10.Bölüm

4.4K 735 294
                                    

Bölüm Müziği : Nevermind the Name- Walking the Endless Road

Televizyonda çocuk animasyon filmi açık, önümde masa devrilmiş, duvarın dibinde parçalanan telefon duruyor. 

O an fark ettim ki, artık yorulmuştum. Tüm bu bilinmezlik içinde bulunmaktan, arada kalmaktan. Sürekli daha unuttuğum ne var diye kendime sorup cevap alamamaktan, sürekli hatırlamaya çalışmaktan. 

Yiğit kısa bir an etrafına bakıp ne yaptığına inanamaz şekilde başını ellerinin arasına alırken öylece duruyordum. Berke korkuyla ağlamaya devam ediyordu, sadece daha sıkıca sarıp güvende hissetmesini sağlamaya çalışıyordum. Yiğit birden hızla yanımıza yöneldi, Berke daha da korkup hıçkırmaya başladı. Ve Yiğit birden duraksadı,

"Be-berke. Benden korkma, benden korkma Berke. Özür dilerim,tamam mı? Sadece anneyle kavga ediyorduk, ben seni incitir miyim? Ben anneni incitir miyim? Ben sizi çok seviyorum."

Yutkundum, olduğumuz durum o kadar berbattı ki. Hızla Berke'nin odasına yöneldim.

"Dur,gitme Mira,"

Yiğit peşimizden geliyordu,

"Ne yapıyorsun? Bak özür dilerim,seni paylaşamıyorum anladın mı? Buna dayanamıyorum Mira."

Ardından Berke'nin odasından çıkıp yatak odasına girdim, büyük bir valizi kapıp tekrar Berke'nin odasına girdim. Tek kolumla Berke'yi tutarken diğeri ile dolabından aldığım kıyafetleri valize yerleştirmeye çalışıyordum. 

"Mira, saçmalama. Nereye gidiyorsun? Ne yapıyorsun Mira?"

Cevap vermiyordum,sadece hızla aklıma gelen en gerekli şeyleri koymaya çalışıyordum. 

"O adama mı gideceksin? Söyle. Söylesene!"

Sinirle döndüm, 

"Hala ne düşünüyorsun! Hala tek düşündüğün bu! Mira gitsin ama yeter ki Teo'ya gitmesin değil mi? Yeter ki bu yarışı sen kazan! Merak etme Yiğit, Teo'ya gitmiyorum. Ama üzgünüm bu yarışı sen kazanamadın."

Valizi kapıp yatak odasına geçtim tekrar. Kendi dolabımı açıp elime ne geçtiyse koyuyordum, yine peşimden geliyordu.

"Saçmalama Mira, ne yarışı? Seni ne kadar sevdiğimi görmüyor musun? Allah aşkına dön bir bak. Bir anla seni nasıl sevdiğimi."

Hiçbir şey söylemiyordum. Komidinin üzerinden cüzdanımı ve uzun bir süredir bana ait olan ama kullanmadığım arabamın anahtarını aldım.

"İkinizden de bıktım. Anladın mı? Yoruldum! Beni rahat bırakın." 

Valizi boştaki tek elime alıp kapıya yöneldim,

"Gitme Mira. Yapma bunu." dedi.

Duraksadım,

"Belki daha iyi olur. Senden tek isteğim, Karamel'e iyi bak. Onu almak için dönene kadar ona çok iyi bak."

Arkama bile bakmadan kapıdan çıktım. 

***

Yiğit'ten

Kapıdan öylece çıkıp gitmişti, delirecek gibiydim. Canım acıyordu, onu kaybetmiş olamazdım. Öyle ne yapacağımı bilemez haldeydim ki, duvarlara bakarken tüm dünya dönüyor gibiydi. Arabanın anahtarını alıp hızla evden çıktım, onu bulacaktım. Onu bulup kendimi affettirecektim, ben onsuz bir hiçtim. Tüm başarımın, tüm servetimin hiçbir önemi yoktu. Yiğit Soylu olmamın hiçbir değeri yoktu, bu evin hiçbir anlamı yoktu, bu yollar ona çıkmadığı sürece umrumda değildi. Onu kaybetmemek için ne kadar çabaladıysam o kadar berbat etmiştim. Ağlıyordum, beni dıştan görenler o "Yiğit Soylu, elde edemeyeceği şey yok" diyorlardı. Bu elde ettiğim hiçbir bokun o olmadan değeri yoktu, benim tek elde etmek istediğim şey oydu. Onu da kaybediyordum. 

OLVİDAR (Unutmak) -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin