadığım için tercihim sıcak çikolatadan yana olmuştu. Ceren biraz çekingen bir şekilde bir bana bir önündeki kahveye bakıp sonunda cümlesine başlayabilmişti,
"Aslında başta sadece nikah düşünüyordum. Beni düğüne ikna eden Teo oldu."
Hafifçe kaşlarımı çattım gülümseyerek,
"Neden sadece nikah istedin peki?"
"Biliyorsun, anne ve babam yok."
Anlayışla gülümsedim.
"Onların eksikliğini hissetmekten korktun yani."
"Bu hep korktuğum bir şey oldu. Yurttayken hiçbirimizin annesi ve babası yoktu, ama sonra gerçek hayata adım atınca bunun eksikliğini daha çok hissetmeye başladım."
Sıcak çikolatadan ufak bir yudum aldım,
"Ben de babasız büyüdüm. Var olduğunu biliyorum ama nerede, ne yapıyor bilmiyorum. Durumum asla seninkiyle bir tutulamaz ama şu an benimde ne annem ne babam var. Onların eksiklikleri artık hep bizimle. Nikahta olsa, düğün de olsa inan bana o eksiklik aynı kalacak. Sen bundan korkarak hayatında bir defa olacak bir anı kaçırmamalısın. Oya teyze çok iyi biridir, sana kol kanat gereceğine eminim."
Ceren benden yaşça küçüktü, henüz toydu. Onun bu sert tarzının altında küçük bir kız çocuğunun olduğunu en baştan beri biliyordum. Kendince bu asi tarzla yumuşak tarafını maskeliyordu.
"Evet Oya teyze çok iyi biri, bana kendi kızı gibi yaklaşıyor. Fakat benim en büyük şansım Teo'nun daha önce senin gibi biriyle evlenmiş olması. Biliyorum kulağa tuhaf gelebilir ama senin Teo'ya kattığın çok şey var. Belki zamanında seninle olmasaydı biz böyle olamazdık. Sen çok olgun birisin Mira. Bazen seni Teo'nun eski eşi değil onun sıradan bir akrabası gibi görüyorum. İlk başta seni kıskanmış olduğumu itiraf edebilirim, ama sen bir tehlike değil aksine bana iyi gelen biri oldun."
Hafifçe gülümseyip elimi elinin üzerine koydum.
"Biz Teo ile her zaman bir eş ya da sevgiliden çok bir arkadaş gibiydik. Hatta evliliğimizin bitme temeli bu bile olabilir. Şimdi de bu arkadaşlığı devam ettiriyoruz. Bu hastalık döneminde bana çok destek oldu. Ayrıca senin gibi biriyle olduğu için çok mutluyum, ve ne zaman biriyle konuşmaya ihtiyacın olursa buradayım." dedim içtenlikle.
Ceren dolan gözlerini kırpıştırıp gülerek saklamaya çalıştı,
"Benim sana destek olmam gerekirken sen bana oluyorsun, ama öyle güçlü birisin ki buna gerek bile duymuyorsun. Teşekkür ederim Mira."
Zaten hamilelikten dolayı coşan duygusal hormonlarım daha da artmış, en son kendimi ağlayarak ona sarılır halde bulmuştum.
***
Ceren'le yaklaşık 2 saate yakın vakit geçirdiğimiz kahve dükkanından Berke,Teo ve Yiğit'le buluşup yemek yemek için ayrılmış, bizi almaya gelen Mete'nin arabasına binmiştik. Normalden biraz uzun süren yol merakımı arttırmıştı.
"Mete bu restoran çok mu uzak?" dedim küçük bir çocuk gibi.
"Evet biraz, fakat çok güzel bir manzarası var. Yiğit abi iyi bir seçim yapmış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OLVİDAR (Unutmak) -TAMAMLANDI-
General FictionBir hastalık ansızın sizi uykuda yakalayıp öylece yaşamınızı anlamsızlığa boğabilir miydi? Peki anlamsızlıkta anlam aramak bir denizin dibindeki kum taneleri arasında ufacık bir boncuk aramayla ne kadar eş değerdi? Mira 20 yaşında uykuya dalıp 26'sı...