Bölüm Müziği : Angus & Julia Stone - I'm Not Yours
İşte...
Teo ile 22'imde evlendiğim evlilik fotoğraflarım önümdeydi. İçeceğimden bir yudum alıp bir tanesini elime aldım. Kısa düz beyaz bir elbise giymiştim,ayağımda beyaz spor ayakkabılar vardı. Teo ise her zaman ki gibi giyinmişti, fakat şimdikinden daha toy bir suratı vardı. Aynı şekilde ben de şu an olduğumdan daha genç duruyordum. Elimdeki fotoğrafı bırakıp bir diğerine geçtim, motosiklet üstündeydik. Beyaz elbisenin üstüne siyah deri ceketi giymiştim bu sefer,ve Teo'nun arkadaşları da sıra sıra motosikletlerin üstündelerdi. Eğlenceli fotoğraflardı,evleniyor gibi değilde daha çok bir partiye katılmış gibiydik.
"Aileden kimse yok muydu?" dedim.
"Hayır,planlanmış bir evlilik değildi. Onlara daha sonra söyledik,neyse ki annen beni seviyordu da çok kızmamıştı. Ama orada olmak istediğini bir çok kez söyledi, benim annene karşı en büyük pişmanlığım bu Mira. Sana adam gibi bir düğün yapamamıştım."
Derin bir nefes aldım, ne diyebilirdim ki?
"Peki senin annen? o bir şey dememiş miydi?"
Güldü.
"Annem sana bayılır,sürekli bu kızı kaçırma diyordu bana."
Sonra duraksadı,
"Ayrıldığımız zaman da uzun süre konuşmadı benimle, hayatının en büyük hatasını yaptın der hala."
Sustum,sustuk. Negatif havayı dağıtmak istemiş olacak ki gülmeye çalışarak konuşmaya girdi tekrar,
"Bir gün gidelim anneme, çok mutlu olur. Çok uzun zaman oldu."
Tebessüm ettim,
"Olabilir evet."
Açıkçası ben de Oya teyzeyi seviyordum,hoş sohbet biriydi. Her zaman çok neşeliydi.
"Bara geldiğin gün, sana yazdığım ilk şarkıyı isterken bunu hatırlayarak mı istedin Mira? Sana yazdığım ilk şarkının Kaş olduğunu biliyor muydun?"
Başımı salladım,
"Evet, ofisimde kurutulmuş deniz yıldızını gördüm. Sen vermiştin, Kaş tatilinde. Fakat sadece bu kadar şey hatırlıyorum, yani o tatilin içeriği yok."
"Üniversite'nin organizasyonunda olan bir şeydi, yani okul düzenlemişti işte. İlk orada tanıştık, kamp gibi bir şeydi. Ortalıkta bir tane şarjlı elektrik süpürgesi dolanıyordu herkes çadırını onunla temizliyordu ve sıra bekleniyordu o dandik şey için."
Gülmüştü.
"Çadırı kum içinde bıraktığımdan sıra göz etmeksizin saldırdım boş görünce süpürgeye, sıra meğer sendeymiş. Başladın bıtbıtbıt biz salak mıyız da sıra bekliyoruz da. Ben de işimin acil olduğunu söyledim, kaptın elimden süpürgeyi "Orada çalı süpürgesi var acilse onunla gör işini" dedin. İçimden ne gıcık kız demiştim, meğer o sadece gösterdiğin yüzünmüş."
"Gıcıklık değil, orada sıra beklemişim sonuçta hakkımı aramışım." diye karşı çıktım.
Kahkaha attı,
"Bak hala... hiç değişmeyeceksin Mira."
Bu sefer ben de gülmeye başladım.
"Tabi durur muyum ben? Biliyorum o kadar gıcık olamayacağını, tüm kamp boyunca gezdim durdum etrafında. Sen nerede ben orada, kızlar geliyor Teo gitar çal yok diyorum işim var, bizimkiler diyor gel denize gidelim yok diyorum işim var. Sonunda yüzünü gülümsetebilmiştim ama, karaya vurmuş bir deniz yıldızını aldım kuruttum güneşte. Sonra sana getirdim bir gece kumsalda otururken. "Deniz yıldızları sıcak sulardan soğuk kutup denizi sularına kadar bulunan bir canlı, bu sadece bir tanesi. Ve sana özel,senin için. Aynı benim kalbim gibi, ve sen sıcak sulardan soğuk kutup sularına gitsen bile sende olacak. Bu senin şans yıldızın, nereye gidersen, nerede şansa ihtiyacın olursa bunu da götür. Ben seninle olmasam bile, bu seninle olsun." demiştim." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OLVİDAR (Unutmak) -TAMAMLANDI-
General FictionBir hastalık ansızın sizi uykuda yakalayıp öylece yaşamınızı anlamsızlığa boğabilir miydi? Peki anlamsızlıkta anlam aramak bir denizin dibindeki kum taneleri arasında ufacık bir boncuk aramayla ne kadar eş değerdi? Mira 20 yaşında uykuya dalıp 26'sı...